Hafifçe ışık alan yeşilliklere boğulmuş bir alan ışığın kırılmasıyla birlikte binlerce yıllık, dünya üzerinde korunması gereken sayılı eserler gibi görünüyordu. Yeşil alanın kendisini çevreleyen minik bir nehir iki farklı bölgeye doğru akışını sürdürüyordu ve bu nazik su insanı mutluluktan ve huzurdan öldürecek kadar sakin bir ortam ortaya koyuyordu. Işığın etkisiyle en kaliteli zümrütten bile daha güzel görünmesini sağlayan çimenlik alanın orta kısmında düz şekilli devasa bir kaya bulunuyordu. Bu kaya adeta sonsuzluğunu iddia eder gibi öylece hareketsiz vaziyetteydi. Güçlü bağları olduğunu belli edercesine üstünde yaşanan arbedenin etkisi üstünde belirgin değildi. Kayanın üstünde iki farklı ırktan kişi vardı, bunlardan birisi insandı ve kadındı. Onun hemen karşısındaysa yeşil ve son derece ufak olan goblin ırkı bulunuyordu.
Goblinin ilgi odağı önünde duran ve kıyafetlerini parçalamaya devam ettiği Figen'deydi. Her nefesinde koyu yeşil dudakları arasından hırıltılı sesler ortaya çıkartıyordu ve bunlara ağzındaki yoğun kıvamlı salya da eşlik ediyordu.
Kubilay ilk kez ağzından salya çıkartacak kadar kudurmuş bir canlıyı gördü. Goblin sanki binlerce yıllık arzusunu en sonunda şu anda karşılayacakmış gibi Figen'e bakıyordu.
Figen kapalı gözlerini açtığı anda önünde bulunan goblini fark etti ve yüksek sesli bir çığlık attı. Goblinin ellerini bedeninden uzaklaştırmaya çalıştı, yırtılmış olan kıyafetleri beyaz bedenini açığa çıkartıyordu. Süt beyazı cildinin yumuşak kesimlerini gören Kubilay istemsizce tükürüğünü yuttu.
Ancak ne kadar denerse denesin önündeki azgın ve ufak boyutlu goblini üstünden uzaklaştıramadı. Goblin kıyafetlerini tek tek yırtarak çıkarmaya devam etti. "Kubilay! Bana yardım et!" Figen'in çığlıkları kendisini çağırdığında goblin bundan rahatsız olmuş olacak ki bedenine göre irice olan ellerinden birisini Figen'e tokat atmak için kullandı.
Kubilay'ın gözleri önünde şuan bir insana tecavüz ediliyordu, bu sahne onun kanının kaynamasına yol açtı. Gözlerinde minik yeşil renkli gobline karşı dayanılmaz bir öfke ortaya çıkmıştı. Bakışlarıyla goblini ortadan ikiye ayıracak gibiydi, daha fazla beklemesinin bir anlamı olmayacağını çok iyi bilen Kubilay belinde asılı duran kılıcını kılıfından dışarıya çıkardı.
Kılıç kılıfından çıkarken nazik bir sesle mırıldandı, mırıltısı bir şarkı gibi kulaklarda yankılandı. Goblin kılıcın çıkardığı nazik mırıltıyla birlikte bir anda kafasını Kubilay'a doğru çevirdi, ona göre bu tanıdık ses hemen belirgindi. Binlerce yıl duymamış olsa bile hemen bu sesi tanıyordu, genlerinin içine işlemiş olan bu ses savaşın sesiydi. Bir an sonrasında kanın zümrüt yeşili çimenlere ineceğini biliyordu.
"KCHA!"
Tehditkar görünen ancak ne denildiği anlaşılmayan goblin ellerinden birisini havaya kaldırdı ve işaret parmağını Kubilay'a doğru yönlendirdi. Gözleri rakibini gördüğü anda aşırı yoğun öldürme niyeti taşıyordu.
Kubilay bir anda bu önündeki yaratıktan korktu, bir an öncesinde içinde biriken öfkenin hemen kaybolduğunu fark etti. Buna neyin neden olduğunu anlayamadan, karşısındaki goblin zemine bıraktığı kendi boyundaki sopasını yerden kaptı ve üstüne doğru koşmaya başlayınca Kubilay bunun üstüne düşünmesinin gereksiz olduğunu hissetti.
Korkusuyla birlikte rakibinin üstüne doğru akın eden sopasına bakakalmıştı, minik yaratıkla arasında bir adımlık mesafe kaldığında ve goblinin sopası kafasına inmek üzereyken kendisine ancak gelebildi. Hemen kendisini yana doğru sıçrattı ve ardından da kendisine gelen düşüncelerini toparlayarak altında bulunan suyun olmadığı kendisini daha rahat hissedeceği bir alan bulmak için bakışlarını çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nemesis Sistemi - Dünyanın Kaderi
Fantasiaİnsanlık tek bir büyük çaplı depremle yok olma eşiğine geldi, üstelik bu deprem bilim insanlarınca haber edilmiş olmasına rağmen bu duruma gelmişlerdi. Sırf devletlerin yapmış olduğu propagandalar yüzünden kimse bilim insanlarını dinlemedi. En sonun...