Küçük bir sevgililer günü sürprizi bırakıp kaçayım, darısı Asiye Hanım'ın başına :)
Sabah uyandığımızda Arjin ile sırt sırtaydık, sarıldığımız gibi uyanmadığımız için memnundum. Açık tarafta ben olduğum için ne kadar yataktan çıkmak istemesem de dışarıdan vuran güneş sabah olduğunu hatırlatmaktan geri durmuyordu. Gözümü alması da cabasıydı. Daha fazla direnmeden kalkıp kahvaltı hazırlamaya karar verdim, hem böylece dönüş süremizi de kısaltırdım. Onunla geçirdiğim her ana bayılıyordum ama hem mutluluk hem acı karışınca katlanması zor oluyordu.
O da uyandığında her şeyi hazırlamış sayılırdım. Bir an önce şehre geri dönmek istiyordum. Arjin ise hala uyku mahmuruydu.
"Erkencisiniz Lavin hanım." demişti esnemeden saniyeler önce. Hala geriniyordu.
"Çünkü yetişmemiz gereken derslerimiz var hatırlarsan." diye cevaplamıştım kinayeli. Okula devam konusunda pek başarılı değildi, biliyordum.
"Sabahtan dersim yoktu, hem ne olacak canım bir gün de kaçırıverelim." diye alaya alsa da beni, eline tutuşturduğum tepsiyi salona taşımaya itiraz etmemişti. Ardından bağırmıştım bende.
"Tepsiyi koyduktan sonra da giyin, yiyip dönüyoruz!" ve bunu söylerken otoritemi korumaya çalışıyordum. Bunun için çok uğraşmam gerekse de yapmalıydım, sonsuza kadar kendimi kandıramazdım. Ve ben ciddi olduğumda Arjin de bilirdi ki itiraz etmemeliydi. Öyle de yapmıştı. Kahvaltıdan sonra evi toplayıp kala yiyecekleri de yanımıza aldık, yaza ailecek geldiklerinde kokmuş bir ev bulmalarını istemiyordum.
Yola çıktığımızda da yine sessizlik anlaşması uyguluyorduk sanki aramızda. Eskiden konuşmak için her fırsatı değerlendirirdik. Şimdi ise sanki konuşacak hiçbir şey yokmuş gibi susuyorduk. Bu anda kurtarıcım Berrin abla olmuştu, vizelerimin başlayabileceğini bildiğinden alışverişe çıkmak için uygun bir vakit soruyordu. Düğün yaza yapılacak olsa da Mahir ağabeyin ailesi Bursa da yaşıyordu ve bir seramoninin de orada gerçekleşmesini istemişlerdi. Berrin abla da nikah tarihini mayısa almış ve Bursa'da işlemleri yapmaya karar vermişlerdi. Gelinlik için vakti olsa da nikah için de sade ve şık bir elbise istiyordu ve vaktimiz daralıyordu.
Bugün dha fazla ders kaçırmk istemediğim için ona yarın görüşmeyi teklif etmiştim. Haftaya gerçekten de vizeler başlıyordu ve o zaman Berrin abla için vakit bulmam daha da zorlaşırdı. Yarın görüşebileceğimizi belirttiğim mesajı yollamamın ardından telefonum bu sefer çalmaya başlamıştı. Arjin ise yola odaklıydı bu sürede.
"Efendim Berrin abla." dediğimde dikkatini çekebilmiştim. Berrin abla da yarınki planları üzerine konuşmaya başlamıştı bile. Gitmeyi düşündüğü moda evleri ve mağazaları sıralıyor, eve en yakın olanın hangisi olacağını düşünüp oradan başlamaya karar veriyordu.
"Bence elinde model yoksa önce mağazaları gezmeliyiz, moda evine kararlaştırınca gideriz." diye fikrimi belirtmiştim. Kafasında model yoksa ilk önce moda evine gitmek kısır bir tercih olurdu, Berrin abla da beni haklı bulunca evlerimize en yakın alışveriş merkezinden başlamakta karar kılmıştık. Bu sırada Arjin'in neler oluyor manalı bakışına da kısık sesle ' nikah elbisesi' karşılığını vermiştim. Telefon konuşmam bittiğinde Arjin beni nereye bırakması gerektiğini sormuştu.
"Okula, öğleden sonraki derse gireyim bari." demiştim. Ama saatin daha erken olduğunu fark etmemiştim.
"O zaman öğle yemeği yiyelim, ordan bırakırım okula." diyen Arjin'in teklifi ile anlamıştım. Bir yanım gitmememi öğütlerken ona aşık tarafım ise onu sürekli reddetmekte zorlanıyordu. İçimdeki aşık kız hep bu tekliflerin gelmesini kovalardı, hep Arjin'in yanında olmayı düşlerdi... Şimdi beklentileri gerçekleşiyor gibi dururken o aşık yanımı bastırmak çok zordu. Olmayacağını bile bile hevesleniyordu yine ve yeniden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Liman Meyhanesi -askıda-
ChickLitBir gün evlenirsem isteyeceğim gelinliğin içinde iki ay sonra olacak düğün için provadaydı, hayır gelinlik pek sorun değildi de yıllardır aşık olduğum adamla evlenecek olmasına nasıl tepki vermeliydim bilemiyordum o zamanlar. Bu sebeple görümce rol...