Her zamanki gibi derin,ciddi ama hüzünlü bakışlarla gözümü tavana diktim.
"Bazen çok şey söylemek istersin ;
ama sadece bir kelime dökülür dilinden , "hayırlısı"!Yalnızlık nedir?
Yalnızlık kendinizle karşılaşmaktır.
Yeniden var oluştur. Kendinize gelmektir. Bu bir üzüntü nedeni olmamalıdır. Yalnızlık, düşünmek için iyi bir zamandır aslında."Yalnızlık birinin veya birilerinin gitmesiyle gelen bir armağanıdır"
Genelde,yalnız kalmamak için saçma yollara başvururuz. Sırf başkalarını kaybetmemek için yapmak istemediğimiz şeyleri yaparız...
Yalnız yaşamanın mümkün olmadığını düşünerek başkalarını hayatımızda tutmak için birçok şeyler deneriz.
Mesela;
Hiç sinemaya yalnız gittiniz mi?
Size eşlik edecek biri olmadığı için en sevdiğiniz restorana yemek yemeye gittiniz mi?
Kaç defa kimse sizinle gelmek istemediği için planlarınızı iptal ettiniz?
Sırf size katılacak biri olmadığı için yapmaktan hoşlandığınız şeyleri ertelediğinizi veya bu yüzden kendinizi kısıtladığınızı göreceksiniz.
Bir çok şeyi tek başına yapan ve bundan keyif alan insanlar var. Bu insanların başkalarının onlar hakkında ne düşündüğünü umursamıyorlar. Dışarıda insanlar sana hayran, sen kendi içinde kendine düşman olma. İstediğin gibi değil başkalarının beklediği gibi yaşamak insanı çok yorar. Kendisiyle savaş halinde olan insan etrafında kimseyle barışık olmuyor. Kendisiyle barışık olan insan etrafında savaşacak kimseyi bulamıyor. Başkalarını mutlu etmeyi çalışırken kendini ihmal etme.
Tam olarak öyleydim. Yalnızdım ama mutlu da değildim. Geçmiş geleceği mahvediyor. Biz bu dünyaya mutlu olmak, sevmek,sevilmek ve sevgiyi paylaşmak için geldik diyoruz ama bunun için yaşamıyoruz. Sanki kullanılmak için gelmişiz.
Sanki mutsuz olmak,üzülmek,bırakılmak,yok olmak için gelmişiz. Bu yaşadığım hayatın neresi insanı mutlu eder bilmem ki?Bunları düşünürken birden kendime geldim.
Çok fazla dalmışım. Gitmişim sanki bu dünyadan. Yatağın yanındaki beyaz çekmecenin üzerinde duran telefonu elimi gezdirerek aradım. Telefonun ekranını açıp saate baktım. Çok geç olmuştu zamanın nasıl geçtiğini anlayamamıştım.
Aklıma odadaki kız geldi. Nasıl olmuştu? Uyuyor muydu? Rahat mıydı?bakmak istemiştim. Kalktım ve kapıyı hafifçe araladım. Açılan kapı aralığından göz ucuyla kıza baktım.
Ne kadar da aptalım. Işık açık değildi,kızı nasıl görebilirdim. Kapıyı tam kapatıp odaya dönecektim ki hıçkırık sesleri gelmeye başladı. Korkmuştum. Sanki biri kızı boğmaya çalışıyordu. Kapıyı tamamen açtım ve hızlıca düğmeye basarak salonun ışığını açtım. Etraf aydınlandı ve ortalıkta kafasına kadar battaniye çekmiş kızdan başka kimse yoktu.
Korkum kaybolup gitti yerini merak kapladı. Yanına doğru gittim,
"Ne oldu Sumru? Neyin var?"diye sordum merak ve korku dolu sesimle.
Kafasına kadar çekilen battaniyeyi biraz indirip,
"bir şeyim yok bu hıçkırıklar bazen ansızın oluyor bir-iki dakika sürüyor. Endişelenecek bir şey yok.
Rahatsız ettiysem özür dilerim uykuna devam edebilirsin"diyerek üstünü tamamen örttü.
"Ne rahatsızlığı uyumamıştım daha. Sadece ne oldu diye bakmaya geldim. Üşüyor musun?Bir tane daha battaniye getireyim mi?"
"Hayır,böyle iyiyim" dedi ve gözlerini kapattı.
"Allah rahatlık versin"dedim ve ışığı kapatarak odaya geri döndüm. Üzerimi değişip,yatağın üzerindeki battaniye ile üzerimi örttüm. Hiç bir şey düşünmeden uykuya dalıp gitmiştim.Başımın ağrısıyla kendime geldim. Gözlerimi açtığımda sabah olmuştu. Neden başım ağrıyordu anlayamamıştım. Geç uyuduğum için miydi? Doğrularak kendime gelmeye çalıştım. Saçlarımı karıştırdım ve elimi boynuma götürerek boynumu sıvazladım. Çekmecenin üzerindeki telefona uzanarak aldım ve saate baktım. Saat daha sabahın dokuzuydu. Acaba kız hâlâ uyuyor muydu gidip bakmam gerekirdi. Ya uyanmadıysa? Ya rahatsız edersem ben uyandırırsam? Tedirgin bir şekilde oturduğum yataktan kalkarak dolabın kapağını açtım. Kırmızı, üzerinde siyah yazı olan tişörtü giydim. Altıma siyah pantolon giydim. Gözüm aynadaki yansımama takıldı. Eski halimden eser bile kalmamıştı. Zayıflamıştım. Bakımsız, halsiz hep yorgun biri gibi görünüyordum aynada. Ama bir önemi yoktu. Telefonu yerinden alarak odanın kapısını açtım. Kız uyanmıştı. Yatağını düzenlemiş,kanepenin köşesinde dizlerini yüzüne doğru çekmiş bir şekilde oturuyordu. Odanın kapısını kapatarak yanına doğru yürüdüm.
"Günaydın,bugün nasılsın?"
"Sana da günaydın,sanırım iyiyim" dedi ve gülümsedi. Gerçekten iyiydi. Gülümsemeye çalışmamıştı. İçten bi gülümsemesi vardı. Kendini iyi hissettiği içindir belki de ya da güvende hissettiği içindir. Onu böyle görmek beni de mutlu etmişti. Mutfağa doğru yürüdüm.
" hadi sana güzel bir kahvaltı hazırlayayım bugün" dedim. Kahvaltı hazırlamak için mutfağa girdim. Hem hazırlamaya çalışıyordum hem de içimden kahvaltıdan sonra kızın başından geçen her şeyi öğreneceğim için kendimi hazırlıyordum. Neler neler duyacaktım acaba.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Çığlık
ChickLitHayat bazen en mutlu olduğunuz zamanda,en sevdiğiniz kişi tarafından canınızı öyle acıtır ki... Kendinizi kimsesiz hisseder,her dakika isyan eder,avaz avaz sessiz çığlıklar atarsınız birileri sizi duysun,yardım etsin de kurtulayım diye...