Raguelin ağzından:
Çok uzun süredir savaşıyorduk.
İlk ne zaman çıkmıştı da karşıma karanlığıma aydınlık olmuştu?
Ne zaman ölmesi için değilde yaşaması için savaşıyordum?
Kaç asırdır, savaşlardan dolayı yaralı bedeni yerine, yaşayacağımız arzular dogrultusunda, öpülmek ve ısırımaktan morarmış beyaz bedenini arzuluyordum? En önemlisiyse, kaç asırdır ona bu derece aşıktım?Biraz önce her şeyi kabul etmiştik aşkımızı,arzularımızı asırlardır kaçtığımız bütün duyguları.
Bütün vücuduma giren ağrıların hiç bir önemi yoktu,sadece onun dudakları,onun kokusu ve onun tadı onunla başlayan her şeyin...
Aramızdaki çekim o kadar güçlüydü ki birbirimizin olmak için can atıyorduk.
Hızlanan kalp atışlarımızın sesleri birbirine karışmış, başka bir şey duyamaz olmuştuk.Dudaklarımız uzun süredir ayrılmamış, meleğin elleri ise vücudumda dokunmadık yer bırakmak istemiyorcasına, vücudumda hoyratça dolanıyordu.
Doğa üstü beden özelliklerimizden dolayı nefes almak için bile birbirimizden ayrılmıyorduk.Onu daha çok yakınımda istiyordum, karanlık ruhumdaki tek beyaz şey o olsun istiyordum. Ruhuma karışıp beni griye boyasın, onunla birlikte gri olalım istiyordum.
Gaddar ruhum ona bile acımıyordu. Benimle yansın, benimle donsundu. Her şeyiyle, benim her şeyim olsun istiyordum. Ben ise onun kölesi olmaya razıydım.
Sadomazoşist ruhum onunla oynamak acı çektirmek istiyordu fakat karşımda beni mağlup edebilen ve benim boyun eğdiğim tek varlık vardı.
Daha fazla dayanamıyordum onu istiyordum günahkar bedenim ve ruhumla.
Düşüncelerimi duymuşçasına veya benimle aynı durumda olduğundan, yavaş bir şekilde beni kucağına almış ve bir anda havalanmıştı.
Daha ne olduğunu bile anlayamamıştım, bacaklarım beline dolanmış, ellerim ise boynundaydı.
Beni o kadar rahat bir şekilde taşıyordu ki saniyeler içinde yerden ikibin fit yükselmiştik.
"Nereye gidiyoruz."
En sonunda pelteye dönmüş beynim konuşmayı akıl edebilmişti.
"Daha rahat edebileceğin yatağı olan bir yere."Dakikalar içerinde önceden hiç göremediğim bir dağ evine gelmiştik.
Ülke değiştirmiş bile olabilirdik.
Buraya geldiğimiz süre zarfında beyaz boynunda morluklar oluşturmakla meşguldüm, bunun yüzünden iki kere düşme tehlikesi geçirmiştim fakat eserimden memnunum.Geldiğimiz evin kapısını kolay bir şekilde açıp benimle birlikte üst kata saniyeler içinde çıkmıştı.
Yatak odasına girdiğimiz gibi gözüme çarpan ilk şey aynalar ve tek başına tavanı kaplayan resimdi.
Odanın bütün duvarları aynadan oluşuyordu, sadece tavanda benim resmim çizilmişti.Odanın tam ortasında sadece bir yatak vardı, başka bir şey yoktu.
Melek beni kucağından indirmiş ve yavaş bir şekilde yatağa adımlamış, bu sürede de boş durmayıp üstündeki tişörtü çıkarmıştı.
Hala vücudum ağrıyordu ve istediğim şekilde hareket etmekte zorlanıyordum, arkasından takip ederek yanına oturmuştum.
Bu oda bana garip hissettirmişti sanki bütün kusurlarım, bütün günahlarım bu aynalardaki silüetlerden bir bir dökülecek gibiydi.
Silüetlerimden yanımdaki adam aşık olduğumdan beri çekiniyordum.
Kendimi görmek cehennemdeki hayatımı daha zorlaştıracaktı.
Bu bedenin, bu zihnin içinde olmak bile beni kahrederken, birde ona bakmaya dayanamazdım.
![](https://img.wattpad.com/cover/57504794-288-k201555.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMÜN HABERCİSİ bxb
FantasyŞimdi, birisini düşünün. Çocukluğundan beri bir küvezin içinde uyutuluyor. Tüm ihtiyaçları burada karşılanırken, beş yılda bir yatağının değiştirilmesi için uyandırılıyor, sadece 30 dakika için. Her ne kadar uyuyor da olsa vücudunun zayıflamadığını...