Kubilay nereden geldiği belli olmayan sesi duyduğunda ruhunda büyük bir yaşama arzusunun harekete geçmiş olduğu hissetti. Onun bu durumu son derece ilginçti aslında, Kubilay neredeyse ölme noktasındaydı ancak ruhu hala yaşamak için delirircesine bedenine baskı yapıyor gibi hissetmişti.
Bedeninde ufak çaplı hareketler yaptı, önce bacak kaslarını sürekli olarak sıkıp gevşetti. Ardından bu uygulamayı kolları üstünde de denemeye başladı. Sanki bir yarışma için hazırlanan ve yarışmaya katılmadan önce çok büyük bir heyecan içerisinde olan bir sporcu gibi her kası istemsiz olarak kasılıyor ve geri gevşiyordu.
Kubilay bu durumun ilginç olduğunu bilse de kendisini ayağa kalkmaya zorlayan gücü bir sevinçle karşıladı. Yaşamak onun için en önemli konuydu, ailesi öldüğünden beridir ölüm onun en büyük korkusu haline gelmişti ve bu yaşama sevinci onun tek kurtuluş yolu gibi görünüyordu.
Kaslı bedenini zorlamaya başladı ve güç bela ayağa kalktı. Bacakları bu durumdan ötürü bile yorgunluktan titrer hale gelmişti. İlk sınav çok şiddetliydi ve en kötüsüydü, bunu Kubilay en zor yoldan deneyimlemişti. Kendisi gibi bu sınavdan başarıyla geçen herkes için bu sınavdan sonraki her sınavlar bir parça kek haline gelecekti.
Etrafına göz atan Kubilay tıpkı kendisinin yaşamış olduğu şaşkınlık haline gelmiş olan yamyamları gördü. Hepsi sesin nereden duyulduğunu anlamaya çalışıyor gibi etrafına bakınıyordu, içlerinden birisi en sonunda Kubilay'ın onlara doğru baktığını gördü ve diğerlerini de dürtükleyerek Kubilay'a bakmaya zorladı.
"Bu neredeyse ölmek üzere olan çocuk değil mi? Nasıl oldu da ayağa kalktı."
İçlerinden tek kadın olan kişinin bu sözleri söylemesi üstüne hepsinin kafasında bir soru işareti oluştu ve merakla Kubilay'a doğru baktılar. Kubilay, tüm bu yamyamların kendisine şaşkın gözlerle baktığını fark etti. Derin düşünceler onun da suratında ortaya çıkmıştı, kendisine bakan bu yamyam grubunun amacının ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Bedeni aşırı derecede yorgundu ve karşısında bulunan yamyam ekibinin kendisine saldırması durumunda üstesinden gelmesi çok zordu. İçlerinden en azından birisinin bir bıçak taşıdığını da fark eden Kubilay eğer sakatlanırsa iyileşemeyeceğini adı gibi biliyordu.
Bakışlarını kaçındıran Kubilay önündeki piramite ilgiyle baktı. Bu gizemli piramit, neden burada ortaya çıkmıştı. Oldukça düzgün bir kesime sahip olan bu beyaz renkli piramit nasıl bir gizeme sahipti. Kubilay'ın kafasındaki bu soru işaretleri hız kesmeden çoğalmaya devam ediyordu. Ancak ne kadar soru işaretleri ortaya çıkmış olsa da cevapları büyük bir bilinmezlik kara deliği içerisinde ortadan kayboluyordu. Merakı kendisine ilgiyle bakmaya devam eden yamyam grubuna kısacık bir bakış attığında suya düşmüş köz parçası gibi ortadan kayboldu. Bu ekibin bir şekilde kendisiyle ilgilendiğinin farkındaydı ve eğer buna bir çözüm bulmazsa saldırıya bile uğrama ihtimali vardı.
Büyük bir ilgisizlikle yamyam ekibinden uzaklaşmaya başladı, adımları ağırdı ve her adımıyla bacakları kendisine isyan ediyordu. Bunun sonuçlarını önemsemeyen Kubilay sadece piratin kendi bölgesindeki en uç köşesine doğru ilerleyişini sürdürdü.
Bacakları sadece beş dakikalık bir yürümenin ardından dengesini kaybedecek kadar güçsüzleşmişti, ellerinden birisini piramitin düz kesimli olan duvarlarından birisinin üstüne koydu, en azından dengesinin bir kısmını bu muazzam büyüklükteki yapıya yerleştirmesi gerektiğinin farkındaydı. Bu onun dengesini kurmasına biraz daha yardımcı olmuş ve eskisinden daha rahat bir şekilde dengede kalmasına yardımcı olmuştu.
Duvar üstündeki elini bir an bile çekmeden aşırı pürüzsüz yüzeye sahip olan bu piramitin duvarına tutunmaya devam etti. Ciğerleri ağır bir nefes alıyordu ve bunun sonucunda başı hafifçe ağrıyordu, ilk sınavın etkileri her seferinde daha da belirginleşiyordu. Yemek yemeden daha ne kadar durabileceğini bilmiyordu. Uzun bir yürüyüş temposundan sonra arkasındaki yamyam ekibinin kendisinden ilgisini kaybettiğini fark eden Kubilay sevindi, en azından dış tehlikelerden birisinden kurtulmuştu ve bunun sonucunda şuan yüzleşmesi gereken sadece iç tehlike kalmıştı. En büyük tehlikeydi belki ama en azından kendi başına idame etmesi gerekecek tek tehlikeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nemesis Sistemi - Dünyanın Kaderi
Fantasyİnsanlık tek bir büyük çaplı depremle yok olma eşiğine geldi, üstelik bu deprem bilim insanlarınca haber edilmiş olmasına rağmen bu duruma gelmişlerdi. Sırf devletlerin yapmış olduğu propagandalar yüzünden kimse bilim insanlarını dinlemedi. En sonun...