TRON'UN ağzından :Kaç saattir bu ağacın altındaydım kaç saattir beni izliyordu emin değildim etrafımda olduğunda zaman kavramından her zaman uzaklaşıyordum.
" Beni daha ne kadar izlemeyi düşünüyorsun şeytan"
Gizlendiği ağacın arkasından çıkmış bana doğru yürüyordu.
"Bedeninden kopardığım başını ellerimin arasında tutuğum güne kadar melek.
işte o güne kadar seni izleyecek her savaşta karşınna çıkacak ve seni öldüren kişi olacağım"
Gözlerimi açmamıştım kokusunu taşıyan rüzgar gözlerimi açmamı engelliyordu sadece dudaklarımda huzurlu bir gülümseme oluşmuştu. Benim her halimi görmüştü ondan bir şeyler saklayabileceğime inanmıyordum bile o yüzden gülümsememi saklama gereği hissetmemiştim.
" O günü sabırsızlıkla bekliyorum şeytan, tek bir farkla balçığa dönüşen vücudun benim değerli ayakkabılarımı kirletiyor olacak."
Konuşmasına izin vermeden belimden çıkardığım hançer sağ omzunu delip arkasındaki ağaca saplanmıştı. Demmekki dikkatini dağıtan bir şeyler vardı yoksa tek paramağı ile durdura bileceği bir hareketti.
Gözlerimi açıp yavaş bir şekilde oturduğum yerden kalkmıştım. Garip bir şekilde o kadar açık vermeme rağmen bana saldırmamıştı.
Kafasını sağ tarafına çevrimiş siyah renkte akan kanına bakmıştı bir kaç dakika sonra yarası kapanmış sadece kıyafetine bulaşan kurumuş kan kalmıştı.
Kafasını kaldırmış kanatları saklı olduğunda ortaya çıkan kızıl kehribar gözlerini bal sarısı gözlerime dikmişti.
O anda dünyanın yok olmasını istedim ya iki insan olmayı ne olursa olsun onunla birlikte olmayı istedim.
Bir kaç saniye sonra gözlerinin rengi değişmeye etrafında siyah gölgeler oluşmaya başladı işte şimdi savaş başlıyordu.
Kanatlarımı sırtıma yaptığı tanıdık baskıyı ve sızıyı hissetmiş etrafımda altın sarısı ışık hüzmeleri oluşmaya başlamıştı.
İkimizin kanatlarıda bir anda ortaya çıkmış gök yüzüne doğru yükselmeye başlamıştık. Vücudum kanatlarımın açılması ile tanrının kutsadığı zırhımla kuşanmış elimde ise kendimi bildim bileli milyonlarca şeytanın ve kötücül varlığı yok etmemi sağlayan kılıcım vardı.
Karşımda ise kırmızı gözleri ile siyahlara bürünmüş düşmanım.
Yükselmeyi bitirdikten sonraa kılıçlarımız bir kere çarpışmış o etki ise bir ülkede ölümcül bir kasırgaya yol açmıştı ama bu bizim umrumuzda bile olmamış ikinci çarpışma için atak yapmıştık fakat ikimizinde beklemediği bir şey olmuştu.
Ölümün habercisi bir anda gösterişli kanatları ile orta çıkmış ikimizinde boğazlarından tutup etkisiz bırakmıştı. Gözlerindeki öldürme isteği o kadar barizdiki bunca savaşa giren ben korku nedir bilmeyen ben küçük bir çocuk gibi olmayan annemin arkasına saklanmak istemiştim.
" Daniel odada uyuyor ve ben sizin yaptığınız ses yüzüdnen onu orda tek başına bıraktım. sözde bana bakıcılık yapacaksınız fakat oyuncağını paylaşamayan iki velet gibi kavga edip duruyorsunuz ve bu benim sizi öldürme isteğimi daha çok körüklüyor."
Daha konuşamamış hatta nefes bile alamamıştım. En son farkettiğim şeyse ikimizi ittiği ve ses duvarını aşıp biraz önce dinlendiğim ormanın derinliklerine çakılmamdı o kadar şiddetli çakılmıştım ki geçtiğim iki saniyelik sürede yüzlerce ağcı telef etmiş toprağın metrelerce altına girmiş ve vücuduğumun geneli yaralanmıştı.
Bu bilincimi kaymetmeden önce bana tanrıların atası ile yaptığımız savaşı yeniden hatırlatmıştı.
Daniel'in ağzından:
Dışarıdan gelen büyük gürültü ve evin sallanması ile gözlerimi açmıştım. Sol tarıfımı yokladığımda yatağın hala sıcak olduğunu ama Raizel'in odada olmadığı farketmiş ve bu beni deli gibi korkmaya itmişti tam yataktan çıkacakken balkona bütün ihtişamı ile süzülerek inmişti.
Üstünde bir şey yoktu altında içinde bir şeyin olmadığını belli eden düşük bel bir eşortman vardı.
Vücudu ise gün içerinde benim yaptığım morluklar ve çizikler ile doluydu kolay iyleşse bile daha geçmemişlerdi .
Gözlerini kapatmış kanatları saydamlaşıp sırtındaki yarıkların içinde kaybolmuştu. Gözleini açtığında griye çalan mavileri elalarımla buluşmuştu.
Yüzünde önce güzel bir gülümseme oluşmuş sonrasında ise bir anda çenesi kasılmış gözlerindeki grilik mavilerini kapatmıştı işte ben bu bakışı bir kaç gün önce görmüş ve hayatım boyunca unutamayacağımdan da emindim.
Çıplak olmamı önemsemden acele ile yataktan kalkıp saniyeler içerisinde korkuluklara dönmüş bedenine arkadan sarılmıştım.
Raizel'in ağzından çıkan tek kelime ise
"onları öldürmeliydim." Olmuştu
Kimleri öldüreceği umrumda değildi sadece bundan sonra ölüm istemediğimden emindim ne kadar onun bir gün herkesin ölümünü haber vereceğini bilsemde bunu şimdilik istemiyordum.
" H-hayır kimseyi öldürmüyoruz bu kadar acı yeter."
Kollarımın arasında bir kaç homurtu çıkarıp bedenini bana doğru döndürmüştü. Yüzüne baktığımda dudaklarını büzmüş mavileri yerine gelmiş küçük bir çocuk gibi bana bakıyordu.
"O iki salak seni uyandırdı ama ben uyumanı ve güç toplamanı istiyordum. Seni ben öpürek uyandıracak yarım kalan işimize devam edecektik, onlar her şeyi bozdu."
Bunları söylerkenki yüzünün aldığı şekil sesindeki çocuksuluk beni gülümsetmişti. Evet o hala benim koca bebeğimdi ve ne olursa olsun bu değişmeyecekti. Kolarımı belinden çekip boynuna doladım ve büzülü dudaklarına bir öpücük kondurdum dudaklarına doğru fısıldadım.
"Ben gücümü topladım koca bebek yarım kalan işimize devam edebilir ama sen bunun yerine onları öldürmeyi seçersen ben tek yatağa dönebilirim."
Kollarımı boynundan ayırıp balkon kapısana doğru iki adım atmıştım ki kendimi güçlü kollarda taşınırken bulmuştum.
"Ne ben onları öldürmeye gidiyorum nede sen bensiz o yatağa hem topladığın gücü tüketip kollarımda yeniden uymanı sağlamalıyım bebeğim ve ben bunu hiç bir şeye değişmem."
Sonrasında ise soğumuş yatakla sırtım buluşmnuştu.
Devam eden saatler ise arsız inlemeler zevk ısırıkları şehvetli öpücüklerle dolup taşmıştı.
Biz kendimizi kaptırmışken asırlar önce olan olayın aynısı dışarıda yaşanıyordu.
HİÇ KONTROL ETMEDEN YAYIMLIYORUM HATALARIM VARSA AFFOLA
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMÜN HABERCİSİ bxb
FantasíaŞimdi, birisini düşünün. Çocukluğundan beri bir küvezin içinde uyutuluyor. Tüm ihtiyaçları burada karşılanırken, beş yılda bir yatağının değiştirilmesi için uyandırılıyor, sadece 30 dakika için. Her ne kadar uyuyor da olsa vücudunun zayıflamadığını...