Şehrin akşam trafiğinde sokakta boş boş geziniyordum. Nereye gittiğimi henüz bende bilmiyordum. Kafa dağıtmaktı sanırım amacım. Ama ayaklarım bana ait değildi sanki. istemsiz bir şekilde yürüyordum.
Tam bir buçuk aydır bu şehirdeydim. Londra. Bir bucuk aydır burada olmama rağmen henüz tam taniyamamıştım şehri.
Ama dönmeye niyetim yoktu. Burada bir ev tutmuştum.
Babam...Canım babam..Babamın, Mustafa ve annem yüzünden öldüğünü öğrendiğimden beri ikisinden de nefret ediyorum.Ne yüzlerini görmek ne de seslerini duymak istemiyorum. Peki ya Rüzgar ? Onun yaptığına ne demeli ? Karşıma dikilen o sarı saçlı alımlı kadının "Bak küçük. Rüzgar'dan ayrılıyorsun. Bunu kendim için değil Rüzgar'la benim karnımda ki bebeğimiz için yapıyosun.Bilmem anlatabildim mi ?"
dediği gün hala dün gibi aklımda.
Beren.. Sanırım tek özlediğim kişi...Tek umudum onunda annem olacak kadının ve Mustafa'nın gerçek yüzünü öğrenmemesi. Eğer öğrenirse çok üzülür dayanamaz.
Yolun ortasında dalgın dalgın yürürken etrafta herkes bağırmaya başladı. Ama sanki ayaklarim durmak istemiyordu. dönüp bağıranlara bile bakmadım. Tam o sırada bi arabanın bana carpmak üzere olduğunu fark ettim...Ve artık çok geçti...
BU BÖLÜM YETERİNCE YORUM VE VOTE ALIRSA YB ERKEN GELIR :))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKIŞIKLI UKALA
Romance. "Bana küçük kız demeyi kes!" heceleyerek konuşmuştum herhâlde sesim böyle daha sert çıkmıştır. "Ayrıca ben yanlış bir şey yapmadım. Ukala olduğunu eminim sana daha önce birileri söylemiştir! Ben de sana bunu hatırlatıp kendine gel diye üstüne suyu...