Shiva ve Azazel yeryüzü ile gökyüzünün arasındaki şeytan inindeydiler. Shiva büyümüş, babasının vazifesini yerine getirebilecek olgunluğa ulaşmıştı. Dünya'ya inip kardeşleri Mantus ve Andra gibi insanların dünyevi arzularına dokunup içlerindeki şeytanı çıkarma vakti gelmişti.
Azazel oğluna sordu. "Duyuyor musun?"
Shiva aşağıdan gelen seslere kulak kesildi. Tıpkı atası Azazel gibi ruhunun güçlendiğini hissediyordu. İnsanların gittikçe çoğalan bir kısmı onlara tapıyor ve ayın on üçünü kutsal kabul edip kurbanlar veriyorlardı.
"Bunlar sözde yaratıcıya değil bize kulluk edenler," dedi Azazel oğluna dönerek. "Aslında bize gerek bile yok. Onlar bizim insan formumuz."
"Neden bize tapıyorlar? Onlara yaratıcının yolundan sapmaları durumunda ne vadediyoruz?" diye soran Shiva aslında bu soruların cevabını biliyordu.
"Kişisel tatmin ve günah denileni yüceltip ona göre yaşamalarını söyleyen biziz. Herhangi bir şart koymadan onların ruhlarını özgür kılan da biziz. Onlar mutlu olmak için bizim yolumuzdan gitmeleri gerektiğini biliyorlar. Bu yüzden yaratıcıya karşı baş kaldırarak bizim ideolojimizi destekliyorlar."
Shiva bir an önce yeryüzüne inmek ve ölümlülerin arasında bir ölümsüz olarak yaşam sürmek istiyordu. İnsanların kötü yanlarını ortaya çıkarmak onun ruhunda, kalbinde vardı. Çünkü o Azazel'in oğluydu, onun son çocuğuydu. Hepsi biliyordu ki, Azazel'in en büyük parçası ondaydı. Yaratıcıya olan nefreti o daha çok küçükken vardı. Mantus ve Andra kendilerini normal birer insan sanıyorken ikisinin de yaratıcıya bakış açıları aynıydı. Onlar da yaratıcının yasasının karşısında boyun eğmeye mecbur olan aciz birer insan olduklarını düşünüyorlardı. Oysa Shiva, Dünya'daki karmaşıklığı gördüğünde bir Ateist olarak yetişmiş fakat daha sonra bu karmaşanın arkasında bir yaratıcının olduğuna kanaat getirerek ona derin bir nefret duymaya başlamıştı. Azazel'in en büyük hamlesi Shiva olacaktı. Belki de milyonlarca yıldır uğraştığı şeyin çok daha fazlası Shiva yeryüzüne iner inmez gerçekleşecekti. Shiva kendisini tamamen tanıyıp da ne olduğunu öğrendiği günden beri dünyaya ineceği günü bekliyordu. Azazel oğlunun ne kadar istekli olduğunun ve sabırsızlandığının farkındaydı. Bu onun için gurur okşayıcı bir onurdu. Oğlunu yanına çekti ve parmağını kaldırarak yeryüzündeki bir noktayı gösterdi. "Kötülüğünün zerresini oradaki insanlardan esirgeme."
"Türkiye." diye mırıldandı Shiva ağzının içinde. Sonra babasına dönüp başını hızlıca salladı.
"Halkın geneli İslamiyet'e çok bağlı. Fakat gittikçe çoğalan bir kısmı da Satanizm'e yöneliyor. Özellikle gençler... İşte onlar hakikate ulaşıp ruhunu şeytana adayanlardır"
"Peki dili?" diye sordu Shiva anlık bir telaşla. "Konuştukları dili bilmiyorum."
"Kendinin farkına var artık Shiva. Kendini keşfet. Sen kardeşlerinden sonra gelsen de cehennemdeki tahtın tek sahibisin. Cehennemin kralı, ateşin vârisi sensin. Baban milyonlarca yıldır içinde olduğu savaş yüzünden çok yorgun. Henüz çok gençsin. Ama yaratıcı bu saçma oyunu bitirene dek önünde daha milyonlarca yıl kadar sürecek uzun bir zamanın var belki de." Shiva şaşkınca bakarken devam etti. "Sen gücünün farkına varabilene kadar oraya gittiğinde o dili rahatlıkla konuşabilmeni sağlayacağım. Şimdi git," Yeniden yeryüzüne baktı. "Dünya seni bekliyor. Kötülüğünle babanı yücelt. Önünde saygıyla eğilmeyenleri gazabınla yok et. Damarlarında hiçbir gücün dışarı çıkaramayacağı kadar kudretli bir biçimde dolaşan kanını tanı." Shiva bedenini sarıp sarmalayan efsunlu gücü farkettiğinde Azazel oğlunu omuzlarından tutarak İsa'nın ana yurdu olan Nasıra'dan getirdiği kristal aynaya doğru çevirdi. Shiva babasının sözlerinden sonra bir melek kadar güzelleşti, bir Tanrı kadar güçlendi ve kalbinden akıp giden tüm iyi hislere el sallayarak bir cehennem lideri kadar merhametsizleşti. "Yeryüzünde yaratılan her şeyi sahiplen. Savaşın galibi olduğunda cehennemden cennete tırmanacağız. Yer de bizim olacak, gök de. Şimdi git. Git ve kıyamete dek bize insan ordusundan oluşan köleler topla."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEVR-İ AZAZEL
Fantasy"Emrime uymayarak, Adem'in önünde eğilmekten seni alıkoyan nedir?" "Ben ateşten yaratılmış, diğer yarattıklarının içinde en üstünü olan Azazel!," dedi kibirle gülerek. "Bir balçığın önünde mi eğileceğim?!" "İnsan yaratılmışların en üstünüdür." diye...