Sabah yanımda Burak'ın olması ümidi ile gözlerimi açtım. Fakat bir dakika hayır olamaz. Burak yok. Aaay.. Ne yaptılar çocuğa.. Yoksa kaçtı mı acaba. Ama hayır ya gitmesin. Yastığımın altından telefonumu çıkardım saat daha 5.46'ydı ben bile kendimden bu kadar erken kalkacağımı beklemiyordum. Bu benim için bir ilk olmalıydı. Derken kafamı çevirdiğimde büyük sehpanın üzerinde Burak'ın telefonunu gördüm. Ee o zaman gitmemişti. Belki de banyoda falandır. Kalkıp mutfakta kahvaltı hazırlamak istedim. Ayaklarım yere değdi ve iki adım daha atamamıştım ki yere kapaklanmam bir oldu. Büyük bir şeye ayağım takılmıştı ve canım yanmıştı. Bunun sonucunda yüzüstü yere düşmüştüm. Kafamı arkama çevirerek takıldığım şeye bakmak istedim. Bu Burak'tı. Onun yerde ne işi var. Ben düşürmüş olmalıydım.
Her neyse. Ayağa kalktım, belimin ve kalçamın ağrısını yok sayarsak iyiydim sanırım. Mutfağa doğru yöneldim. İçeri girip kahvaltılık birşeyler hazırlamaya başladım. Hava çok güzeldi ve bahçede bulunan masayı hazırlamaya başladım.
***
Yaklaşık 1 saat sonra herşey hazırdı. Masa efsane derecede mükemmel görünüyordu. Ben masayı hazırladıktan biraz sonra da Burak uyanıp dağılmış saçlarıyla yanıma geldi ve masayı gördüğünde gözleri irileşti. Sanırım o da böyle bir şeyi benden beklemiyordu. Ben bile kendimi bu aralar ağzımı açmış hayretle seyrediyorum.
Gülümseyerek yanıma yaklaştı.
"Ada.. Prensesim. İyi misin sen, bu ne masa böyle?"
"İyiyim saol da benden böyle bir şey beklemiyor muydun? Beceriksiz miyim ben? "
Espiri olsun diye yüzümü buruşturdum ellerimi göğsümde birleştirdim ve 'hıh' sesiyle arkamı döndüm.
Hemen yanıma geldi ve omuzlarıma ellerini arttı, bir nevi sarıldı.
"Aaa prensesim olur mu hiç öyle şey? Bu.. hayatımda gördüğüm en güzel masa. Çok güzel olmuş. O yüzden"
Yüzümdeki sinirli bakışlar birden yerini kahkahaya bıraktı. Burak ne olduğunu anlamaya çalışıyordu ve bu hali gerçekten çok komikti.
"Haha şaka yapıyorum Burak. İşin açıkçası bende kendimden böyle bi masa beklemiyordum. Haklısın yani."
"Bi an ciddisin sandım Ada ya! "
"Neyse hadi ben acıktım. Gel de şu hazırladığım muhteşem sofrada kahvaltı yapalım.."
"Ada Derinoğlu kuralları madde 1:Yaptığı her işte mutlaka övünür."
Bu söylediği gerçekten çok hoşuma gitmişti ve de yüzümde şaşkınca ama bir o kadar da masumca bir gülümsemeye yol açmıştı. Kahvaltı masasına geçip güzelce kahvaltımızı yaptık. Hiç konuşmamıştık. Burak biraz düşünceli gibi görünüyordu. Birşey canını sıkmış gibiydi.
***
"Ya Ada tamam yeter yeter daha nereme yicem onları kapat şunun kapağını.."
"Üf tamam be sen bilirsin. Bu güzel sarmaları bi daha bulamazsın ama haberin olsun."
Aynı zamanda hem bana laf yetiştiriyor hem de üzerine ceketini giyiyordu. Ayakkabılarını da giyince elimdeki poşeti aldı ve sarıldı.
"Sonra görüşürüz" dedi hemen ardından da göz kırptı. Ben yine kendimi tutamamış ve gülmeye başlamıştım. İstemsizce elim havaya kalkmıştı ve kendimi el sallarken bulmuştum.
Kapıyı kapattım ve Burak'ın masayı toplamamda bana yardımcı olduğu için ona içimden milyonlarca kez teşekkür ettim. Yazı yazmayı seviyordum. Mavi bir defterim vardı. En sevdiğim renk olan mavi.. Bu deftere yazdığım yazılar çok hoşuma gidiyordu. Aynı zamda Azra ve Can da seviyordu bu yazıları.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALNIZLIĞIMIN EZGİSİ
Chick-Lityaşamın gerçeklerinin omuzuna attığı yüklere dayanamayan bir kızın günlüğünden