Cennet'in düşüşünden bin yıl sonra
O gece her zamankinden daha parlak bir dolunay vardı. Herkes Ay'a hayranlıkla bakmaktaydı. O gece, on ayrı ışık gökyüzünden dünyaya düştü. Bu olayı gören herkesin içinde garip bir his belirdi. Dünyaya inen on ışık hüzmesi ve daha önce eşi benzeri görülmemiş güzellikte bir dolunay, sanki gelecekte olacak olayların habercisi gibiydi...
On ışık hüzmesi dünyada on ayrı noktalara dağıldılar. Onlardan birisi, aynı zamanda en parlak olanı uzak bir krallıkta bulunan devasa bir ormana indi. Gökyüzünden inen ışık yere indiği anda bütün ormandan kör edici bir ışık yayıldı...
O gece her şeyin değişeceği geceydi. O geceden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. O gece yaşanan doğaüstü olaylar gelecekte gerçekleşecek büyük savaşın habercisiydi. Cenneti geri almak için, şeytanı ve ordularını yok etmek için on kahraman ve on muhafızın orduları ile ölümleri uğruna savaşacakları savaşın habercisiydi...
****
Güneşin ışıkları sık yaprakların arasından geçerken oldukça güzel bir görüntü oluşturuyordu. Ağaçların arasından geçen güneş ışıkları henüz on yaşında görünen bir çocuğun yüzüne vuruyordu. Çocuğun, ışığı bile kıskandıracak beyazlıkta saçları vardı.
Yüzüne vuran güneş ışığı yüzünden gözlerini araladı. Yakutlardan bile daha açık kırmızı tonda gözleri vardı. Yerden yavaşça doğruldu. Sol koluyla yerden destek alırken çevresini incelemeye başlamıştı bile...
Etrafına baktığında yaşadığı köyün yakınındaki ormanda olduğunu fark etti. O sırada kendi kendine konuşmaya başladı.
"B-ben buraya nasıl geldim? En son köyün diğer çocuklarının saldırılarına maaruz kalmıştım. Beni buraya onlar mı attılar?"
Merak içinde kendisine sorular sormaktaydı. Her ne kadar cevap alamayacağını bilse de. O sırada daha önce hiç duymadığı yabancı bir ses duydu. Ses o kadar rahatlatıcıydı ki bir anda bütün düşüncelerinden arındı.
"Merhaba küçük kardeş..."
Sesin etkisinden kurtulduğu gibi etrafına baktı. Ama etrafında ağaçlar ve kuşlar dışında hiçbir şey yoktu. Sesin nereden geldiğini bulamayınca konuşmaya çalıştı.
"K-Kimsiniz? Bana ne yapmak istiyorsunuz?"
Oldukça korkmuştu. Ne de olsa nereden geldiği bilinmeyen bir sesti. Çok geçmeden aynı huzur verici sesi yeniden duydu.
"Benden korkma küçük dostum... Benim adım Freya. Ben senin Ruhunda bulunmaktayım. Yetişim yolunda sana yardım etmek için burdayım. Ancak bu yardımımın bir karşılığı olacak. Zamanı gelince ne olduğunu öğreneceksin. Sen seçilmiş olanlardansın. Sen kurtarıcılardansın. Tüm ümidimiz sizsiniz."
Küçük çocuğun gözleri büyümüştü. Ses ona kendisinin Freya olduğunu söylemişti. Freya kimdi? O aşk, bereket, sihir, doğum, savaş ve ölüm tanrıçasıydı. Başta sese inanmamıştı ancak sesin ilahi tonunun etkisiyle şüphesi kalmamıştı.
"Freya'mı? Yo-yoksa siz Tanrıça Freya'mısınız?" diye söyledi. Sesinde merak vardı. İnançsızlıkla söyledi. Bu normal bir tepkiydi. Tanrıça Freya bu dünyada ilahi bir figürdü.
Küçük çocuğun konuşmasından sonra bir kıkırdama duyuldu. Hemen ardındanda Freya'nın sesi... "Tanrıça Freya'mı? Maalesef küçüğüm. Ben bir tanrıça değilim. Ben on muhafız melekten birisiyim. Asıl Tanrı bizden çok daha güçlüdür. Bizi yaratan kişidir. Zamanı gelince her şeyi öğreneceksin. Ama şimdi, sadece eğitimine odaklanmalısın. İlerde seni çok büyük olaylar bekliyor olacak. Bunun için çok daha güçlü olmalısın. Şimdi, bana adını söyle. Söyle ki sana Freya'nın Lütfu'nu vereyim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennet'in Düşüşü(Düzenlenecek)
FantasyŞeytan Cennet'ten kovulduktan sonra Cehennem'de oldukça güçlü bir ordu kurdu. En büyük ordunun bile yanında küçük kalacağı bu devasa orduda efsanelere konu olmuş milyonlarca yaratık bulunuyordu. Yaratıkların yanı sıra öldükten sonra Cehennem'e gönde...