5

2.9K 231 112
                                    

Pansy belki de yüzüncü kez üzerini değiştirdikten sonra sonunda kıyafetleri beğendi. Yüksek bel bir kot pantolon ve boyunlu yeşil bir kazak giymişti. Çenesine gelen siyah saçlarını ufak bir büyüyle düzleştirmişti ve Genç Cadılar İçin Makyaj Seti'nden yararlanarak her zamanki gibi dudaklarına bordo ruj sürmüştü.

Ortak Salon'dan çıkarken kendine neden bu kadar özen gösterdiği hakkında bir fikri yoktu ama bunun üzerinde çok durmadı.

Hırkasının kapüşonunu soğuktan kafasına çekip bahçeye çıktığında Hermione'yi gördü ve dudaklarında oluşan tebessüme engel olamadı.

Genç kız da yüksek bel bir kot ile boyunlu kırmızı bir kazak giymişti. Neredeyse aynı zevke sahiplerdi.

"Hey, Granger!"

Hermione de onu görünce tebessüm etti ve konuştu.

"Biraz daha bekleseydim kesinlikle donacaktım, Parkinson. Randevulaştığın herkese böyle mi davranırsın?"

Pansy kaşlarını çattı.

"Seninle randevulaştığımı düşündüren ne?"

Hermione düşünür gibi yaptı.

"Hımm, şöyle bir bakalım."

Hemen ardından aklına bir şey gelmiş gibi davranıp yüksek sesle konuştu.

"Bana aşık olman bence yeterli bir sebep."

Pansy aralarındaki mesafeyi kapattı ve yan yana yürümeye başladılar.

"Böylesine ateşli bir kızın sana aşık olmasını istediğini anlıyorum, Granger. Ama sana aşık olmadığım gerçeğini sindirmen gerek."

"Pekala, gizli aşığım. Bunu bir kenara bırakalım, ha?"

Pansy fazla uzatmadı.

"Olur."

Bir süre yürümeye devam ettiler ve o esnada etraflarındaki öğrencilerin kendilerine bakarak fısıldaştıklarını fark ettiler. Bu aralarında bir gerginliğe sebep olunca Hermione tekrar konuştu.

"Nereye gidiyoruz?"

Pansy bunu bekliyormuş gibi hızlıca yanıt verdi.

"Üç Süpürge'ye ne dersin?"

Hermione onayladı ve birlikte oraya gittiler. İçeri girer girmez kalabalığı fark edip pişman olsalar da bunu dile getirmediler ve zar zor bir masa bulup iki kaymak birası istediler.

Yarım saat kadar sonra masalarında boş bardaklar birikmeye ve onunla birlikte neşeleri de atmaya başladı. Ortada keyifli bir sohbet dönerken Hermione aslında ne kadar ortak yönleri olduğunu fark etti ve şaşkınlığını engel olamadı.

"Ben bir ateş viskisi almak istiyo-"

"Bu yaşta bu kadar içmen ne kadar doğru, Parkinson?"

Pansy gözlerini devirdi.

"Sana ne, Granger?"

Hermione masaya eğildi ve gözlerini kısıp keskin bir sesle konuştu.

"Sana içmeyi yasaklıyorum."

Pansy de alaycı bir sırıtma eşliğinde masaya eğildi. Yüzleri birbirine çok yakındı.

"Hangi konumda?"

"Aşık olduğun kız konumunda."

Pansy biraz daha öne eğildiğinde dudakları birbirine değmek üzereydi. Bu yakınlık oldukça fazlaydı ama kimse geri çekilmiyordu.

"Aşık olduğum kız ha?"

Sesleri bir fısıltıya dönmüştü ve sanki duyabilmeyi bahane ediyormuş gibi birbirlerinin dudaklarına bakıyorlardı.

"Bu sefer inkar etmeyeceksin, değil mi?"

Pansy tam yeni bir şey söyleyecekti ki Hermione bir anda kendine gelip geri çekildi. Az önce olanların yarattığı etki nedeniyle yüzü allak bullak olmuştu.

"Benim gitmem gerek, Parkinson."

Aceleyle masadan kalktı ve kız daha bir şey deme fırsatı bulamadan gözden kayboldu.


















Her şeyi hızlıca ve kısa bir şekilde yapıp aptal şeyler yazabilirim. Lütfen beni mazur görün, şu stresli günlerde biraz feels geçirip kendime gelmek istiyorum pmdğsösğdör ❤️

girls like girls // pansmione Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin