10.Yok artık!

232 7 3
                                    

Sıcak bir duşun ardından alınan iyi bir uyku kadar iyisi yoktur iddasını ortaya atan kimse getirsinler çarmıha gericem! Denileni yapıp kendimi yatağa attım ve uyuyakalmadan önce aklımdan geçen her cümle resmen beynimde can buldu. Böylece bütün gece Mert yetmezmiş gibi birde Onur'la ve onun evinde yakaladığım kızla uğraştım.

Uyandığımda bırak dinç olmayı ekstra bir bitiklik hali içerisinseydim. Yatakta uzun bir süre bu halime lanet edip ayılmaya çalışırken bir kıza en iyi gelen şeyi yaparak dolaptan büyük bir kutu Carte D'or çıkarıp onunla birlikte makyaj masamın başına geçtim. Depresif bir kızın en iyi teselli edicisi olan dondurmamı yerken bir yandanda saçma sapan bir gecenin ardından insanlıktan çıkmış gözlerimi insana çevirirme çabasına giriştim.

Aynadaki görüntümden memnun kalmak yeni bir sorunu tetikledi yani kara kara ne giyeceğimi düşünmeye başladım. Allah aşkına bir insan bunca kıyafetin arasından moduna uygun bir kıyafet neden bulamaz cidden anlayamıyorum. Erkek olmak ne kadar güzel bir kot ve birbirinin aynı herhangi bir tişört bütün bu dertten kurtarıyor durumu ama bense şimdi kocaman dolabımın önünde durmuş giyilesi bir şey arıyorum. Sonunda gerçekten bu uğraşımdan vazgeçtim ve rahat hissedeceğim, depresyon moduma uygun Adidas eşofmanımın üzerine spor bir tişört giyip evden çıkmaya karar verdim.

Yalnız yanlış anlaşılma olmasın ben eşofmanın üzerine abiye makyajı ve maşalı saç yapıp kendini dışarı atan o dengisiz kızlardan değilim. Daha doğrusu dengesiz bir kızım ama o kadar şuursuz değilim diyelim.

Ayakkabımı giyerken gözüm masanın üzerinde duran biricik kızımın anahtarına kaydı. Canım arabam bana kırmızı rengini sevdiren tek şeydi ve birkaç gündür yüzünü bile görememiştim. Anahtarımıda alıp evden çıkarak kendimi kızımın yumuşacık kollarına attım.

Ders saatine daha uzun bir zaman vardı ve bu sürecin birazını gezerek harcamaya karar verip arabamı dün Erdem'le gittiğimiz sığınağımıza çektim. Anında son birkaç gün içerisinde yaşadıklarımı düşünmeye başlamıştım.

Yıllarımı geçirdiğim insan bende derin yaralar açarak hayatımdan çıkıp gitmişken, iki gün öncesine kadar tanımadığım bir adam karşıma çıkmış, Onur'un yaşadığımız yıllara rağmen bende yarattığı güvensizliğin aksine bende büyük bir güven duygusu yaratmıştı. Bu belki benim güvenmeye hazırbulunuşluğumla alakalıydı belkide sadece Mert'in etrafına yaydığı elektirikle alakalıydı gerçekten emin olamıyordum ama emin olduğum birşey varsa oda güvendiğim adamlada güvenmediğim adamlada bundan sonra karşılaşamayacağımdı.

Yeni bir hayata başlıyorum diyerek arabanın kontağını çevirip okula doğru yola çıktım. Bakalım bundan sonra pişmanlıklarımla mutluluklarımı hala yarıştıracak mıyım?

Okula geldiğimde gerçekten hayattan bezdim. Bunca insan bu okulda ne buluyor gerçekten anlayamıyorum. Sanki hiç birinin gidecek başka bir yeri yokmuş gibi okul yine tıklım tıklımdı ve ben bu kalabalıktan artık çok sıkıldım. Çimenlere yayılacağıma insanların konuşmalarının yaratacağı uğultudan uzaklaşmak için kendimi dersin başlayacağı anfiye atmaya karar verdim.

Tabiki bu esnada bana eşlik edecek en yakın arkadaşımı almak için kahve makinesine uğrayıp üzerinde dumanları tüten sert bir kahve alarak tamda arkamı dönmüştümki sert bir vücuda çarptım. Ellerime dökülen kahveyle ağzımdan bir çığlık kaçırdım. Ah hadi ama bugün birde elimi yakmak zorundamıydım?

Kafamı kaldırmama fırsat kalmadan çarptığım kişinin tişörtünü çekiştirip "Siktir! Bir bu eksikti" demesi üzerine büyük bir mahcubiyetle özür dilemek için tam kafamı kaldırmıştım ki neye uğradığımı şaşırdım. Karşımdaki adamı tarif etmek imkansızı avlamak gibiydi. Karşımda gördüğüm adamın dövmeleri parmak uçlarından başlayıp omuzlarına kadar çıkıyor ve boynundaki dövmelerden anladığım kadarıyla yüzüne kadarda devam ediyordu. Buda yetmezmiş gibi bildiğin devdi. Tahminen 1.90a yakın bir boy ve kaslı, iri yarı bir vücuda sahipti. Adama bakınca bildiğin özür dilemek için açılmış dudaklarımın aralanmış bir halde kaldığını farketmemle "Şey arkamda olduğunuzu farketmemiştim çok çok özür dilerim iyi misiniz?" Diye ağzımda birşeyler gevelerken adamın üstünü sanki ellerimle lekeden kurtarabilecekmişim gibi silmeye başlamıştımki adam neye uğradığını şaşırıp sinirli bir kahkaha attı ve "Tatlım tişörtümün altını görmek istiyorsan üzerime kahve dökmene hiç gerek yoktu sorsanda yeterdi" diyerek bana göz kırptı.

"Yok artık" diyip adamın üzerindeki ellerimi çektim ve "Özür dilememe gerekte yokmuş bence müstehakmış" diye ekleyerek kendimi hızlı ve sinirli adımlarla anfiye attım.

Adama bak ya! Yüzsüz herif, bu nasıl bir özgüvendir, bu nasıl bir kendini beğenmişliktir ya! Sınıfta dört dönüp sonunda kendimi bir sandalyeye attım ve kafamı masanın üzerine yerleştirdiğim kollarımın üzerine koyup sakinleşmeye çalışayım derken saçma sapan rüyalar göreceğim minik bir uykuya daldım.

Rüyalarım o kadar saçmaydıki onları bırakıpta sınıfa onca kişi dolmasına rağmen Erdem beni dürtene kadar uyanmamıştım. Erdem "Yuh sen nasıl bir arkadaşsın insan azcık fosur fosur uyuyacağına sağına soluna bakar kardeşim gelecek diye hevesle beklerdi" dedi ve ona alık alık bakışım karşısında gülerek beni yana itip kalkmamla boş kalmış yere oturdu.

Beni baştan aşağı süzüp "Senin içine ne kaçtı? Ne lan bu hal? Oldu olacak Tweety'li pijamalarınla gelip uykuna devam

etseydin." Dediğinde "Bok, hergün seni görcem diye süslenecek miyim ben? Bildiğin sap bir hatunum bir süre alış bu paçoz hallerime" diyip gülümsediğimde sınıfa hoca girdi ve sıkıcı bir derse başladık. Ders olanca monotonluğunda ilerlerken çantamdan minik bir defter çıkarıp not tutmaya başladım. Madem yeni bir sayfa açacağım o zaman bu yeni sayfada geçmişin aksine derslerine ilgili bir kız olsam hiç fena olmayacak kafasına tam girmiştimki sınıfın kapısı çalındı. Muhtemelen biri bizim okulun egosu ünvanından büyük hocalarından birinin dersine geç girecek kadar canına susamıştı.

Kapıyı çalan kişi dan diye içeri daldığında "Yok artık!" Diye bir nida kopardım ve bu ses koca anfide öyle bir yankı yaptıki ben ağzımdan çıkan cümleyi yakalayamadan içeri giren kişide dahil herkes bana döndüğünde kıpkırmızı olduğuma emindim. Bu rezilliğimin burada kapanacağını ummuştum ama sınıfımıza geç kalma cüretini gösteren o adam pis pis sırıtarak "Bak sen, bana bir tişört borçlu olan minikte buradaymış" dediğinde ben yerin dibine girmeme yetecek yeni bir şoktaydım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 15, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SIĞINAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin