Okula gitmek zaten yeterince çekilmezken birde trafiğe takılmamız şart mıydı? Sonunda trafik hafiflemiş olmasına rağmen biz derse geç kalmak üzereydik ve Ayşe'nin dersine geç kalmak sinir krizine eş değerdi.
Beklenen oldu ve derse geç kaldık. Sınıfa girdiğimizde Gazi'nin hocalarında sık sık görülen otorite kanıtlama çabası vuku buldu ve bizi görmezden gelebilecekken ya da nutuğunu kısa kesebilecekken bu konu üzerine yaklaşık yarım saat söylendi. Özetle bu ders bizi o kadar bunalttıki diğer dersi beklemeden soluğu en sevdiğim yerde alarak birer 50lik efes söyledik ve sabah yarıda kalan sohbetimize devam ettik.
Bu mekan bana her zaman iyi gelmişti. Şık dekorasyonu, gelen insanların normalliği, ışıklar, çalan müzikler, birayla enfes giden sıcacık tuzlu fıstıkları ve ne zaman yesem yüzümde bir tatmin ifadesi beliren mozaik pastası...
Bugün burada olmakta benim son zamanlarda gerilen sinirlerime oldukça iyi gelmişti. Başta gergin olan konuşmamız alkolün ve konuşmanın yarattığı rahatlığın etkisiyle yerini kahkahalara bırakmaya başlamıştı. Tam bu esnada Erdem'in telefonu çaldı, Erdem telefonla konuşurken karnımdaki baskıyı yeni farkediyordum. Tuvalete kalktığımı işaret ederek merdivenlerden indim ve mekanın simsiyah fayanslı, kırmızı klozet ve lavabolu tuvaletine doğru ilerledim. Tam bu anda erkekler tuvaletinden çıkmakta olan biriyle çarpıştım. "Kusura bakmayın sizi..." diyerek söze başlamıştımki çarpıştığım adamı görmek gerçekten bu kadar içtim mi diye sorgulamama neden oldu.
Karşımda gülümsemeyle aydınlanan yüzü gördüğümde buna gülümsemeyle karşılık vermek yerine kaşlarımı çatıp "Sen beni mi takip ediyorsun!" Dedim çünkü gülümsemeyle aydınlanan yüz Mert'ten başkasına ait değildi.
Mert kocaman bir kahkaha attı ve "Kusura bakmayın küçük hanım ama bende aynı şeyi sizin için düşünmeye başladım" dediğinde içimdeki dik başlı kadın harekete geçti. Adama bak iki gündür nereye gitsem karşıma çıkıyor üstüne üstlük birde beni arıyordu.
"Seni ben niye takip edeyim! Burası benim hep geldiğim bir yer. Asıl senin burada ne işin var?" Dediğimde Mert daha cevap veremeden çalışanlardan biri heykele seslendi. "Mert Bey misafirleriniz geldi sizi odanızda bekliyor" dediğinde şaşkınlıkla Mert'e dönüp "Ne odası?" Diyiverdim. Of gerçekten bananeydi ne odası olduğundan ama boş bulunmuştum işte bir kere.
Mert'in bu merakımdan oldukça keyif aldığı belliydi. Yüzündeki ifade benim mozaik pastaya verdiğim tepkiyle her türlü kapışırdı diyebilirim. "Bildiğim kadarıyla mekan sahiplerinin mekanda bir odası olmasını engelleyecek bir yasa henüz çıkmadı" dediğinde ağzımdan çıkan kelime sadece tek heceden ibaretti. "Ha?"
Mert'in benim rezilliğimden bu kadar zevk alması gerçekten çok sinir bozucuydu ama bu onun kahkaha atmasına engel değildi tabiki. "Burası benim mekanım güzelim. Tıpkı dün geldiğin diğer bar gibi" diyerek bana göz kırptığında gerçekten şok olmuştum. Allah aşkına onca adam varken gidip en sevdiğim ve en sevmeyeceğim barların sahibini mi bulmuştum geceyi evinde geçirmek için?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIĞINAK
Novela JuvenilGittiği yerin kaderini değiştirebileceğini nereden bilebilirdiki? Girdiği bir cadde , sokak ya da ev onun hayatında belkide hiç birşey değiştirmeyecekken o hayatını değiştirecek o bara girmeyi seçmişti. Belki o gün Onur'un evine sürpriz yapmak için...