Merve banyo yapıyordu. Küvetin içini suyla doldurtmuş, hazırlatmış içinde rahatlığının keyfini çıkarıyordu. Bir yandan ise saçıyla oynuyordu. Başından bu zamana kadar geçen olayları düşünüyor, rahatlayacağı yerde gerilmeye başlamıştı. Aklından gerçekten kötü fikirler geçmeye başlamıştı fakat bu uzun sürmemişti. Kapıdan duyulan ses "Merve Hanım telefon" tüm anı bozmuştu adeta. Arayan ise Kerem'di... Telefonu eline alıp;
+Canım, iyimisin?
-İyiyim iyiyim ama bir o kadar da kötüyüm Merve, nerdesin?
+Evdeyim, gel hemen.
-Hayır, akşam yemeğe çıkalım tamam mı? Seninle konuşmak istiyorum. Alırım seni akşam olur mu?
+Tamam, olur. Seni seviyorum.
Merve ve Kerem bir akşam yemeği için anlaşmışlardı. Fakat bu bazılarımızın dikkatinden kaçmıyordu.
Elisa bu durumu öğrenip hemen Eyüp'ün yanına gitmişti. Onu bir akıl hocası ve dostu olarak görüyordu. Bu dostluk ikisinin de işine geliyordu. Eyüp bu durumda ne yapacağını düşünmüştü. Planı ise çok basitti. İkisi yemeğe çıkamayacaktı.
Akşam olmuştu. Merve, Kerem'den gelen "bugün özel bir gün" mesajına istinaden çok güzel hazırlanmıştı. Her şeyi en iyi şekilde seçmiş, en nadide parçalarını kullanmıştı. Tam ayakkabılarını giymek isterken annesi önüne durmuştu. Biyere gidemeyeceğini söylemişti. Merve sebebini soeduğunda ise babasının hastanede olduğunu söylemişti. Mevre'nin babasının ufak bir bel kemiği kırılmıştı. Merve telaştan telefonunu evde unutmuş ve Kerem'e haber verememişti. Kerem ise uzun uzun bekledikten sonra ümidi kesmişti. Farketmediği bir şey vardı! Arka masada Elisa ve Eyüp yemek yiyorlardı. Tehlikeli ortaklık bir işten daha galip çıkmıştı işte...
Başkanlık seçimleri gelip çatmıştı. Normalde hep bir kuklasını aday koyan Eyüp bu sefer kendisi adaylığını koymuştu. Aynı seçimde Kerem'in de adaylığı vardı. Hal böyle olunca ikisi için sonsuz bir kapışma pisti açılmıştı. Herkes oyunu daha güvenilir olduğunu düşündüğü Eyüp'ten yana kullanmayı düşünüyordu. Bazıları ise Kerem'in daha iyi biri olduğunu biliyordu ve ona göre oy verecekti. Eyüp Kral olmanın kutsallığına inanır ve savunurdu. Daima öyle davranırdı. Böylece her zaman kazanırdı. Aklında her zaman şu bilgi vardı, bir gün bir akıl hocası krala şöyle demişti; Eğer milletinin üstünde gerçekten bir etki kurmak, onları kendine bağlamak istiyorsan hem korkut hemde sevgini ver. Fakat ikisini beraber veremiyorsan korkutman en akıllıcası olacaktır. Çünkü sevgi güvenilmez geçiçi bir yatırımdır, korku ise insanın içine bir kere düştümü hiç bir şey çıkaramaz. En büyük korku ise bir filin ufak bir sandalyeye bağlanması gibidir. Eyüp bunu çok iyi bilir, ona göre davranırdı.
Kerem ile Eyüp bir başkanlık seçimi için kapışıyorlardı. Sürekli birbirlerine karşı kurallar çıkartıyorlardı. Birinin koymak istediği kuralı öbürü geri çeviriyordu. İkisi arasında gerçek bir savaş çıkacaktı.
Aradan kısa bir süre geçsede Merve ve Elisa cephesinde durum farksızdı. İkisi de birbirine zıt hamleler yapıyor fakat belli etmiyorlardı. Adeta bir soğuk savaşın etkisinde sürükleniyorlardı. Fakat ikiside memnundu bu durumdan, birbirlerine sataşmak güçlü hissettiriyordu.
Başkanlık seçimlerinde Eyüp'ün takımı ve Kerem'in takımı algısı oluşmaya başlamıştı. Grubun başında Kerem ve Eyüp bulunuyor, yönetiyorlardı. Seçimi hangi grubun kazanacağı belli değildi. Tabii bir de Elisa'da Eyüp'ün grubundaydı. Arkadaşlıkları iyice ilerlemiş sürekli beraberlerdi. Her şeyi beraber halledeceklerdi. Her şeyi...
Eyüp akşam vakti resim çizmeye başlamıştı. Her zaman ki özelliklerinden biriydi bu. Ne zaman aklından bir şey geçse, sabırla özene bözene resmini yapar ve daha sonra onu hayata geçirirdi. Planı her zaman böyle işlemişti. Resmini duvara astığında ise planı tamamlamış olurdu. Aklına şahane bir fikir gelmişti. Başkanlık seçimlerini kazanmak istiyordu.
Kerem ile Eyüp büyük bir kapışmanın içerisindeydi. Sürekli vaadler veriyorlardı fakat işler Kerem cephesinde hiç yolunda gitmiyordu. Ne iş yapmak istese bozuluyordu.
Meslek seçimleri için bir kaç kişiyle anlaşıp seminerler düzenlemek istediğini söylemişti okul idaresine. Gittiğinde ise ona söyledikleri şey "Eyüp onu bize daha önce söyledi, onunla anlaştık" denilmişti. Grubuna kitap okumayla ilgili bir etkinlil düzenleyeceğini söylemişti fakat derste Eyüp'ün grubu Kütüphane Klubü etkinliği yapacaklarını söylemişlerdi. Başkanlık seçimlerinden sonra yardıma muhtaç insanlara yardım edeceğini bildirdiysede, Eyüp'ün yardımı çoktan gönderdiğini öğrenmişti. Sürekli işlerine bir taş düşüyordu. Bunu önlemek amacıyla gözetmen odasına bir topantı yapmak istediğini söylemişti fakat olacakları bilmiyordu.
Gözetmen odasına gidip kapıyı açtığıda gördüğüyle şok olmuştu. Eyüp'ün grubu orada toplantı yapıyordu. Artık canına tak etmişti. Bu işi halletmeye çalışacaktı.
Eyüp'ün kurduğu düzen ve plan saat gibi işliyordu. Bilmediği bir şey vardı ki onu bekleyen büyük bir tehlike vardı. Zerrin Tutar'ın içi intikam dolmuştu ve pusu da bekliyordu. Eyüp bunun farkında bile değildi.
Kerem olanları Merve ile paylaşmıştı. Merve'nin onu dinlemediğini aklının başka yerde olduğunu hissetmişti. Nolduğunu sorduğunda bir şey olmadığını söylemişti. Merve daha sonra şöyle demişti;
+Casus!
-Ne casusu?
+Casus işte, biri var senin grubundan. Her aldığı haberi senden Eyüp'e uçuruyor. Senin ruhun bile duymuyor belki de!
-Olabilir mi ki?
+Eyüp'ten bahsediyoruz?
-Gidip soriyim ben o zaman?
+Evet tabi gidip sor canım aşkım benim ne masumsun sen? Sen sorsan söylerler mi?
-Haklısın.
+Hallet.
-Öp?
Merve Kerem'e güzel bir öpücük kondurmuştu. Kerem ise oradan ayrılmış yoldan sapıp sahile inmişti. Uzun uzun napması gerektiğini düşünmüştü ve aklına harika bir fikir gelmişti.
Sabah olmuştu, seçime çok kısa bir süre kalmıştı. Kerem her şeyi paylaştığı 6 kişilik grubuna küçük bir oyun oynayacaktı fakat bundan kimsenin haberi yoktu.
Kerem 6'sınıda tek yakaladığı anda bir şeyler söylemişti. Birine satranç klübü birine matematik klübü birine izci kampı kurduracağını diğerlerine ise yurt dışı gezisi, teknoloji sınıfı ve üst düzey yabancı dil eğitimi sınıfı kuracağını söylemişti. 6 kişiye de farklı aktivite söylemişti. Eyüp'ün grubu hangisini yaparsa ona söyleyen kişi de oydu. Kerem harika bir plan kurmuştu ve casusu bulacaktı.
Eyüp başkanlık seçimlerinde çok iyi ilerliyordu. Harika giden planının bu şekilde bozacağını asla bilemezdi. Davetsiz misafirler hiç bir zaman sevilmezdi zaten...
Eyüp, başkanlığın yakın olmasından dolayı güzel bir akşam yemeği düzenleyecekti. Tabii yemeği organize eden kişi ise Elisa'ydı. Bu iki arkadaş sürekli beraberdi. Her şeyleri beraberdi fakat Eyüp'ün bilmediği bir şey vardı. Bunun ne olduğunu Elisa'dan başkası bilmiyordu. Eyüp o anda Elisa'ya;
+Her şey hazır mı?
-Hazır hazır da işte?
+Ne?
-İçecekler yok!
+Nasıl yani? Mehveş almadı herhalde, neyse. Sen bekle ben aliyim en iyisi?
-İyi tamam olur, hızlı ol bak!
Eyüp gitmişti. Aradan ise kısa bir süre geçmiş, Elisa evde tek başına bekliyordu. Kapı çalmıştı, Elisa kapıyı açtığında ise büyük bir şok ile karşılaşmıştı. Gelen kişi Süda idi, Süda Dersan... Elisa büyük bir korkuya kapılmıştı, polislerin her tarafta aradığı Süda buradaydı...
Süda içeri girmiş Eyüp'ün nerde olduğunu sormuştu. Elisa ise bilmediğini söylemişti. Kusa bir süre sonra Elisa polisi aramak için elini telefonuna doğru götürmüştü fakat bunu süda görmüş ve sırtından bıçak çıkarıp ona doğru sallamaya başlamıştı, tam bıçağı ona değdireceği sırada Eyüp arkadan girmiş ve bir sopa ile Süda'nın kafasına vurmuştu. Süda ise yere yığılmıştk. Eyüp işe Elisa uzun uzun bakışmaya başlamışlardı. İkiside korkuyla beraber özgüvenli bir kılığa bürünmüşlerdi. İşte o gün o sınıfta işlenen cinayetim en büyük sebeplerinden biri bu olaydı. Kimse bunu bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
250 Günlük Cinayet 5. Sezon!
Mistério / SuspenseHer öğrenci hata yapardı. Hata yapa yapa doğruyu öğrenirdi. Kimi zaman ödevini yapmaz, arkadaşının saçını çekerdi. Kimi zaman ise derste uyur ya da konuşurdu. Evet, böyle ilerledikçe insan hatalarından ders alır ve daha yapmamaya çalışırdı. Öğretmen...