Zamanın durmasını istediğimiz anlar vardır. Hep o zaman diliminde sıkışıp kalalım isteriz. Ama zaman tamda o anda sanki bunun mümkün olmadığını göstermek istercesine daha hızlı geçerdi.
O anlardan biri geçeli bir hafta olmuştu ve ben yanımda oturan Barlas'a yan gözle bakmaya çalışıyordum. O gün barlas beni ve Burcu'yu hemen eve getirmiş, arabadan kovup gitmişti. O günden sonra Barlas hiç bir şey dememenin yanı sıra yüzüme bile bakmıyordu. Hoş zaten öncesinde aramızdan su sızmadığı da söylenemezdi. Bu bir hafta içinde beklendik, beklenmedik şeyler olmuştu.
Barlas'ın arkadaş grubunun okulu istila etmesi beklenmedik bir şeyken, beklendiği gibi aralarında hastanede karşılaştım kızda vardı. Ama içlerinden sadece adının Berk olduğunu öğrendiğim çocuk bizim sınıfımızdaydı. Sınıfa bodoslama giren Arda sırıtarak konuştu.
"Kimyacı okulda değilmiş gençler ders boş." Demesiyle sınıftan bir zafer nidası koptu. Bunu fırsat bilen Burcu bir koluna Arda'yı bir koluna beni takarak kantine sürüklemişti bizi. Boğazını temizleyip konuşmaya başlayan Burcu'ya çevirdim gözlerimi.
"Güneş sen zenginsin bize çikolata al."
"E bende iki kaşarlı tost ve iki kıymalı poğaça yanınada bir çay ile iki ayran alıyım Güneş'ciğim şanslı kerata seni diyette olmasaydım beş parasız kalmıştın."
Diyen Arda kesinlikle haklıydı. Onun yüzünden beş parasız kaldığım günleri unutmamıştım. Hatta bir keresinde annem yetişmeseydi bulaşık yıkamak zorunda kalacaktık.
"Sömürgenler sizi bazen benimle sadece bunun için arkadaş olduğunuzu düşünüyorum." Gözlerimi kıstım benimle bunun için arkadaş olmadıklarını çok iyi biliyordum oysaki. Arda'nın diyet konusuna girmeyi hiç düşünmüyordum çocuk zaten haftada iki gün diyete giriyor ertesi günü diyetinin acısını çıkarıyordu. Gerçi yaptığı şeye ne kadar diyet denilebilirse. Garip olan şey ise buna rağmen kilolu olmamasıydı.
"O değildi beleş tostun tadı daha güzelmiş değil mi Burcu?" Arda'nın bu lafına gözlerimi devirdim. Ona her zaman bir şey ısmarladığımda bunu diyordu. O sırada gelen mesaj sesi ile gözlerimi telefonuma çevirdim.
"Okulun arkasına gel. Yalnız." Tanımadığım bir numaraydı ama ne demişlerdi merak insana her şeyi yaptırır. Ayaklanmamla Burcu Ve Arda'ya "Hemen gelirim" dedim.Büyük bir alan olmayan arka bahçe aynı zamanda öğrenciler için yasaktı ve yakalananlara okuldan uzaklaştırma gibi yaptırımları vardı. Bu yüzden çoğunlukla arka bahçede gizlice buluşan sevgililer dışında hemen hemen kimse olmazdı. Zaten onları gördüğünüz zamanlar bir nadirdi.
Okulun arkasında siyah ceketli ve atkılı arkasına dönük olduğu için yüzünü göremediğim bir kişi vardı. Geldiğimi duymuştu ki bana döndü, yüzü belli olmuyordu hemen yanında bulunan ağacın altına siyah kırmızı işlemeli bir kutu bırakıp hızlı adımlarla uzaklaştı. Kutuyu açmamla Für Elise'nin melodisi çalmaya başladı. Kutunun tanıdık olmasıyla beraber melodiside tanıdıktı bu kesinlikle o kutuydu. Kutunun ön tarafında bir adet anahtar girişi olmasına rağmen onu açacak sadece iki anahtar vardı bu anahtarlardan biri sekiz yıldır bendeydi.
Arda ve Burcu'nun kantinde beklediği gerçeğini es geçip sınıfa doğru ilerlemeye başladım. Burcu'ya acilen eve gitmem gerektiğine dair bir mesaj attım. Sınıfta bir düzine kadar kişi vardı herkes kendi halindeydi kimsenin dikkatini çekmemiştim bir haftadır yüzümde dahi bakmayan Barlas dışında. Benim açık kahverengi gözlerime tezat akşam vakti bir okyanusu andıran lacivert yakını gözlerini içimi donduran bir bakışla elimdeki kutuya dikmişti. Onu umursamadan bir avuç içinden biraz daha büyük olan kutuyu dikkatli bir şekilde çantama koyup çantamı aldıktan sonra hızlı adımlarla okulun çıkışına doğru ilerlemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Koca Yürekler
Dla nastolatków"Gözlerinin derinliklerinde boğulan bir çocuk var." "O çocuğu ben kendi ellerimle batırdım." O ritme ayak uyduramamıştı belki ama kendi ritmini baştan yazmıştı. Ve ben bu koca adamı küçük kollarıma sığdırmayı başarmıştım bu gece. Ve yine ben onun y...