IV - il paradosso

6.5K 425 295
                                    

Arkama bakmadan kaçmam gereken bir şeytanın yuvasındaydım ama ondan başka gidebileceğim hiçbir yer yoktu. Aynı yüzle yaşamaya devam ettiğim hâlde beni kimse tanımıyordu. Adımı ve soyadımı bile kaybetmiştim; yardımını dilendiğim Tanrı ise sağır olmalıydı, çünkü yalvarışlarımı duymuyordu. Oysa ben bir şeytanın sevgisini değil, yaradanın merhametini istiyordum. Lakin benim dualarım hiçbir zaman kabul olmazdı, ben Tanrı'nın sırt çevirdiği kuluydum.

Tanrı'ya ulaşamıyorken, başımı nereye çevirirsem çevireyim karşımda şeytanı buluyordum.

Devrim bana istediğim odayı alabileceğimi söylemişti. Ben de onu salonda bırakarak o muhteşem koridora geri dönmüş, bir üst kata çıkarak rastgele bir kapıdan içeri girmiştim. Olanları kaldıramayan beynim bir cam gibi patlamak üzereydi, işte bu yüzden doğrudan uykunun kollarına koşmak amacıyla üzerimi değiştirme gereği bile görmeden yatağa girmek üzereyken karşısından geçip gittiğim camdan tıkırtılı sesler geldiğinde geri döndüm ve pencerenin önündeki koltuğun üzerinden eğilerek dışarıya baktım. Bahçede yeni bir taş atmak için yere bakınan yaşlı bir adam yerden aldığı taşı atmak için elini kaldırmıştı ki beni görünce geri indirdi. Saçı sakalına karışan, üzerinde taşıdığı rengi atmış bol giysisinin içinde kara kuru duran pespaye ve bakımsız bir adamdı. Telaşlı bir ifadeyle camı açmamı işaret etti. Birkaç saniyelik duraksamanın ardından işlemeli tül perdeyi kenara çekiştirdikten sonra camı açtım.

Ellerini havaya kaldırarak sevinç nidaları atmaya başladı. "Şükürler olsun! Şükürler olsun ki seni bir kez daha buldum!"

Hastalıklı olduğunu düşünmeme neden olan sevincini yarıda keserek "Dinle! Fazla zamanım yok!" dedi. Tek bir dişinin bile yerinde kalmadığı ağzını doğru düzgün kontrol edemiyor ve konuşmakta güçlük çekiyordu. Konuşmak için çabaladığı enerji neredeyse bir piyadenin savaşırken harcadığı fiziksel enerjiye denkti. "Beni çok iyi dinlemen gerekiyor. Ben aslında gerçek anlamda şu an burada değilim. Benim doğumuma henüz elli altı sene var. Kara büyüyle uğraşan eski bir Satanist'im. Benim geldiğim yerde cehennem, cennet ve Dünya birleşmiş durumda. Ben güç dengesinin değişmeye başladığı, yaratıcıya karşı koyanların kazanmak üzere olduğu bir zamana doğdum ve onlar için çalıştım. Ancak sözlerini tutmadılar, kazandıktan sonra onlar için çalışan büyücüler de dahil olmak üzere hepimize zulüm ettiler. Farkında değilsin ama bir cihan harbinin tam ortasındasın ve yerin sandığından çok daha büyük. Seni uyarmak için geldim. Bu savaşı durdurmalı ya da kazananı değiştirmenin bir yolunu bulmalısın."

Kaşlarımı çattım. Bir anda gelişen bu garip durumu bile henüz algılayamamışken söylediklerini hiç anlayamamıştım. "Ben ne demek istediğinizi anlayamadım." dedim cama biraz daha yaklaşarak. "Hangi savaştan bahsediyorsunuz? Kim kazanıyor?"

"Tanrı ve şeytan arasındaki savaştan bahsediyorum. Şeytanın en güçlü çocuğu şu an bu evin alt katında, nefret ettiği insan ırkından olan bir kadın tarafından reddedilmenin sancısını yaşıyor. Bir kez daha... Her zaman olduğu gibi aynı kadın tarafından, aynı gün içinde, aynı saatte yine reddedildi. Zamanda bir dakika bile oynama olmadı, her şey önceden yaşandığı gibi bir kez daha tekrarlandı."

"Ne demek istiyorsunuz?"

"Bir çeşit paradoks yarattım. Il paradosso... Bu anı ilk kez yaşamıyoruz. Zamanda geri ya da ileri gidebiliyorum ama bu paradoksu sona erdiremiyorum. Eğer bu sefer öncekilerden farklı hareket edebilirsen paradoks sonlanacak, evren kendi kendini düzenleyecek ve bu savaşı o kazanamayacak."

DEVR-İ AZAZELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin