Bölüm 8

102 7 1
                                    

O günden beri her gün aynı rüyayı görüyorum.En ufak bir farklılık olmadan hem de.Harry'nin bu dengesiz davranışlarının kafamı karıştırmasına izin vermemeliydim.Ama neden bir anda bok böceğine dönüştüğünü anlayamıyorum.Tamam asla bir ilişki yaşayamayacağımızın farkındayım,ona bir türlü güvenemesemde arkadaş olmamızı tercih ederim elbette;ama bok herifin 4 gündür Delilah ile arası çok iyi.Delilah göğüslerini göstermek için elinden geleni yapıyor,cilveli cilveli konuşuyor,kahkahalar atıyor,arkadaşları da onlara baktığımı görünce gülüyorlar ve benimle dalga geçiyorlar.Resmen 90'ların ergen dizilerindeyiz.Tek eksik Delilah'ın ponpon kız kostümü.

Kafeteryada karşı masamda gülüşerek yemek yiyorlar,bende tek başıma Kiss dinleyerek önümdeki cips paketine saldırıyorum.Richard ve Steph biyoloji laboratuvarında eksiklerini tamamlıyorlar.Tabii ki onlardan başka arkadaşlarımda var ama ben öldürücü bakışlar atarak sessiz sessiz Harry'i izlemeyi tercih ediyorum.Birden bir hareketlilik oldu hepsi dönüp benden tarafa baktılar.Harry ile göz göze geldiğimde,kocaman bir kasırga gelip Jodie kentini darma duman etmiş gibi hissettim.Şu an benim masamda olmalıydı,onun masasında değil.Kaşlarım daha da çatıldı.Sanırım bakışlarımdan rahatsız olduğundan,hemen önüne dönüp gülerek bir şeyler anlatmaya başladı.Şu an elimden gelse Harry'i evire çevire döverdim ama gelmez işte.Bu kızda benim göremediğim bir şey mi var? Madem onun ve iğrenç arkadaşlarının yalakalarından biri olacaktın,neden benimle muhattap oluyorsun? Resmen dalga geçiyor küçük götlü.

Delilah elleriyle Harry'nin bacaklarını okşarken birinin konuşmaya başlamasıyla bakışlarımı onlardan ayırıp yan tarafa döndüm."Selam Jodie! Yer bulamıyorum da,sakıncası yoksa oturabilir miyim?"

Kevin bu kadar kibarken nasıl hayır diyebilirim ki? "Tabii ki oturabilirsin.Nasıl gidiyor Kev?"

"Her zamanki gibi Jodie;sıkıcı ve çekilmez.Oraya kitlenmiş neye bakıyorsun? Sen de mi yeni çocuğa yazıyorsun?"

"Ah.. Haıyr.. Saçmalama,o kim ben kim.Ayrıca bu kadar gıcık kaptığım birine neden yazayım? Saçma yani.Gerçekten saçma.Hah!"

"Tamam canım sakin ol bir şey demedim.Hem bu kötü çocuk havalarının modası geçmedi mi? Kızlar çok abartıyorlar.Çocuğun egosunu şişirirken kendi seviyelerini düşürüyorlar." dedi.Kevin her zaman olduğu gibi şimdi de haklıydı.Ben ne yapıyorum? Neden kendimi küçük düşürüyorum? Ben ne zaman bu kadar acınası hale geldim? Kendimi toparlamaya çalışarak dönüp bize bakarak bir şeyler konuşan Harry ve Delilah'a baktım.Kevin'ın bahsettiği olayı çok net bir şekilde gördüm.Rezillikten başla bir şey değildi,gülmeden edemedim.Ben gülerken Kevin da gülüyordu.Toparlandım,hafifçe Kevin'ın alnına vurduktan sonra "Görüşürüz Kev" diyerek kafeteryadan çıktım;sınıftan kitabımı alıp bahçeye geçtim.Daha zile çok vardı.Gölgedeki banklardan birine oturup en sevdiğim romanı bilmem kaçıncı kez baştan okumaya başladım."Nietzsche Ağladığında"dan bahsediyorum.Muhteşem kurgu,muhteşem roman.

Aslında şöyle bir düşününce,çok kısa zamandır tanıdığım Harry'nin canımı sıkabilecek konuma gelmesini de tamamen saçma sapan ümitlerime bağlıyorum.Ne kadar inkar etsemde içten içe bir şeyler olabileceğini ümit ederek kendime yazık ederken en sevdiğim romanın önemli cümlelerini unutmam garip.Ne diyor Nietzsche? "Ümit mi? Ümit en son kötülüktür! ...Pandora'nın kutusu açılıp,Zeus'un içinde sakladığı bütün kötülükler dünyaya saçıldığı zaman,orada son bir kötülük kaldığından kimsenin haberi olmamıştı:Ümit. O zamandan beri,insanlar yanlışlıkla kutuyu ve içindeki ümidi iyi şans olarak yorumladı.Fakat Zeus'un arzusunun,insanların,kendilerini işkenceye teslim etmeleri olduğunu unuttuk.. Ümit kötülüklerin en kötüsüdür,çünkü işkenceyi uzatır."  

Kitaba iyice dalmışken telefonuma gelen mesaj dinlediğim şarkıyı kesince irkildim.Mesajın Lecter'dan olduğunu görünce az daha telefonu elimden düşürüyordum.Kafamı kaldırıp etrafı gözlerimle taradım,kimsenin olmadığını görünce hemen mesajı açtım.

GeistHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin