Gözaltlarımda kaybolan geçmişimi arıyorum biraz da o yüzden uykusuzum.
Hayatta en pahalı şey nedir?
Ben söyleyeyim tecrübedir.
Onu kazanmak için her şeyini kaybetmen gerekir. Kazandıkça kaybedersin,kaybettikçe kazanırsın.
Ne garip değil mi?
Hayat birini kaybedince birini veriyor.Hayat beni kandırdı ya da ben öyle düşünüyorum. Vermeden alamazsın dedi. En çok da çocukluğumu istedim. Vermedi...
Ben her şeyi verdim. Birini bile alamadım. Şimdi ise kızımı istiyorum. Bunun için yapmayacağım bir şey yok. Bir kere sarılıp kokusunu içime çekebilsem. Küçücük pamuk ellerinden öpsem. Gülüşünü ağlayışını izlesem. Bana baba dese bile yeter."Kızım da beni özlemiş midir?"
Bazı şeylerin değerini ya kaybettiğinizde anlarsınız ya da kaybedecek gibi olduğunuzda.
Ben ise yanımdan gitmeden bile kaybetme korkusu ile yaşıyordum.
Elinizdekilerin değerini bilin sevmek değer vermektir. Sevmek sadece yanında olmak değildir. Korumaktır. Onun için her şeyi yapabilmektir. Önemli olan zoru başarmaktır. Asla yılmamaktır."Unutamıyorum" bu kelime sana tanıdık geliyor mu?
Ben hep bununla baş başa kaldım.
Unutamazsın onun söylediği yalanlara bile sarılsın. Dönerler mi diye sorarsanız dönmezler kim bu zamana kadar geri döndü ki.
Döndüyse geri kısa sürecektir. Tekrar gidecektir."Biz güzel sevdik gidenler utansın"
Terk etmek birini sevmek kolay.
Peki o kişi gerçekten sevdiğin biriyse işte o hiç kolay değil.
Gidenler göçebe hayvanlar gibidir sürekli giderler. Giderken arkalarında bıraktıklarını düşünmezler ben o hayvanlardan değilim. Ben o hayvanları anlatan kişiyim...
Hayatınızda ne olursa olsun kısa bir süreliğine mutluluk için mutsuzluğu terk etmeyin. Mutsuzluğa alışırsınız
ve bir ara mutlu olursunuz. Tekrar mutsuzluğa terk edildikten sonra zaman sana o kadar zor gelir ki alışmak için güçlük çekersen."Unutmak mı bir de alışmayı dene"
Hastaneye gittiğim günden beri onu hiç görmedim. Ne için gelmişti,ne söyleyecekti çok merak ediyordum.
Nasıl acı çektiğimi görmek için mi gelmişti?
Bence yanıma otursaydı izleseydi o zaman anlardı.
Her şeyi seviyorsunuz bir de ölümü sevin. Ayla,yani kızım gittiği günden
beri ölümü sevmeye başladım. Her şeyi azalttım ama bir tek onu azaltamadım içimde. Her gün yeni bir umut ile bekliyordum.
Ait olduğum yer sadece şu içinde bulunduğum kırık,dökük,kanlı ve karanlık oda. Artık burası bile sıkmaya başlamıştı. Bedenim zor sığıyor,nefeslerim sığmıyordu."Hayallerle uyanıyorum kaç sabahtır"
Yine kendimi şu odaya kapatmış sessizliği dinliyordum. Kapı zili çalmış o kadar dalmışım ki son anda fark ettim. Kapının önüne gittim. En son vurduğum yumrukta kapıda ufak bir yer kırılmıştı. Hemen oradan baktım kimin olduğunu çok merak ediyordum. Yine o gelmişti. Her şeyi tekrar tekrar yaşamak zorunda değildim. Döndüm arkamı ve odama doğru yürümeye başladım. Açmayacaktım. Bir süre sonra giderdi ne de olsa.
Odama doğru yürürken birden,
"evde misin?"diye kapıya tekrar vurmaya başladı. Dayanamayıp kapının önüne gittim.Açmamak için kendimi zor tutuyordum ki olmadı.Kapıyı açtım ve tepki vermeden bir şey söylemeden içeriye girdi. Kanepeyi gösterek,
"hadi sen otur.Ben ikimize kahve yapayım geleyim" dedi.
Uyuşmuş beynimi kontrol etmeye çalışıyordum. Ne cevap vereceğimi ne yapacağımı bilmiyordum. Olanları sadece izlemeye başladım. Kanepeye oturarak gelmesini bekledim.
Neden gelmişti?
Durup dururken kahve içmeye gelmezdi?
Ne olmuştu yoksa kızım bulundu haber vermeye mi geldi?
Haber vermeye gelse kapıdan söyler giderdi.
Bişeyler anlatmak için mi kahve yapıyordu?
Kafamda deli sorular ile savaş çıkarıyordum ki elinde iki fincan ile geldi. Kahveyi sehpaya koyarak,
"bu arada sana söylemem gereken bir şey var" dedi.Ümitlenmiş bir şekilde, "kızım mı bulundu?"dedim.
Yüzü düşmüş olarak,"hayır"dedi.
"Ne oldu peki?"
"Bugün sende kalacağım herkesle fena kavga ettim"dedi. Yutkunamadım. Gidecek bir yeri olmadığı için en son çaresi bendim,diye geçirdim içimden.
"Onun yanında niye kalmadın? Kimsen yok mu senin o adam var işte, sevdiğin adam."
Gözlerini gözlerime dikti.
"Antalya'ya gitti.Bir işi çıktı arayıp merak içinde bırakmak istemedim" dedi. Ne olmuştu şimdi olanlar yetmiyormuş gibi bu da çıktı geldi bu saçmalıktı.
Kahveyi içtikten sonra fincanları alarak mutfağa koydum. Evin içi her zamanki gibi duvarlarda çizikler,ayna kırıkları,vazo kırıkları,tahta parçaları vardı. Odaya tekrar döndüğümde ayna kırıklarını toplamaya başladığını fark ettim.
Hemen yanına giderek,
"ne yapıyorsun sen? Eline batıracaksın sen de başıma bela olma şimdi!"dedim korkarak.
"Bana bir şey olmaz toplarım iki dakikada odayı ev haline getiririm. Sen otur"deyip toplamaya devam etti.
"Gerek yok ben memnunum" diyordum ama dinletememiştim.
"Dur o zaman yardım edeyim"diyerek birlikte ayna kırıklarını ve vazo kırıklarını topladık."Cam kırıkları gibidir,kelimeler ağzına dolar insanın. Sussan acıtır,konuşsan kanatır"
Kanlı duvarlara gelince karşısında baktı kaldı.
"Duvarları ya boyamalıyız ya da bir güzel boyasını aşındırmadan silmeliyiz"dedi.
"Bırak kalsın,bu da benim eserim.Otur artık"dedim.
"Burayı böyle bırakamam daha fazla kurursa sadece boyamak gerekir" deyip hemen bir kova ilaçlı su ve bir bez alarak geldi. Hemen silmeye başladı.
Ben ise boş kalmak olmaz diyerek silmeye başlamak için elime bezi aldım. Tam kovanın içindeki ilaçlı suya batıracakken bileğimden tutup geri çekti.
"Eline baksana hem yaralar hem kesikler var. Bu ilaçlı su eline iyi gelmez daha kötü yapar "diyerek silmeye devam etti.
Ne yapacağımı şaşırdım. Bezi kovanın kenarına koyup süpürgeye doğru yürümeye başladım. Odanın yarısını süpürmüştüm ki duvarın küçük bir kenarına önceden çizgi çektiğim yer aklıma geldi. Orayı silmesini istemiyordum. Benden gittiği her gün için kanımla çizgiler vardı. Hemen süpürgeyi durdurup yanına gittim. "Çizgileri silmezsen sevinirim"dedim.
"Nedenmiş,onlar da kan değil mi?"diye sordu.
"Evet kan ama silme onlar önemli" diyerek süpürmeye devam ettim. Süpürme işi bittiğinde onun da kovayı temizlemiş bezleri yıkayıp astığını fark ettim. Odaya şöyle bir bakınca gerçekten ev haline geldiğini fark ettim. İçimde huzur hissi vardı ama ben huzurlu değildim. Dağınık olan yerleri de toplayıp hemen kanepeye oturdu. "Aç isen yemek yiyelim" dedim.
"Aslında olur yemek yapayım ben"diyerek mutfağa yöneldi. " Hayır" diyerek hemen telefonumu alıp yemek sipariş verdim." Birazdan gelir sen otur ben diğer odadayım"diyerek odadan ayrıldım. Kapıyı kapatıp olduğum gibi uzanıverdim. Hiç bir şey düşünmemeye çalıştım. Düşüne düşüne beynim yorulmuştu artık. Bir süre sonra kapının çalındığını duydum. Hemen gidip açtım. Yiyecekler gelmişti. Parayı ödeyip kapıyı kapattım. Masayı hazırlayıp yedikten sonra televizyon izlemeye başladı. Ben ise masayı kaldırdıktan sonra yine başka odaya çekilmiş sadece yatıyordum. Bir süre sonra televizyon sesinin gelmediğini fark ettim. Yerimden kalkarak salona gittim ve uyuyakalmıştı. Uyandırmadan üzerini örtüp yüzüne bakarak,
-Bir gün yalnız kalırsan bunu tekrar et "gidecek bir yerim vardı,orayı da kendi ellerimle kendim yıktım"
Yine saçmalıyorum diyerek kendime geldim ve uyumak için yerime gittim. Nasıl olduğunu anlayamadan uyuya kalmışım ki sabah olmuştu. Uyanır uyanmaz aklıma gelince,
uyandı mı acaba diye bakmak için gittiğimde,odaya bir de baktım ki...~ Sizce ne olacak?
😊😊😊

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Çığlık
ChickLitHayat bazen en mutlu olduğunuz zamanda,en sevdiğiniz kişi tarafından canınızı öyle acıtır ki... Kendinizi kimsesiz hisseder,her dakika isyan eder,avaz avaz sessiz çığlıklar atarsınız birileri sizi duysun,yardım etsin de kurtulayım diye...