Bazı durumlarla çok fazla yardıma ihtiyacımız olur. Kendimiz halledemeyiz bazı meseleleri, araya başkaları girer. Hele ki asla yardım etmeyeceğini düşündüğümüz bir insanın eline düşmek bizi çok fazla endişeye sokar. Fakat hiç beklemediğimiz bir kişi bize yardım ettiğinde en az o endişe kadar rahat bir nefes çekeriz. Neyse ki herkesin her şeyden bir çıkarı vardır. Herkes çıkar için birbirini öldürürken, bu en akıllıcası olacaktır.
Zaman durmuştu o an. Herkes birbiriyle bakışıyor ve nolduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Eyüp ve Merve korku dolu gözlerle Zerrin Hoca'ya bakıyorlardı. Zerrin ise ne olduğunu bilmiyordu ama anlıyor gibiydi. Eyüp ve Merve, Zerrin ile konuşmaya başlamışlardı. Zerrin Hoca ise hiç beklenilmeyen bir hamle yapmıştı. Bilgisayarı kendisine vermesini söyleyip onların ordsn ayrılmadını dile getirmişti. Elbette ki bu iki tarafında işine geliyordu. İkiside bu günahlarının bie gün ayağına dolanacağından habersiz oradan ayrılmıştı.
Elisa ve Kerem yemekte güzel zamanlar geçiriyorlardı. İkiside birbirleriyle olmaktan mutluluk duyuyordu. Fakat Kerem Elisa'ya baktığında hala özel bir şeyler hissetmiyordu. Kalbinin bir köşesi hala boştu. O yerin gerçek sahibi belli olsa da, o kişi buna razı değildi.
Yemekler masaya gelmiş, ikiside yemişti. Daha sonra ise Kerem Elisa'yı eve bırakmıştı. Yaşananları düşündüğünde ise, koca bir hiç diyordu kendi kendine. Koca bir hiç...
Henüz tamamlanmamış olaylar vardı Eyüp'e göre. Şuan onun için hayat, yerine oturmamış taşlar, ödenmemiş bedeller, alınmamış intikamlar ile doluydu. Henüz hiç birinden tamamen intikamını almamıştı. Her şeyin elbet bir vakti vardı. Bunu çok iyi biliyordu.
Eyüp koridorda geziyordu. Kulağına bazı duyumlar gelmişti. Yeni gelen Zerrin Tutar Hoca daha ilk döneminden Genel Öğretmenler Zümre başkanı seçilmişti. Okulda bazı değişiklikler yapcağını çne sürmüştü. Eyüp ise onun için bekliyordu. Zerrin hoca'yı görmüştü. Yanına giderek ne gibi değişiklikler yapacağını sormuştu. Zerrin ise "güvenliği arttırıcam, kural ihlali yapan öğrencileri göndericem" tarzında bir şeyler söyleyip Eyüp'e gönderme yapmıştı. Eyüp ise yanında duran öğrencilere sorup öğrenmişti. İlk icraatı okulun en aşşğı katında bulunan spor salonunu açtırmakla yapacaktı. Orası vakti zamanında Eyüp'ün kapattırdığı bir salondu. Açılmasına izin veremezdi.
Gidip Zerrin ile konuşup oranın zararlarını konuşup halletmeye çalışmıştı. Fakat Zerrin Hoca nuh diyor peygamber demiyordu. Artık iş restleşme durumuna gelmişti. Biraz daha konuştuktan sonra pes etmiş ve aklından birşeyleri geçirmeye başlamıştı. Zerrin Hoca'nın okulda ki Müdür ile münasebetini düşünüyordu. Düşünüyordu ve sadece bir saniye sonra aklına gelen şeyden çok memnun kalacağını biliyordu.
Sinan ve Elyesa sohbet ediyorlardı. Laf lafı açmıştı. Sinan Elyesa'ya neden böyle içine kapanık olduğunu sormuştu. Elyesa ilk başta cevap vermemişti ama daha sonra söylemişti.
Uzun bir bakışmadan sonra Sinan'a;
+Kemalin bir sevgilisi vardı...
-Kemal?
+Abim, benden 2 yaş büyük. Bir kaç ay önce sevdiği kızı kaybetti. Bende çok severdim ve sanırım ondan. Gerçekten kendimi iyi hissetmiyorum.
Demişti ve sonunda bir yalan da Elyesa söylemişti. Sinan ise inanmıştı. Altında art niyet aranacak bir durum değildi çünkü. Fakat olaylar öyle mi olmuştu?
Eyüp, Zerrin Hoca'nın yanına gitmişti. Aralarında spor salonunun açılmasıyla ilgili bazı konuşmalar geçmişti. O anda Eyüp;
+Bakın hocam, orası çok tıpkı bu okul gibi tarihi bir spor salonu. Açılışı öyle haybeye olamaz. Düzgün bir açılış balosu düzenleyelim. Hem ne zamandır okula böyle şeyler olmadı, herkes için bir nefes alma zamanı olur. Ufak çekilişler yapılır, salonada katkısı olur. Sizcede iyi değil mi?
-Aslında iyi fikir gibi. Salona ne zamandır girilmemiş, makinaların ve araç-gereçlerin bakıma ihtiyacı var. Olabilir diyorum ben. Müdürlede konuşmak lazım ama?
+Hocam onu siz halletseniz, bende mekan işini halletsem?
-Olur tamam.
Eyüp ilk kozunu oynamıştı bile. Her şey onun planladığı gibi gidecekti.
Sinan hızlıca spor salonunun açıldığını ve balo olacağını Eyüp'e söylemişti. Eyüp ise haberi olduğunu ve kendisinin açtırdığını söylemişti. Kral asla sarayının yönetiminden düştüğünü belli edemezdi. Eğer öyle olursa otoritesi sarsılcaktı.
Son sınıf öğrencilerinin daha çok çalışması gerekiyordu. Üniversiteyi kazanmalarını engelleyen bir sınav vardı. İlk önce bu sınavı geçip daha sonra okulu okumaları gerekiyordu. Kapı gibi diplomalarını eline alıp rahatlamak hepsinin hakkıydı ama çok çalışanlar her zaman daha fazla
hakederdi. Kerem'de bunun çok farkındaydı. Elinden kalemini, önünden test kitabını eksik etmiyordu. Fakat ders çalışırken eksik etmediği tek şey bu değildi. Yanında ona yardımcı olan birisi vardı. Elisa...
Elisa ona yapamadığı soruları gösteriyordu. İkiside birbirleriyle olmaktan keyif duyuyordu. Gel zaman git zaman ikisi gerçekten de çok yakınlaşmıştı. Sürekli beraberlerdi, okula ikisi geliyor ikisi gidiyordu. Merve bu durumdan çok rahatsız oluyordu. İkisinin beraber oluşunu gördükçe aşkındanda, Kerem'den de buz gibi soğuyordu. Unutmadığı bir şey vardı ki Kerem onun eski sevgilisiydi...
Herkes bu akşam ki baloya geliyordu. Herkes bir amaç için bu baloyu araç olarak kullanacaktı. En güzel şekilde hazırlanmıştı herkes. En özenli şekilde giyisilerini giymişti. O balo da bulunmak onlar için bir onurdu adeta. Tepecik küçük cinayetlerine devam edecekti çünkü racon gereği bu böyleydi. Şeker şeker işlenecekti cinayetler...
Herkes baloya gelmişti. İnsanlardan spor salonu için bağış alınmıştı. Herkesin memnun bitireceğini düşündüğü bir baloydu. Havuz başında yapılan partide havuz, herkesin içini yansıtıyordu adeta.
İlerleyen zamanlarda Kerem ile Elisa beraber partiye gelmişlerdi. Onları gören Merve ise tamamen yıkılış sürecine girmişti adeta. Kendini kaybediyordu.
Bağışlar yapılmış ve çekilişler çekilmişti. Herkes balodayken okulun Müdürü, Serkan Bey'in evine bir kutu gitmişti. Evde ise sadece eşi vardı. Karısı, Zerrin hanımdan son dönemde rahatsız olan biriydi. Kapı çalmıştı gelen ise kurye idi. Kutuyu açmıştı, içinden ise siyah bir kravat çıkmıştı. Üstünde "baloda eminim sana çok yakışacak -zerrin" yazıyordu. Bunu gören eşi aşırı derecede sinirlenmiş ve hemen yola çıkmıştı.
Merve Kerem ile bir elmanın yarısı gibi olduğunu düşünüyordu. İkiside birbirinden ayrılamazdı. Böyle düşünmek ona cesaret vermişti. Cesaretini toplamıştı. Kerem ile konuşacaktı. Fakat bunu şuan yapmalıydı. Korkar adımlarla ona doğru yürümeye başlamıştı. Başaramamıştı...
Salona aniden gelen kadın her şeyi bozmuştu. Siniri gözünden okunuyordu. Bir elinde kravat hızla Zerrin'e doğru yaklaşmıştı. Elinde ki kravatı okulun müdürü Serkan Bey'in üstüne fırlatmış ve konuşmaya başlamıştı. Arından Zerrin ile karşılıklı çatışmaya girmişti. Sinirinden gözü dönmüştü. Ne yapacağını bilmeden büyük bir sinirle Zerrin'i havuza itmişti. Zerrin havuza düşmüştü. Bir kaç saniye sonra ise Kerem onu çıkarmıştı.
Küçük bir cinayet daha işlenmişti böylece, Eyüp tarafından... Eyüp birine sinirlendiğinde bunu asla belli etmezdi. Ateşi içine atar ve o ateşin koruyla uzun uzun plan yapardı. Öyle hamleler yapar işte . Zamanı gelince de öyle bir vurur ki! Kansız, soğuk ve dehşet verici bir ölüm olur. Ne nasıl öldüğünüzü anlarsınız, ne de neden öldüğünüzü...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
250 Günlük Cinayet 5. Sezon!
Gizem / GerilimHer öğrenci hata yapardı. Hata yapa yapa doğruyu öğrenirdi. Kimi zaman ödevini yapmaz, arkadaşının saçını çekerdi. Kimi zaman ise derste uyur ya da konuşurdu. Evet, böyle ilerledikçe insan hatalarından ders alır ve daha yapmamaya çalışırdı. Öğretmen...