Gezi gördükleri korkunç sahneyle sonra ererken, yol boyunca süren sessizliğin ardından görkemli binaya varmışlardı.
Baekhyun yanındaki adamın güven verici aurasına rağmen titriyordu. Hala ceset gözünün önündeydi sanki; ağır koku burnuna doluyor, kadının ağlayışlarını duyabiliyordu.
Atından inerek içeri girmeden önce son bir kez Işık'a bakmıştı. O da gördüklerini anlamdırabilmiş olacak ki bir süre acı acı bağırmıştı.
İçeri girdiklerinde gördüklerinden bir süre geçmesine rağmen elleri titriyor ve gözleri boş bir şekilde bakıyordu. Yanında yürüyen Chanyeol bunu görmüş olacak ki endişeli bakışlarını kısa bedene yöneltmişti.
Endişelense bile sakinleştiremezdi ki Baekhyun'u, kollarını zayıf bedene sarıp sarmalamadıkça. Fakat etrafta gezen muhafızlar ve saray görevlileriyle bu mümkün bile değildi. Özel bir gerekçe olmadıkça kendisine dokunulmasının yasak olduğunu biliyordu.
Uzun boylu adamla sarayın koridorlarında yürürken karşılarına çıkan yaşlı adamla ikisi de duraksamıştı.
Bu adam, meclisin başlıca üyelerinden biri olan Wei'den başkası değildi.
Kralı gördüğünde yaşına rağmen eğilip reveransta bulunmuş, ardından yüzüne samimiyetsiz bir gülümseme yerleştirmişti.
Konuşmak istediğini belirtircesine boğazını temizlediğinde Baekhyun eliyle ona izin vermişti.
Fakat yaşlı adam bakışlarını Komutana dikip varlığından rahatsız olduğunu belirtircesine konuşmasına başlamadığında, Chanyeol Baekhyun'a doğru eğilmişti.
"İzninizle gitmem gerekiyor Majesteleri, birazdan atış talimleri başlayacak."
Baekhyun onun gitmesini kesinlikle istemiyordu. Zaten korkmuştu, şimdi giderse onu bir katille yalnız bırakmış olacaktı. Bu yaşlı adamın tıpkı diğer meclis üyeleri gibi kendisini bir an önce ortadan kaldırmak isteyen bir köpekbalığı olduğunun farkındaydı şimdiden. Ama yanından giden adamı engelleyememişti.
"Kralım, size akşam vakti yapılacak olan meclis toplantımızı duyurmak için buradayım. İlk defa kurulda siz de bulunacaksınız, bu yüzden bizzat kendim gelip haber vermek istedim."
Baekhyun adamın kırışıklıklarla dolu yüzünün içine saklanan kibirli gülümsemeyi görebilmişti.
Ve bu gülümseme sadece kibir değil, meydan okuma da içeriyordu. Baekhyun katillerin yüzündeki gülümsemeleri gördüğünde daha da hırslanıyordu sanki. Artık kafasındaki tek şey amacı ve amacına ulaşması için izlemesi gereken yollar oluyordu. Tabii, duygularını alt üst eden ve her zaman aklının bir köşesinde yer edinen Komutanı saymazsa.
"Bir dahakine haberleri yardımcılarımla iletirsen iyi olur. Şimdi, gidebilirsin."
Baekhyun adamın eğilmesini önemsemeden yanından geçip gitti.
Akşamı iple çekiyordu.
×××××××Hava karardığında Kral hazırlanmış ve sarayın ayrı bir bölümünde bulunan kurulun yolunu tutmuştu.
Meşalelerle aydınlatılmış, ortasında bulunan dev köpek heykelinin etkisiyle daha da ürkütücü hale gelmiş odaya girdiğinde, Yifan dahil tüm üyelerin geldiğini görmüştü. Kendisinin her zaman geç kaldığının farkındaydı fakat önemsemiyordu.
Yan yana dizilmiş koltuklardan boş olana oturduğunda, tam karşıya konumlandırılmış üç koltuğa bakmıştı.
En büyük olanda tabii ki Yifan, diğerlerinde ise Yixing ve sözcü olduğunu hatırladığı orta yaşlı adam oturuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Renaissance • Chanbaek
FanfictionKore Prensi I. Baekhyun, bir anlaşma sonucu Çin Kralı ile evlendirildi. Fakat asıl sorun kurtarması gereken ülkesi ve deli olan kral değil, Komutan Chanyeol'e karşı olan duygularıydı. #17 in Exo #7 in Chanbaek #1 in Chanbaek #1 in Kaisoo (2019 Ocak)