İtirafımı Jimin'in bölmesi üzerine bende içeri gitmiştim kalbim küt küt atıyordu. Ona yakın olmak kalbime iyi gelmiyordu sanırım. Kendimi toparlayıp bir bardak su içmiştim. Bütün gün evin içinde tıkılı kalmıştık ve bu ilerleyen zamanlarda sıkıcı olamaya başlıyordu. Kapının şiddetli bir şekikde çalınmasıyla olduğum yerde sıçramıştım. Horul horul uyuyan Jimin bile uyanmıştı. Hoseok kapıyı açıp gelen Yoongi'ye sinirli sinirli baktı
"Evimin kapısını kırmanın nedeni ne acaba?" soluk soluğa içeri girmişti
"Anlatmam gereken bir şey var daha doğrusu göstersem daha iyi olur." koltuğa oturup cebinden telefonunu çıkartmıştı
"Şuna bakın." Hoseok kendi okuyup kaşlarını çatmıştı bende anlamamış okumaya çalışıyordum
"Ne oluyor bize de anlatın." Jimin'in araya girmesi üzerine içimden ona teşekkür ettim ben demeden o demişti
"Haberde Güney Kore'nin yıkılacağı ve yerine yeni bir teknolojik devlet kurulacağı yazıyor. Çalışmalara başlanmış suç yok, ölüm yok, sağlık, mutluluk, yaşam kalitesi varmış. Başkanı görevinden almaya gidiyorlarmış." şaşkınlıkla olduğum yerde çakılı kalmıştı
"P..peki ne yapacağız?" kafasını yere eğmişti
"Kurtulamayız bütün insanları robat etmeye çalışıyorlar. En son düşünceler, hayaller kalmıştı ona da el koyuyorlar." Elimi sıkmaya başlamıştım ve hızlıca evden çıkarak dağın yamacına ulaşmıştım nefes nefese kalsam da pek takmamıştım açıkcası. Babamı bu adamlar öldürmüşlerdi ve durmuyorlardı durmayacaklardı
"Bana yardım edin! Burdan gitmek istiyorum! Beni geri alsanız ne olur? Bu görevi ben başaramam anlasanıza." sinirle boşluğa doğru bağırıp yere oturmuştum. Bunları yaşamak istemiyordum. Bu insanlarla aynı yerde kalmak istemiyordum
~10 yıl önce~
Babamın yanına koşarak gitmiştim kucağına atlayıp beni döndürmesine izin verdim. Gülerek ellerimi boynuna sardım
"Seni çok özledim." saçlarımı öpüp okşamıştı
"Bende seni özledim güzel kızım." beni yere indirip elimi tuttu
"Hadi gel eve gidelim." kafamla onaylayınca beni okuldan çıkartmış ve arbasının arka koltuğuna oturtmuştu ama arabada benden başka bir çocuk daha vardı ve elindeki telefonla oyun oynuyordu arabaya bindiğimi bile fark etmemişti. Babam şoför koltuğuna oturup arabayı çalıştırmıştı
"Bay Jung sizi annenize mi babanıza mı bırakayım?" en sonunda yanımda çocuk kafasını telefondan kaldırmıştı. Bu çocuk kimdi de babam ona karşı bu kadar saygılı davranıyordu?
"İstediğin yere bırak fark etmez bana." çocuğun sesi insanı kendine bağlayan bir tondaydı. Okul formaları Güney Kore'nin en prestijli okuluna gittiğini gösteriyordu. Oraya ülke için önem olan insanların çocukları gidiyordu. Demek ki babası önemli biriydi, benim babamda öyleydi ama sadece yaptıklarını başka bir adam üzerinden duyuyordu. Her gün bu konuda annemle kavga ederlerdi o adamın babamı kullandığını filan söylerdi ama babam sürekli onunla arkadaş olduklarını ve böyle bir şeyin söz konusu dahi olamayacağını söylerdi. Bir köşkün bahçesinde durunca çocuk gitmek için ayaklanmıştı ama cebindeki mendili koltuğa düşdüğünü görünce peşinden seslenmiştim
"Mendilin." el yapımı olduğu belliydi pahalı bir markanın mendiliydi. Bana bakıp umursamazca omuz silkti
"Senin olsun." diyerek koşarak eve girdi. Bende bir mendile bir de kapalı olan kapıya bakmaya başladım
***
Her şey güzel gidiyordu, hatta babam olduğundan erken eve geliyor ve bizimle daha çok vakit geçiriyordu. Bu güzel günlerimize bir de annemin hamile olduğu eklenince büyük bir mutluluk evi sarmıştı. Annem eskisinden daha canlı babam eskisinden daha ilgiliydi. Hatta hafta sonu kampa gidecektik, bende sevinçten şimdiden hazılanmaya başlamıştım. Bütün malzemelerimi tatil için kullandığım valizime yerleştirdim ve alt kattaki annemin yanına indim
"Benim miniğim bu akşam yemek için ne istermiş bakalım?" düşünmeye başladım
"Aslında çikokatalı bir kek yapsan kötü olmaz." kafasıyla onaylayıp dolaptan malzemeleri çıkartıp hazırlamaya başladı.
Annemle üstümüz başımız un olurken babam eve gelmişti ama üzüntülüydü ikimizede sıkıca sarılmıştı
"Hayatım ne oldu?" annemin sorusuyla babam bana bakmıştı önemli bir konu olduğunu anlamıştım. Annem beni odama gönderip babamla tek kalmıştı bende başımıza kötü bit şey gelmemesi için duâ ediyordum. Kapı açılınca babam ve annem içeri gelmişti annem bana sıkıca sarıldı
"Kızım sen hani bir kitap okuyordun çocuk hiç bilmediği bir dünyaya gidiyordu oradaki insanlar çok farklıydı çikolatalı ve çilekli ırmaklar vardı. Sende öyle bir yere gitmek istiyordun." kafamla onaylanmıştım
"Bugün öyle bir yere gideceksin ama biz gelemeyeceğiz." dudaklarımı büzüp onlara baktım
"A..ama sizinde gelmenizi isterim neden tek gideyim ki?" babam elimi tutmuştu
"Tek gitmeyeceksin Chanyeol abin seninle olacak." öyle bir isim daha önce duymamıştım, birden içeri giren ve sanki hiç derdi yokmuş gibi gülen abiye baktım
"Merhaba He Ran ben Chanyeol benimle arkadaş olamaya ne dersin?" gülümseyerek ona bakmıştım gerçekten çok tatlı bir insandı kafamla onayaladım
"Gerçekten beni çikolata ve çilek akan ırmakların olduğu bir yere mi getireceksin?"
"Yani öyle de denilebilir ama buradan çok uzak bir yer senden güçlü olmanı istiyorum." kafamı heyecanla salladım. Babam valizimi Chanyeol'e uzatıp bana sıkıca sarıldı
"Sana mektup yazacağım meleğim."
"Tamam baba ama çok durmayacağım hemen yanınıza gelip gördüklerimi size anlatacağım." Annem hüzünle gülümseyip beni öpmüştü
"Kendine iyi bak He Ran sakın ama sakın kimseye kin tutma sen iyi bir kızsın kimseye kötülük düşünme hep iyi bir kız ol seni her zaman sevdiğimi de bil." Anneme de veda edip çikolata ırmaklarının olduğu ülkeye gitmek için Chanyeol abinin elini tutum ve birlikte annem ve babamın yanından ayrıldık.
Kafanızın karıştığını anlar gibiyim 😆😆
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Experimental (Jung Hoseok)
Fanfiction1. kural kesinlikle deneklere aşık olmak yasaktı, peki ama Hoseok bu kurula ne kadar uyacaktı?