32

4.5K 537 46
                                    

08.02.2019

Umut

Güller Hiyerarşisi

Bir gül bahçesindeydim rüyamda. Öyle kırmızı güllerle dolu olanlardan değil, rengarenk olanlardan. Güller arasındaki hiyerarşi rüyayı kabusa çevirecek kadar güçlüydü. Renklerine göre kümelenmiş güllerin toplumdan ne farkı vardı ki?

Merkezdeki beyaz güller en tepedeydi sanki, oldukları yerden kibirle bakıyorlardı diğer renklere. Hiçbir kir onlara dokunamaz, hiç kimse onlara yaklaşamaz ve hiçbir şey onlara zarar veremezmiş gibi bir edayla...

Onlara oldukça yakın duran kırmızı güller piramitte en tepenin bir altındaydılar. Beyaz güllere imrenerek bakarken kendi güzelliklerinin farkında değillerdi. Her aşığın peşinde oldukları renkleri, onlar için sadece en tepeyi arzulamalarına neden olan şımartıcı bir ögeydi. Arkalarında onları bu denli pohpohlayan bir güç olduğu sürece egoları asla sönmeyecek, elindekilerle asla yetinmeyeceklerdi. Ve kıskançlıklarının dikenleri kendilerine battıkları müddetçe kanayacaklardı; belki de renkleri bu yüzden kırmızıydı.

Zarif pembe güller, her şeyden bihaber, saf çocuklar gibi bir kenarda oynamaktaydı. Üzerine konan kuşların cıvıltılarıyla esen rüzgarın uğultusunu dinlerken diğerlerinin onları kullandıklarının farkında değillerdi. Oysaki dinledikleri o sesler onları uyutan bir ninniydi, bir masaldı.

Sarı güller biraz kenara itilmişti. Binlerce sarı renk çiçek var diye sıradan sayılmışlardı. Oysaki onların da bir güzelliği vardı. Bahçenin çoğunluğunu oluşturmaları diğer güllerin de görünmesini sağlarken bahçenin de düzenini sağlıyordu. Sarı güllerin gücünü küçümsememeleri lazımdı.

Mor güller saf aşıklar gibi heyecanlıydılar. Kıpır kıpır tavırları ve göze çarpan renkleri beyazların sinirini bozarken kırmızıları da kibirli hale getirirdi. Kırmızılar, morları kendilerine özenmekle suçluyordu. Morlar da isterdi elbet aşıklar tarafından arzulanmayı ama aynı arzulara sahip diye illa birine özenmekle mi yaftalanmak lazımdı?

Yavruağzı güller çok kararsız ve biraz da melankoliklerdi. Hangi gruba girmeliydiler? Ne tarafa daha yakındılar? Sanki biraz sarıya çalıyorlardı ama gün batarken de pembe gibi görünüyorlardı. Az daha zorlasalar belki beyazlardan bile olabilirlerdi. Karar vermesi çok zordu. Acaba kendilerine has renklerinin güzelliğini fark etmeleri için daha kaçının kendi dikenleriyle ölmesi gerekiyordu?

Onca gül grubunun içinde yapayalnız bir mavi gülün boynu büküktü. Ne bir arkadaşı vardı ne bir kardeşi. Ne tarafa gittiyse reddedilmiş, kimle konuşmaya çalıştıysa geri çevrilmişti. Her bir grubun genel dertlerinin arasında hepsinin de ayrı ayrı dertleri vardı. Kabul görmek için hepsini tek tek dinlemiş, bazılarına derman bile olmuştu. Ama kimse ona derdini sormamış, kimse onu dinlememişti. Hasbelkader dışarıdan birinin gelip onu koparmasını beklemekten başka çaresi yoktu. Ama bir türlü kimse gelmedi, gelseler bile kalabalık grupların arasında kimse onu görmezdi. Ne fırtınalar gelip geçti, mavi gülün boynu gibi hevesleri de kırıldı, hayalleri de. Güllerin hiyerarşisi içinde ezilip gitti.

-Dunkles Licht

İddiayı kaybettiğimden dolayı bahar döneminin ilk haftasının gazetesinde Güller Hiyerarşisi adlı denemem Sinem tarafından yayımlanmıştı. Bugün okulun her yerinde toplamda dört sayfa olan okul gazetemizle birlikte denemem vardı. Uzun ısrarlarım sonucunda Sinem, denemeyi el yazımla yayımlamamıştı ama lakabım el yazımlaydı. İsmimi değil de lakabımı kullanması için de elbette saatlerce baskı yapmıştım. Bir anda herkesin ismimi bilmesini istemiyordum ama lakabımı bilenler vardı. En azından insanlar bana gazeteyi gösterip "Bunu sen mi yazdın?" diye sormayacaklar ve yazdıklarımla dalga geçmeyeceklerdi.

Ortaokulda okulumdaki bir şiir yarışmasını kazanmış, o şiiri de bir törende tüm okulun önünde okumak zorunda kalmıştım. Okuldakiler en az iki hafta boyunca şiirimle ve benimle dalga geçmişler, beni gördükleri her yerde şiirimin satırlarını iğrenç versiyonlarda ve tonlarda seslendirmişlerdi. Üstelik bu, insanlardan yediğim ilk kazık da değildi.

Umut Seansları | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin