Multimediada Carmen.
Empire State, daha önce burada bulunmuştum. Evet ama hiç yüzüncü kata çıkma fırsatım olmamıştı. Her şey fazla küçüktü. Öncelikle, tüm New York ayaklarımın altındaydı, ve ben sanki başka kimse buraya çıkamazmış gibi ''Hey millet! Bana bakın hepiniz karınca kadarsınız!'' demek istiyordum. Geçen arabaları karınca olarak görmek ve kendimi dev gibi hissetmek mükemmeldi. Kalabalık ama bir şekilde düzenli olmayı başarabilen New York'u izlerken -daha doğrusu izlemeye çalışırken- arkamdan beni sertçe iten büyük eller arabalara ve insanlara yaklaşmama neden olmuştu. Düşüyorum!. Ciddi anlamda yüzüncü kattan düşüyorum. Sanırım ölecektim, ama dün kiliseye bile gitmedim. Hadi ama bu şekilde olamazdı. En azından günah çıkartsaydım daha mutlu gidebilirdim. Kafamın içinde Eleanor'un uyan sesleri yankılanınca düşüşüm hızlandı. Defol git Eleanor! Ve bir çığlık attım 'İmdat!'
Gözlerimi açtım, Tanrı'ya şükürler olsun ki rüyaydı. Ama uyandığımı fark etmeyen arkadaşım elindeki yastıkla yüzüme bir kez daha vurdu. Tam anlamıyla uykum kaçmıştı. Beni yastıkla uyandırması bir yana -ki bunu genelde yapıyoruz, Empire State'ten düşürmesi çok sinirlendirmişti. Yani düşmeden önce uyandırsaydı hiç fena olmazdı. Biliyorum biliyorum bu bir rüyaydı ama yüzüncü kat ve o mükemmel manzara... Ve Eleanor beni her zamanki güler yüzüyle uyandırır...
''Günaydın uykucu!''
Pekala, beni uyandırdığı için rekorlar kitabına gireceğini falan sanabilir, yüzünde başardığını belirten bir zafer ifadesi de olabilir. Ama o beni düşürdü. Empire State' den. Farkında değildi ama ona sinirlenmiştim. Kaşlarımı çattım ve örtüyü üstüme çekip tekrar yattım, yastıksız.
''Hadi ama Carmen. Bugün önemli bir gün!'' dedi neşeli sesiyle.
Günün önemini merak ettim mi? Belki biraz. Ama Johnny Depp bugün bana evlenme teklifi etmediği sürece önemli bir gün değildir. Ciddiyim. Ayak seslerinden pencereye doğru gittiğini anlamıştım. Lütfen perdeleri açmasın, lütfen açmasın lütfen lütfen... Ve tam yüzüme gelen güneş...
Yaylı oyuncaklar gibi yataktan fırladım. Uyandırılmaktan nefret ediyorum. Ahh Eleanor!
''Çık git Eleanor. Rahat bırak beni, zaten seni yüzünden Empire State'den düştüm.''
O büyük eller ona aitti sonuçta. Yani ha yastık ha onun elleri. Aniden kalkınca anlık bir şaşırma yaşadı ama kahkaha atmaya başladı.
''Benim yüzümden ne yaptın? Ciddi misin, ah özür dilerim Carmen bağışla.'' dedi ve dizlerinin üstüne çöküp yavru köpek bakışı attı.
Ona sinirleniyordum evet ama kızamıyordum. Bu bakışın zayıf noktam olduğunu biliyordu. Dayanamayıp ben de kahkaha attım. Onu kaldırıp yatağa oturduk. Birazcık merak ettiğim günün önemini soracaktım.
''Evet El, neymiş günün önemi?''
Meraklı bakışlarımı ona çevirdim. Bana heyecanlı bir bakış attı ve gözlerini devirdi. Bal yapmayı çok sever, ama bakıştan daha çok heyecanlanmamı bekliyorsa çok bekliyor.
''Dökül Eleanor.''
Ve bir göz devirme daha. Daha çok merak etmeyecektim ve eğer anlatacağı şey benimle ilgili değilse beni boş yere uyandırdığı için ona kızabilirim bile. Oturuşunu dikleştirdi, başlıyor...
''Pekala, söylüyorum. Bugün Louis'le yıl dönümümüz. Bir senedir çıkıyoruz.''
Bir dakika az önce ne dedi? Louis ve Eleanor ve yıl dönümleri. Böyle bir sebep yüzünden mi uyanmıştım. Ve yine böyle bir sebepten dolayı mı tüm uykum kaçmıştı. ELEANOR! Pekala sakinim. Yargısız infaz yapmamalıyım, El'in yıl dönümü, mutlu. Bugün önemli bir gün ama keşke beni daha geç uyandırsaydı. Ya da ne bileyim işte suya falan anlatsaydı. Boğazımı temizledim ve dişlerimi sıkarak konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love at First Smile
Fanfiction‘’Son zamanlarda fark ettin mi bilmiyorum ama arkadaşlık sınırlarını fazlasıyla aştık.’’ Bana göz kırptı oturduğu yerden kalktı ve beni hızla kendine doğru çekti. ‘’Beni istediğin gibi yönetebileceğini düşünme.’’ Diyip onu uyardım. ‘’Biliyorsu...