3 hafta daha geçmişti. Batu ile tanışalı da 3 hafta olmuştu. Geçen hafta sınıf belirleme sınavı olmuş ama ilk sınıf olarak sabit kalmıştık. Pekala bu iyiydi. Kimse düşsün istemezdim.
Sınıftan içeri girdim. Millet tam ders zili zamanı tercih ediyordu genelde o yüzden kimse yok denebilirdi.
İçeri suratı asık bir şekilde girip "Günaydın." diyen Zişan'a "Günaydın." diye yanıt verdim. Garip bir insandı kendisi. Ama kitap konuşabileceğim nadir insanlardandı. Yani iyi biri denebilirdi.
Masaya test kitaplarım ve kalemimi çıkarttırken sonra okuduğum romanı da çıkarttım.
"Ne okuyorsun?" diyen Zişan'a baktım. Ceketini asmış en öndeki sırasına doğru gidiyordu. Bana bakmamıştı bile ama bana sorduğunu anlamak zor değildi.
Kitabın kapağını kaldırıp ona gösterdim.
"Yine tarih kitabı mı yoksa hiç duymadım. Konusu ne?" diye sordu.
"Yok tarih değil." diyerek güldüm. "Aslında bir eleştiri kitabi. Günümüz Türkiye'sini anlatan bir kitap. Bir apartmanda ötelenen, dışlanan veya aslı bilinmeyen insanlar var. Onları anlatıyor."
"Mesela atanamayan öğretmen, eşcinsel bir adam, kocasından şiddet gıren bir kadın, dinci diyen gezen ama ahlaksızın teki olan birisi vesaire."
"İlgimi çekti." dedi gülümseyerek. "Peki sen bu konuda ne düşünüyorsun?"
"Hangi konuda?" dedim tek kaşımı kaldırarak.
"Ötelenen insanlar konusunda. Mesela lgbti hakkında düşüncen ne?" diye sormasına karşın duraksadım. Acaba bunun üzerine hiç düşünmüş müydüm?
"İnsanların hiç bir suçu olmadığı halde şiddet görmesi hatta öldürülmesi kanımı donduruyor. Aşkın suç olduğuna inanmıyorum."
"Bence de."
"Ama." diye devam ettim. "Kendi istekleri ile böyle ilişkiler yaşamaları hoşuma gitmez, ters yani bana."
Zişan gözlerini kısıp başını aşağı yukarı salladı. "Kimse kendi isteği ile ateşe atlamaz yalnız. Aşkı seçemezsin."
"Haklı olabilirsin ama bilmiyorum bana doğru gelmiyor."
"Anladım." dedi soğuk bir tavırla. Ardından hızla kafasını çevirdi.
...
Türkçe dersi her daim yarı ders yarı muhabbet içerikliydi. Ben de boş insanın teki olduğumdan hocayla muhabbet edip onunla da kitap konuşmaktan hoşlanıyordum. Şu an da bir şeyler konuşuluyordu ama ben çoktan kopmuştum. Gözlerimi ovuşturup hocaya baktım.
"Ben düğün istemiyordum aslında ama eşimin ailesi düğünsüz olmaz diye düşündü yoksa ne gerek vardı masrafa." diye söyleniyordu.
Elbette anında muhabbete dalacaktım.
"Ama neden hocam?" dedim. "Düğün güzel bir şey."
"Baş ağrısı gibi geliyordu bana. Hala düşüncemin arkasındayım ama evlendik işte."
"Katılıyorum hocam çok gereksiz." dedi Batu.
"Sence neden gereksiz?" dedim doğrudan Batu'ya bakarak.
"Ya da dur aşka bile inanmıyordun sen. Düğün neden isteyesin?"
"Bak cevap verdin benim yerime." dedi Batu sırıtarak.
"Aşık oldunuz mu siz hocam?" diye sordum ben sefer de.
"Oldum diyemem. Arkadaş tanıştırdı sonra bir şekilde gelişti ben bile nasıl evlendim anlamadım." diye anlattı hoca rahat bir tavırla.
"İşte aşk denen şey yok." dedi Batu.
"Nasıl yok?" diye araya girdi sınıftaki kızlardan biri. "İnsanlar yıllarca birilerini unutamıyor. Acı çekiyorlar. Buna aşk denmez mi?"
"Ya işte o çok nadir. Çoğu zaman olan kendine uygun birini bulmak ve olursa hayatının bir kısmını onunla geçirmek oluyor."
"Ben aşka inanıyorum ya." dedim. "Hepimiz kadar somut."
"Hayır. Ben de inanmıyorum. Mantık ya da para evliliği yaparım." dedi arka sıralarda oturan Hamza.
"Aynen." dedi Batu. Sinirimi bozuyordu ama bu salak.
"Ben de öyle düşünüyorum. Hatta planım yaşlı bir kadınla evlenip ölünce mirasını almak. İç güveysi de gidebilirim."
"Aynen." dedi Yasin de.
"Gerçekten böyle mi düşünüyorsunuz?" dedi Zişan dehşet içinde. "Bir de kızlar zengin koca peşinde dersiniz. Pes size."
Y.N.: of yine harikaymışım.
"Ben düşünmüyorum." dedi yanımda oturan Enes. "Zengin olam yeter."
"Ben de cidden şaşırdım." dedi hoca. "Erkeklerin de böyle düşündüğünü bilmiyordum. Bu kadar mı gelecekten umutsuzsunuz?"
Ben değildim. Gelecek planlarım net bir şekilde kafamdaydı. Umutsuz bir romantik oluşumun yanında aşka inancım stabildi ama sorun o hayatta bir insan hayak edemeyişimdi. Neden kendimi yalnız düşünüyordum?
...
Bu bölümdeki tüm muhabbetlerin gerçek olduğunu söylememe gerek var mı?
Kendimi hikayeye katmak istemiyordum isim değiştirmekte istemedim çünkü herkes gerçek kişilerken biri uydurma olacaktı ben de dedim siktir et Zişan
Erçin'in bana bahsettiği kitap "İrfan Değirmenci- Bir uyanıp uyanalım" ama okumadım güzeldir muhtemelen merak ediyorum ben okumak isterseniz bakarsınız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çek Beni Kendine (Boyxboy)
Short StoryHiç ummazdım Senden önce Işıksızdım, bahtsızdım, yalnızdım *Kişiler gerçek kişiler olmakla birlikte olaylar çoğunlukla kurgudur.*