•Bölüm 4• GÜLÜMSE ADAM/KADIN

168 23 2
                                    

"İzninizle." deyip masadakilerin ne düşüneceğini umursamadan bir kaç masa ileride doktorken takıldığı arkadaşı Erkan'ın yanına gitti. Kumru ise iki gündür centilmen dediği adama tekrardan kaba herif diyerek öfkeyle derin bir nefes aldı.

Aradan geçen bir saatin ardından Kumru iyice sıkılmış, kendini biran önce temiz havaya bırakmak için can çekişir hale gelmişti. Arkadaşı Eda ise onun tersine oldukça keyif alıyor gibiydi. Her ne kadar kendisini piste davet etse de ısrarla dans etmek istemediğini söyleyerek onu vazgeçirmişti. Şimdi tek başına kaldığı masada dans eden Yusuf ve Ebru'yu izlemekteydi. Yusuf'u üniversite yıllarından Ebru aracılığıyla tanımış, bu zamana da kadar da arkadaşlıklarını sürdürmüşlerdi. Ebru'ya göre Yusuf, Kumru'dan ta üniversite yıllarından beri hoşlanmaktaydı fakat Kumru'nun ona karşı kendisinin duyguları gibi bir duygu beslemediğini bildiğinden bunu Kumru'ya birebir itiraf etmekten çekinip, arkadaş olarak kalmaya devam ediyordu. Bazen kendisi üzerinde ki dalgın bakışları yakalasa da arkadaşlıklarını bozmamak adına Yusuf gibi kendisi de sessiz kalmayı yeğliyordu.

Ortamdan iyice sıkılan Kumru az da olsa hava almak için masadaki çantasını alıp salonun içinde bulunan camlı kapıya doğru yürüdü, verandaya çıktı. Tek tük insanların bulunduğu veranda içerisine nazaran sessizliği kucaklıyordu. Birkaç adım ilerleyip gözleriyle kendi için sakin bir köşe aramaya başladı. Verandanın uzak köşesinde sırtı ona dönük tanıdık heybetli bedeni gördüğünde adımlarını düşünmeden o tarafa yöneltti.

Genç adam içerideki gürültü ve ona hastahane ortamını hatırlatan kokudan rahatsız olarak kendini verandaya atmış, elindeki birasıyla gökyüzünde varla yok arasında olan yıldızları izledi. Partiden gelmeden önce kendi kendine hesapladığından daha çok kaldığının farkındaydı ama ne yaptıysa adımları çıkış kapısının eşiğine dahi varamamıştı. Ondan bağımsız hareket eden zihni bunun sebebinin her ne kadar kömür gözlü kadın olduğunu bas bas bağırsa da o bunu göz ardı ediyor, zihnindeki sesi duymamazlıktan geliyordu. Elindeki bardağı dudakları arasına götürüp bir yudum daha içerken hemen arkasından gelen topuklu ayakkabıların sesiyle omzunun üzerinden gelene baktı. Tanıdık sima ürkekçe ona bakıyor yanına gelmek için izin isteyen küçük bir çocuk edasıyla beklemekteydi. Genç adam bu küçük kız çocuğuna içinden sessizce gülümseyip önüne döndü.

Kumru ise bu dönüşü izin varsayıp tam yanında durdu genç adamın. Giydiği topuklu ayakkabıyla az da olsa aralarındaki boy farkını göze batmayacak şekle sokmuştu. Adam bardağından ufuk bir yudum daha alırken genç kadın söze nereden girmesi gerektiğini düşündü. Aslında daha önce böyle bir konuşma yapmayı veranda da onu görene kadar düşündüğü falan yoktu. Gerçi tekrar karşılaşmayı bile ummuyordu ki! Parmakları arasındaki çantayı açıp içinden özenle katlayıp koyduğu mendili çıkardı. Başparmağı eli arasında duran mendilin nakışla yazılan harflerinde gezindi. Onur Atalay...Eski doktor Onur Atalay! Sesini delicesine merak ettiği adamın yüzüne baktı hüzünle. Genç adamın buz gözleri altında yatan o hüzünlü hikayeyi her ne kadar bilmek istese de sessizliğini korudu, elindeki mendili adama doğru uzattı.

"Ben sizi burada görünce hem dünkü yardımınız hem de mendil için teşekkür etmek istedim. Buyurun, mendiliniz. Merak etmeyin tertemiz! Teşekkür ederim."

Genç adam elindeki bardağı verandanın korkuluğunun üzerine bırakıp ona uzatılan mendile uzandı. Mendili avuçları arasına alırken parmaklarına değen narin parmaklar tüm bedenini titretip ardından üşümesine sebep olmuştu. Kumru ise parmaklarına değen iri parmaklarla irkilmiş utançla elini hemen çekmişti. Gözlerini beklentiyle adamın çok uzaklardaymış gibi bakan gözlerine çevirdi. Tekrar konuşup o duymaya hasret kaldığı sesi ona bahşetmesini bekledi ama olmadı. Ne adam konuştu ne de kendisi tekrar konuşacak nedeni kendinde buldu. Arkasını dönüp bir adım atmıştı ki arkasından gelen o sarhoş edici ses:

ÇÜNKÜ SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin