Uyandığımda saat üçtü. John geldi, yemek getirdi. John'a bağımsız bir plak şirketi bilip bilmediğini sorduk. Araştıracakmış. Akşam battle'da söyleyecekmiş.Bütün gün akşam olmasını bekledim ve akşam oldu. John'un deposuna gittik. Rakibim, Pam'in grubundan biriydi. Bana öfke ile bakıyordu. İlk kez çıktığım için bana önyargı ile bakıyorlardı. 45 saniye veriyorlardı. Önce o başladı,bitirdi ve sıra bendeydi.Dj başladı ve söyledim. Bitirdiğimde seyircilerin yarısı alkışlıyordu. Bizim grup da beni alkışlıyordu. Geri kalanlar da -özellikle Pam-:
- Susturun şu beyazı!! Rap siyahların işidir.
- Susma hakkını kullan seni aşağılık beyaz!!
- Rap bu kadar küçülmemeli!!
- Lanet olsun, işimiz beyaz bir kadına kaldı!!''. Gibi tepkiler veriyorlardı. John:
- Nina diyenler sadece alkışlasın. Ayırt edemiyorum' dedi.
Çünkü kazanan alkış çokluğuna göre seçiliyordu ama kazanamadım. Küçük bir farkla kazanamadım. Sorun değildi bu ilk çıkışımdı. İnsanlar önyargılarını atana kadar gidecektim.
John bir plak şirketi bulmuştu. Biz de yaptığımız bütün besteleri birleştirip bir albüm yaptık. Plak şirketi ile görüştük ve albümümüzü sattık. Az da olsa para kazandık. Daha çok beste yapıp satmalıydık. Bir ev almamız lazımdı ama bu hâlâ bir hayaldi.
Will:
- İlk çıkışına rağmen güzeldi. Bence sen kazanmalıydın.
- Artık her hafta çıkacağım ve Freestyle yapmaya karar verdim.
- Yapamam diyordun.
- Freestyle daha stressiz. Bunu yapabilirim. Pam ve grubundan bir rakibim olursa çok daha kolay. Onlar Rap yapamıyorlar.
*****
Oturup düşündüm. Zaten yapılacak başka bir şey yoktu. Battle'a çıktığımda beni salak saçma nedenlerden dolayı küçük gördüler. 'Beyaz bir kadın olmam' yüzünden işte. Onların böyle yapmaları beni daha çok hırslandırıyordu. Aklıma daha fazla sözcük geliyordu ve hemen kaydediyordum. Sattığımız şarkılardan gelen paralarımızı biriktirdik. Açtık ve John birkaç gündür gelmiyordu.Ayrıca manavdaki meyveler çok hoş duruyordu. Yine gözcülük yapıyordum.O gün de orada polis dolaşıyordu. Polisi görmeleriyle kaçmaları bir oldu ama ben olduğum yerde kalıverdim. Polise yakalandım. Karakola götürüp sorgulamaya başladılar. Hep aynı şeyi söylüyorlardı:
- Onları tanıyor musun? Kimdi onlar?
- Tanımıyorum. Benim bir bilgim yok ve ayrıca orada sadece duruyordum, arkadaşımla buluşacaktık.
- Gerçeği söylersen serbest kalırsın.Ayrıca hırsızlığı onlar yaptılar değil mi? Anlat.
- Bakın... Ah, bakın.Dostum ben sokakta yaşıyorum-
- İşte bu yüzden hırsızlık yapma olasılığın yüksek.Bak, tekrar soruyorum o siyahları tanıyor musun?
- Siyah olmaları önemli mi?
- Suçları hep siyahlar işler. Onlarla nasıl arkadaşlık kurabiliyorsun?
- Siz bir polissiniz. Devlet için çalışmıyor musunuz? Herkes eşit değil mi? Ayrıca sizinle sohbet etmiyorum. Görevinizi yapın.
- Kusura bakmayın ama birkaç gün burada kalacaksınız. Sorularımızı cevaplayana kadar, dedi ve seslendi:
- Alın şunu bir gün hücrede kalsın ve aklı başına gelsin'' O sırada iki görevli geldi, giderken bağırıyordum:
- Kafanıza göre yargılayamazsınız!!
***
Buradan kaçmalıydım. Aslında zor olmamalıydı. Bekçi uyuyordu ve anahtar masadaydı. Uzun bir şeyler aradım. Hücrede oturulacak tahtadan başka bir şey yoktu. Tahtayı sökmeye karar verdim zaten çürüktü. Tahtayı söktüm. Bekçinin uykusu çok derinmiş ki hiçbir şey anlamadı. Tahta ile masanın üzerinde duran anahtara uzandım, yere düştü ve tahta ile sürükledim. Kapıyı açıp kimseye görünmeden bir köşeye saklandım. Polis, boş hücreyi ve uyuyan bekçiyi görünce :
- Lanet olsun! Kız kaçmış, herkese haber verin!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiphop Ve Sokaklar
Ficțiune generală" Benim hayatımı değiştiren rap oldu, sokak değil..."