İstemediğimiz yerlerde bulunuruz bazen. Bazen ailemiz yüzğnden gittiğimiz bir akrabamızın evi, kimi zaman ise eş dost kırılmasın diye gittiğimiz bir düğün organizasyonu. İstemediğimiz yerlerde ise durmak bize ölüm gibi gelir. Fakat istemediğimiz yerde gerçekten zorla alıkonuluyorsak bu daha da ölümcüldür. Kimse bilmez bunun ölümcüllüğünü...
Zerrin eve gelmişti. Yemek hazırlamak için mutfağa girmişti. Yalnız yaşayan insanlar genelde sadece 1 tabak kullanırlardı fakat Zerrin masaya 2 tabak koymuştu. Hiç bir şey göründüğü gibi değildi. Zerrin son yemekleri masaya getirmek üzere tezgahta hazırlarken sevgilisi ona arkasından sarılmıştı. Hayatın doğrularıyla yüz yüze kalmıştı bir kere daha. Birinin metresi olma durumu onu bir hayli üzüyordu. Evet, yalan değildi hiç bir şey. Zerrin havuz olayında aslında kendisine iftira atıldığından değilde gerçeklerin ortaya çıkmasından korkuyordu. Gerçekten'de Okulun müdür'ü ile beraberdi fakat bunu kimse bilmiyordu. Bilen biri olursa dahi cezasını en ağır şekilde alacaktı.
Sabah olmuş herkes yavaş yavaş okula gelmeye başlamıştı. Kerem ise okula gelen ve kapıda kız arkadaşını bekleyen kısımdaydı. Merve'yi arıyor fakat ulaşamıyordu. Tam merak etmeye başladığı an kapıdan Zerrin hoca girmişti. Dün düşündüğü şeyler, yani bu kumpası hocaya Eyüp'ün hazırladığını söyleyecekti. Zerrin hoca girdikten bir kaç dakika sonra dayanamış hemen o da içeri girmişti. Hocayı bulmuş ve boş bir sınıfa gitmeleri gerektiğini söylemişti. Girdiklerinde ise Kerem;
+Hocam siz bendem şüphelendiniz, bu iftirayı ben hazırladım sandınız ama ben değilim, hem nedenim yok hemde böyle bir şeye tenezzül ederim. Siz kimin yaptığını gerçekten bilmiyomusunuz?
-Hayır ama aradığımda senin adın verildi. Napabilirim sence bu durumda? Disiplin kuruluna bildirmem gerek bunu.
+Bildirmeden önce beni dinlemeniz gerek ama.
-Konuş?
+Eyüp, siz Eyüp'ün kapattırdığı spor salonunu açtınız o da böyle yaptı işte. Benim adımı kendi ası gibi vermiş siz öyle sanın diye. *İkisinin arasında uzun bir bakışma geçmişti. Zerrin öyle usta bir yalancıydı ki karşısında ki kişinin yalan atıp atmadığını anlayabilecek türden.
-Ciddimisin sen?
+Hocam yemin ederim ben yapmadım.
-İyi peki, saol.
+Disiplin kurulu işi nolcak, bildiricekmisiniz?
-Hayır, sende karışma. Kimseye sakın bir şey deme. Herkes seni suçlu sansın ama disiplin kuruluna vermicem. Merak etme.
+Nasıl yani?
-Sen dediğimi yap, kimseye bu Eyüp olayını deme, olur mu?
+Tamam, nasıl isterseniz.
Zerrin iyice gözünü karartmıştı. Kerem ise bu işte ne kadar zararlı çıkacağının farkında bile değildi.
Kerem birini durdurup Merve'nin gelip gelmediğini sormuştu o ise Merve'nin rahatsızlandığını söylemişti. O andan sonra ise Eyüp'ü görmüş ve deliye dönmüştü.
İkisi birbirini gördüğü anda arlarında uzun bir bakışma geçmişti. Birbirlerine duydukları nefret göz bebeklerinden okunuyordu adeta. Kerem daha fazla dayanamamış, Eyüp'ü kolundan tutup sıkarak lavoboya götürmüştü. Kapıyı kilitlemiş ve şöyle demişti;
+Neden yaptın?
-Neyi?
+Niye sen böyle oyunlar oynuyosun he? Alıp veremediğin ne artık, söylesene?
-Sırrını saklıyor olabilirim ama sen benim kuzenimi öldürdün Kerem! Bunun farkındasın dimi?
+Bu konu kapandı. Sende Beyza'ya farklı bir şey yapmadın sonuçta he? Bir daha benim üzerimden oyunlar oynamayacaksın!
-Sen baya yanlış anlamışsın he! Ben oyun oynamam ki tarzım değil. Ben direkt harekete geçerim, önüme çıkanlar düşünsün.
Diyerek ayrılmıştı Eyüp ordan. İşte savaş iyice kızışmaya başlamıştı.
Okulda çıkış zamanı gelmişti, Kerem sürekli Merve'yi arıyordu. Eyüp'ün telefonuna bir mesaj gelmişti. Eyüp mesajı açıp baktığında ise kanı donmuştu adeta. Büyük bir şoka girmişti.
Mesajda Merve'nin fotoğrafı vardı ve Süda kaçırmıştı. Bir dağ evinde çektiği fotoğrafı Eyüp'e göndermişti.
Bir kaç dakika sonra soluğu Kerem'in yanında almıştı. Hemen bir şeyler yapmaları gerekiyordu ve polisi aramışlardı. Polis ile beraber bir kaç kişi Merve'yi aramya başlamışlardı. Her taşın altına bakmış fakat bulamamışlardı. Biraz sonra ise dağılmaya başlamışlardı. Sinan, Kerem ve Elisa beraber aramaya başlamışlardı. Uzun uzun aramışlar fakat bulamamışlardı. Bu üçlü tam ümidi kesecekken bir dağ evine rastlamışlardı. Tek odasının ışığı yanıyordu fakat Elisa burda bir ev var dediğinde ışığıda kapatmışlardı. Oraya doğru gitmişlerdi. Merve eline kalın bir sopa almış ve kapıya doğru gitmişti. Sinan ve Kerem'e ise durun ve susun işareti yapmış içeri bakmıştı.
Göremesede Merve'nin ses çıkarmaya çalışmalarını duymuştu. Merve oradaydı ama Süda Merve'yi tamda orda öldürebilirdi, işte bu çok cazip bir fikirdi. Elisa dışarı geri baktığında içerinin boş olduğunu söylemişti. Bu yalan tüm dengeleri değiştirecekti.
Herkes aramaya devam etmiş fakat hiç bir şey bulamamışlardı.
Eyüp ile Elyesa ise uzun uzun aramışlar ve bir şeyler bulmuştu. Dağ evinin yakınlarında bir ağaca bağlanmış olarak bulmuşlardı. Üçü beraber ilk toplandıkları yere geldiklerinde ise Eyüp'e teşekkür bile etmeden koşarak Kerem'e sarılmıştı Merve. İşte bu olay Eyüp'ün hiç gururuna yedirebildiği bir şey değildi.Arkadaşlar biraz geç yazıyorum farkındayım ama ne yazık ki 800 kelimelik hikaye yetiştirmeye çalışmak çok kolay olmuyor. Anlayışınız için çook teşekkür ederim🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
250 Günlük Cinayet 5. Sezon!
Mystery / ThrillerHer öğrenci hata yapardı. Hata yapa yapa doğruyu öğrenirdi. Kimi zaman ödevini yapmaz, arkadaşının saçını çekerdi. Kimi zaman ise derste uyur ya da konuşurdu. Evet, böyle ilerledikçe insan hatalarından ders alır ve daha yapmamaya çalışırdı. Öğretmen...