40

4.6K 419 170
                                    

Evet evet, biliyorum, hikayeyi unuttunuz, ben de unuttum. Baştan okuyalım o halde :D Rahat duramadım, biraz ortalığı karıştırmaya karar verdim bu bölümde. İşten güçten biraz sıyrılabilsem daha rahat yazacağım ama elimden geleni yapıyorum...

Sizi seviyorum ve burayı çok özlemişim :')

-Nora


40

18.02.2019

Başımıza taş yağmadı. Gerçi benim olduğum ortamlarda daha kötülerinin olduğuna şahittim ama neyse ki şu an için her şey normal görünüyordu. Normal bir pazartesi sabahı, normal bir şubat günü gibiydi.

Ta ki okulun giriş kapısının sağ tarafında, elleri ceplerinde bekleyen Ali'yi ve sol tarafında, kapıya yaslanıp kollarını göğsünde bağlamış bir şekilde bekleyen Günhan'ı görene kadar. Şüphesiz ki ikisi de beni bekliyordu.

Kulaklığımın önce bir ucunu, sonra diğerini çıkarıp aceleyle elime dolayıp cebime attım. Onları görmemişim gibi davranıp, geçip gidemezdim. Zira çoktan beni, dahası benim onları gördüğümü görmüşlerdi. İki arada bir derece kalmış, o derede de boğulmak üzereydim.

Günhan, yaslandığı yerden ayrılıp bana doğru gelirken adımı seslendiğinde Ali de Günhan'ın varlığını fark edip kaşlarını çattı. Birbirlerini tanıyorlardı; Günhan, Ali ile konuştuğumu da biliyordu ama Ali, Günhan ile alakamı bilmiyordu.

Şimdi hepimiz okulun bahçe kapısında durmuş tuhaf bir üçgeni oluşturmuştuk. Bermuda şeytan üçgeni gibi hissettiriyordu.

"Günhan'ı nereden tanıyorsun?" diye sordu Ali. Kafasında Günhan ile benim aramda hiçbir bağlantı kuramamıştı. Ne aynı bölümden ya da sınıftandık ne de ortak bir arkadaş ortamımız vardı.

"Seni tanıdığı yerden," diye yanıtladı Günhan.

Bir an için elim ayağım dolaştı. Ali, benim Işık olduğumu bilmiyordu ki.

"Nasıl? Senin annen de mi Zehra Teyze ile aynı altın günü grubundan?"

Günhan ağzını açtı, sonra geri kapattı. Belli ki Ali'nin, Günhan'ın annesinin öldüğünden haberi yoktu fakat bilmeden onun yarasını deşmişti.

Bir tatsızlık çıkmadan konuyu değiştirmek isteyerek hızlıca bir neden buldum. "Biz müzik nedeniyle tanışıyoruz. Aynı türü dinliyoruz da..."

"Sen metalci misin?" dedi bana Ali saf saf. Günhan, gözlerini devirmekle meşgulken acısını biraz dindirmiş gibiydi.

"Pekâlâ, ders başlayacak, bana ne diyecektiniz?"

Günhan, omuz silkip elimi bir poşet tutuşturdu ve "Yemek ye," deyip gitti. Ali ile arkasından kafalarımız karışık bir şekilde baktık.

Ardından Ali, poşetin içindeki poğaçaya bakıp bana dönerek, "Haklı," dedi.

Ukala baş belaları.

"Serenay hastaymış," dedi Ali birden. "Bunu söylemek istemiştim."

Bir an Işık ile ayrı kişiler olmam gerektiğini unuttum. Bir an Ali'nin beni her şeyimle tanıdığını sandım. Sonra toparlandım. "Nasıl hasta? Neyi var?" Afallamıştım. Onunla ilgili konuları benden daha çok Işık'a anlatırdı, şimdi niye bunu söylemek için beni kapıda beklemişti?

"Bağışıklık sisteminin çöktüğünü söyledi abim ama başka kontroller de yapacaklarmış. Hastanedeler." Durdu, ayağının ucuyla asfalt zemini eşelemeye çalıştı. Sonra tekrar başını bana kaldırdı. "Ne yapacağımı bilemiyorum. Hastaneye ziyaretine gitsem benimle gelir misin?"

"Şey... Son zamanlarda çok devamsızlık yaptım ama istersen okuldan sonra gelebilirim." Pek de gitmek istediğim söylenemezdi aslında. Hastanelere bayılmıyordum, özellikle de oralarda bir tane bile güzel anım yokken.

"Neyse ya... Belki ziyaretlik bir durumu yoktur. Mesaj göndereyim diyeceğim ama..."

"Seni engelledi."

"Evet, doğru bildin."

Koşa koşa yanımıza gelen Sinem, konuşmamızı böldü. Yüzü kireç gibi bembeyazdı, elinde bir kağıt tutuyordu. Soluklanırken kağıdı bana doğru uzattı. "Bu ne?" diye sordum.

"Biri, gazetede yayımlamam için gazete odasındaki dolabıma bırakmış," diye açıkladı, nefes nefese kaldığından bir çırpıda söyleyememiş, kısım kısım bitirmişti cümlesini.

Kağıdın üzerindeki nota söyle bir bakıp dudağımı bükerek kağıdı açtım. Üzerinde çıktı alınmış kısa bir deneme vardı. Başlığı Güzel Bir Gün idi. Hâlâ sorunun ne olduğunu çözememişken sayfanın sonundaki ismi gördüm. Dunkles Licht.

Umut Seansları | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin