Bölüm 5

111 6 0
                                    

Hemen koşup kutuyu açtım.Avuçlarıma bir kolye düştü,öteki kolye gibi gümüştü ama bu sefer ucunda bir hilal vardı.Elim hemen boynumdaki kolyeye gitti,boynumdan çıkarıp ikisini birlikte incelemeye başladım.İkisini yan yana tutunca hem içimden bir şeyler koptu,hem de etrafımı kocaman bir mutluluk dalgası sardı sanki.Kolyeler bana neden böyle hissettirdi bilmiyorum ama o kadar büyüleyiciler ki ömrümün sonuna kadar bunları inceleyebilirim.. Bu sefer kutunun içinde oldukça zarif bir el yazısıyla yazılmış küçük bir not buldum.Notta "Zamanı geldiğinde her şeyi bileceksin,onlar artık sana aitler" yazıyordu.Hadi ama.. Neyin zamanı geldiğinde? Bunları kim gönderiyor? Niye gönderiyor? Düşüncelerle boğuşarak ikisini de boynuma taktım,üstümü değiştirdim ve aşağı indim.

Annemle bütün akşam sohbet ettik.Kolyeleri anlatacaktım ama içimden bir ses karşı çıktı.Bunun yerine ona Harry'i anlattım ve anlattığım an pişman oldum.Çocuk hakkında cevabını bilmediğim onlarca soru sordu.En sonunda ondan hoşlanmadığımı sadece dikkatimi çektiğini söyledim ama sustu mu? Hayır,tabii ki susmadı.Yatağa yattığımda hala kolyeleri düşünüyordum.Yattığımda saat 01:39'du şimdi 03:56.Uyuyamayağımı anlayınca kalkıp biraz kitap okumaya karar verdim.Odam büyük penceremin önündeki çift kişilik yatak,onun ayak ucunda bir koltuk,çarprazında çalışma masası ile bilgisayardan oluşuyor.Öteki duvarın yarısı kıyafet dolabımla diğer yarısı da kitaplığımla kaplı.Yani ne çok büyük ne de küçük bir odam var.Etrafta her zaman fazladan birkaç tişört ve kitap gezer.Steph'in odama girdiğinde yaptığı ilk şey etrafı toplamak oluyor çünkü tam bir temizlik hastası.Bu aralar 'İlk Son Öpücük'ü okuyorum.Kitabımı aldığım gibi koltuğa çöktüm,okumaya başladım.

Sabah alarmımın sesiyle yerimden sıçradığımda sanki biri boynuma odunla vurmuş gibi acı çektim.Koltukta uyuyakaldığım için boynumun tutulmuş.Siktir ya! Söylene söylene sıcak bir duş aldım ve bugün bir değişiklik olsun diye siyah elbisemi giyip hızla makyaj yaptıktan sonra arabamın anahtarlarını aramaya başladım.Aradan geçen on dakika sonra tamir mevzuları aklıma geldi.Ve küfrederek ceketimi giydim,çantamı aldığım gibi evden çıktım.Biraz hızlı olursam okula dersin başlamasından 5 dakika erken giderim diye düşünüp koşar adım yürüdüm.Nefes nefese sınıfa girdiğimde telefonuma baktım ve dersin başlamasına 6 dakika kaldığını gördüm.Tahmin ettiğim gibi.

Sırama otururken Harry ve Steph'in pencerenin önünde konuştuklarını gördüm.Ceketimi çıkardım,çantamı bıraktım ve onların yanına yürüdüm.Ben hala nefesimi düzene sokmaya çalışırken Harry "Günaydın Jodie" dedi.Steph'te yanaklarımı sıkarak "Günaydın bebek" dedi.Ben ellerini uzaklaştırmaya çalışırken hala 'Sevgiliye bir öpücük ver bakalım' diyerek bana yılışıyordu.Yanaklarımı uzattım,sulu sulu öptü.

"Nefes nefese kalmışsın,yanakların ve burnun kıpkırmızı olmuş... Çok tatlısın." Gözlerim kocaman açılırken Harry'e döndüm.Gülmüyordu,görebileceğiniz en iç ısıtan bakışlarla bana bakıyordu.Dün ki kanımın akışını durduracak kadar soğuk bakışma anımızdan sonra neden ondan koşarak uzaklaşmadığımı hala anlamıyorum.Gerçekten hayatımdaki en tuhaf anlardan biriydi.

"Annem hafta sonunu beklemeyip arabamı tamire götürdü,yürümek zorunda kaldım.Ama değişiklik oldu,güzeldi." dedim.Bok güzeldi.O kadar hızlı yürüdüm ki sıcak bastı,yanıyorum şuan.Az sonra da üşümeye başlayacağım.

"Hafta sonunu beklemeyerek en doğrusunu yapmış,ben her zaman kahramanın olup seni kurtarmak için orada olamayabilirim." dedi gururla.Bu haline kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum.

"Çok haklısınız Bay Ego,siz olmasaydınız ben ne yapardım?" dedim ona yüce bir şeymiş gibi bakarak.Sonra kahkahalarla gülmeye başladık.Steph bu halimize gözlerini devirdi ardından bana 'Her şeyi detaylarıyla anlatacaksın sürtük' bakışı attı.Birkaç saniye sonra gözü boynumdaki zincirlere kaydı.Kolyelerin uçları elbisemin içindeydi,sadece zincirleri gözüküyordu.Tek kaşı yukarı kalktı.Normalde küpe ve yüzük dışında takı kullanmadığımı bilir.Büyük ihtimalle şu an boynumdaki ikinci zincirin ne olduğunu anlamaya çalışıyor.Tam ben bir şey diyeceğim sırada sınıfa Bay Hamilton'ın girmesiyle yerlerimize geçtik.Dersimiz tarih.

Bay Hamilton masasına yerleştikten sonra "Evet çocuklar en son John F. Kennedy'den bahsediyorduk..." diyerek derse başladı.Dün pek uyuyamadığım için hemen uyuma moduna geçtim.Bu adamın en sevdiğim özelliği masasından hiç kalkmaması sanırım.Bu yüzden de dersinde en rahat uyuduğum hoca o.                                                                                                                        Biri tarafından sırtımın deşilmesiyle gözlerimi açtım,kafamı kaldırdığımda görüşüm netleştikten sonra kitabımın üstüne akan salyalarımı gördüm.Ahh ağzım açık uyuduğum için sürekli böyle oluyor.Güldüm,ağzımın kenarında bir şey var mı diye yokladıktan sonra Steph'e döndüm.

"Ne var başımın belası?"

"O boynundaki diğer kolye de nesin nesi Jodie?"

"Dün gece eve geldiğimde yatağımın üstünde bir kutu daha buldum.İçinden de ikinci kolye çıktı,bir de not buldum.Notta 'Zamanı geldiğinde her şeyi bileceksin,onlar artık sana aitler' yazıyordu.Steph bu kolyeler çok garip.Bir de sanki en başından beri benimlermiş gibi.Çok sevdim sanırım." dedim ve ellerimi saçlarımın arasından geçirirken Harry'nin çok ciddi bir şekilde kolyelere baktığını gördüm.Kolyelerin uçlarını Steph'in ellerinden çektim ve hemen içime koydum.

Steph hayran hayran "Jodie bunlar çok.. çok görkemli.." derken önüme döndüm.Harry'e çaktırmadan tekrar baktığımda kafasını önüne eğmiş defterini karalıyordu.Anlattıklarımı duymuş olması onu ilgilendirdiği anlamına gelmiyor..

Okul çıkışı Steph ne kadar bırakmak için ısrar etsede yürümek daha cazip geldi.Kulaklıklarımı takıp yürümeye başladım.Hava sabahkine göre daha sıcaktı.Yaklaşık birkaç şarkı sonra birinin kolumu tutmasıyla sıçradım.Arkamı döndüğümde Harry'i gördüm.Al işte..

"Korkuttun beni,daha normal bir şekilde yaklaşamaz mıydın? Ayrıca kolum koptu sanırım."

Elini kolumdan çekerken "Üzgünüm,seslendim ama kulağında kulaklık olduğu için duymadın.Bu akşam bir şeyler yapalım mı?" dedi tek nefeste.Akşam.Sen.Ben.Bir şeyler yapmak.İkimiz.Tek.

"Bilmem,mesela neler yaparız?" dediğimde güldü."Yani ne yapacağımızı söyle ki ona göre anneme haber vereyim."

"Aslında beni sahildeki Wolo Bar'a götürmeni istiyorum,namını çok duydum.Bir de biz gidelim bakalım." Delilah'ın en sevdiği mekana mı gideceğiz? Hah! Hatta sen,ben,Delilah beraber eğleniriz,hatta Delilah sana kucak dansı yapar,hatta ben ikinizide doğradıktan sonra arka bahçeye gömüp ülkeyi terk ederim.O gerizekalı niye bu aralar ortalarda gözükmüyor acaba?

Ama Delilah'ın orada olacak olması eğlenemeyeceğimiz anlamına gelmediğinden onu kırmayıp "Hım.. Olabilir,ben duruma göre sana mesaj atarım" dedim.

"Numaramı kaydedeyim" diyerek telefonumu aldı,kilit ekranıma birkaç saniye baktıktan sonra numarasını kaydetti.Tam ayrılacağımız sırada "Güzel fotoğraf,kıskandım.O kim?" dedi.Tabii ki güzel,fotoğrafta kardeşim gibi sevdiğim iki insan da yanımdaydı.Steph ve ben Richard'ı öpüyorduk.

Gülerek "Richard.O da bizim okulda,haftaya döndüğünde tanışırsınız" dedim.Kafasını salladı,bende "O halde görüşürüz" diyerek kulaklığımı geri takıp yoluma devam ettim.AKŞAM.HARRY İLE BULUŞACAĞIM.

GeistHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin