Bölüm VIII: Seni Seviyorum Ada

28 11 7
                                    

Sabahın erken saatlerinde güneş ışığı gözlerimi açıp uyanmama sebep oldu. Şu anda sanki midemi kurtlar basmış ve deli gibi halay çekiyorlardı. Yatağımdan yüzümde kocaman bir gülümsemeyle kalktıktan sonra aklıma bugünün pazartesi olduğu meteor gibi dank etti. Pazartesi gününden nefret ederim. Her neyse üzülmenin çare olmadığını anlayıp kısa bir duşun ardından okul kıyafetlerimi giymeye başladım. Ardından saçıma hafif bir maşa yaparak çantamla telefonumu alarak aşağıya indim.

Çantamı portmantonun yanına bırakarak mutfağa kahvaltı yapmak için gittim. Annem masayı toplamamıştı ve çok güzel görünüyordu. Masanın üzerinde küçük bir not kağıdı vardı önce biraz korksamda yine de açıp okudum. Notu annem yazmıştı.

Azra yavrum bu gece babanla nöbetçiyiz akşam gelmicez. Kendine dikkat et. Dolapta sarma var ısıtır yersin. Gece de kapıyı kitle camları kontrol et. ☺❤

Annemle babamın aslında hastanede nöbetçi olmalarını sevmiyordum. Çünkü ikisinin de nöbet günleri aynı gündü ve bu günlerde evde tek başıma kalıyordum. Neyse okuldan gelirken biraz abur cubur alıp film falan izlerim.

Kahvaltımı bitirip masayı da toparladıktan sonra telefonum ve çantamı alıp ayakkabılarımı da giyip kapıyı arkamdan kilitledim. Okula doğru yürümeye başladım. Okula az bi zaman kalmıştı ki arkamdan birisinin geldiğini fark ettim. Yani görmedim ama öyle hissediyordum. Arkamı döndüğümde hiç kimse yoktu. Boşuna mı telaş yapmıştım yani.

***

Sıkıcı geçen ve sürekli uyuduğum edebiyat dersinin ardından kantine inip kahve almaya karar verdim. Aşırı derecede sıra vardı bu salaklar gibi iki saat o kuyrukta bekleyemezdim. Ne yapacağım diye düşünürken aklıma Aylin hoca derse erken geldiği için gideremediğim tuvalet ihtiyacım geldi. Hemen lavabo ya yönelip içeriye girdim. Boş bulduğum birine girip ihtiyacımı giderdikten sonra tam çıkacaktım ki dışarıdan iki kişinin konuşmasını duydum. Seslerinden kim olduklarını anlamaya çalıştım. Tam anlamasam da birinin İlayda olduğunu anlamıştım. Diğeri ise onun g*tünde dolaştırdığı ekürisi olmalı. Adını bilmiyorum ama buna gerek de yok zaten. Umurumda değil. Konuşmalarını dinlemeye başladım.

"Şu Ada.. Her yerde karşıma çıkıyo. Kurtulamayacak mıyım ben bu kızdan ya. Keşke defolup gitse şurdan. "

"Ya kızım bi sakin ol. Nedir bu kıza olan kinin anlatmıyosun da. Anlat da belki azcık yolarız. "

"Hahaha... Çok komiksin. " derin bir iç çekip konuşmasına devam etti. "Burak.. Ada'yı seviyomuş."

"Ne" diye saçma sapan bir çığlık attı yanındaki gerizekalı

"Ya ben beni fark etsin diye binbir türlü şey yapayım o gitsin o gerizekalıya aşık olsun. Ne yapıp edip Ada'yı Burak'ın karşısında rezil etmeliyiz. Burak Ada'dan vazgeçmeli. Anladın mı?"

"Tamam İlayda sakin gel kantine inelim" ve ardından zar zor duyulan adım sesleri ve gürültüyle kapanan kapı çarpması.

Az önce duyduklarım hayal miydi. Nasıl yani Burak.. Sevmek.. Ben.. Ben mi yani... Onca kızın arasında ben... Hem de Ege'nin en yakın arkadaşı olarak.. Bu düşünceler başımı ağrıtmaya yetip artmıştı bile. Dışarı çıkıp kantinde neredeyse iki üç kişinin bulunduğu sıraya girip kahvemi aldıktan sonra sınıfa çıktım. Telefonumu alıp uğraşmaya başladım. Bir iki dakika sonra gelen mesajla irkildim.

YALNIZLIĞIMIN EZGİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin