Bölüm 19: Hephaistos'un Seçilmişi

47 7 2
                                    

Dylan ve Reinhard oradan ayrıldıktan sonra Isabel, Ariane ve Mathias küçük çocuğu da yanlarına almış ve bir önceki akşam buldukları hana götürüyorlardı. Küçük çocuk her ne kadar kirli görünüyor olsa da Ariane ve Isabel'in hiç umurlarında değildi. Onlara göre bu küçük çocuk oldukça sevimli bir görünüyordu.

"Hey ufaklık. Adın ne senin? Kusura bakma kargaşadan dolayı adını sormayı unuttuk." diye konuştu Mathias. Biraz mahcup görünüyordu. Küçük çocuk Mathias'a doğru dönüp başını hafifçe öne eğdi. "Adım Isaac efendim. Bana yardım ettiğiniz için çok teşekkür ederim." diyerek yanıtladı. Hemen sonra aklına gelmiş olacak ki meraklı gözlerle Mathias'a bakarak "Şey... Diğer iki ağabey nereye gittiler?" diye sordu. Mathias'ın yüzünde bir gülümseme belirirken kızlar kıkırdamaya başladı. Bunun üzerine Isaac daha da meraklanmıştı. Hemen söylemesini istermiş gibi Mathias'a bir süre bakmaya devam etti. Küçük çocuğun meraklı bakışlarına daha fazla dayanamayan Mathias yüzünde gülümsemeyle tek dizinin üzerine çöküp bir elini Isaac'in kafasına koyarak saçlarını okşadı. "Onlar için endişelenme. Ufak bir işleri çıkmıştı da onu halledip gelecekler."

Isaac bunun üzerine daha fazla soru sormadı. Yoldan geçen pek çok insan onlara doğru bakarken gruptakilerin hiçbirisi bu bakışları umursamadı. Bu bakışlarla her gittikleri yerde karşılaştıkları için artık alışmışlardı.

Sessiz geçen yürüyüşün ardından kaldıkları hana varabilmişlerdi. Odalarına girdiklerinde Ariane Isaac'in kolundan tutmuş "Hadi gel seni bir güzel yıkayalım!" diyerek banyoya çekiştirmişti. Isabel'de kıkırdayarak onların hemen ardından banyoya giriş yaptı. Mathias ise şaşkınlıkla banyonun kapısına bakarken sadece iç çekmekle yetinmişti.Yarım saat gibi bir süre geçmiş ve Mathias beklemekten sıkılmıştı. Odadaki yataklardan birine uzandığı sırada banyonun kapısı açılmış ve kızlar ile birlikte Isaac çıkmıştı. Mathias tek kaşını kaldırmış bir şekilde gelenlere baktı. Kızlar havluya sarınmıştı. Isaac ise yeni ve temiz kıyafetler giyinmişti. Eskiden kirden dolayı pek seçilemeyen buğday teni şimdi parıldıyordu. Yağdan ve kirden arınan kumral saçları ıslak bir şekilde parlıyordu. Yüzünde hafif bir kızarıklık seçilebilirdi."Gel bakalım saçlarını kurulayalım." Ariane yüzünde gülümsemeyle seslenince Isaac hiç ikiletmeden yanına gitti. Havluyla ıslaklığını aldıktan sonra havluyu boş yataklardan birisine fırlattı. Küçük çocuğa bir süre baktıktan sonra elini nemli saçlarına atıp okşadı. "İçimizde rüzgâr elementini kullanan tek kişi Dylan... O gelene kadar idare et sonra ondan saçını kurulaması için rica edersin." dedikten sonra çocuğun yanağını sıktı. "Pekala. Siz erkekler şimdi arkanızı dönün. Bizim giyinmemiz lazım!" diyerek ekledi hemen sonra. Isaac hızlıca arkasını dönerken Mathias biraz somurttu. "Hadi ama Ariane... biz bizeyiz şurada. Kimse yabancı değil değil mi? Yapma bunu bana." diye söylenmeye başladı. Dudaklarını büzmüş sesini azaltmıştı. Ariane kaşlarını çattı. Odanın ısısı bir anda yükselirken tıslayan sesiyle konuştu. "Şansını fazla zorlama istersen Mathias... Dua et şurada çocuk var yoksa seni şuracıkta yakardım!" Mathias hızlıca arkasını dönerken sertçe yutkundu. Daha fazla devam etmenin mantıklı olmayacağını biliyordu. Ariane'nin sinirini birinci elden tatmışlığı vardı çünkü...

Kızlar üzerlerini değiştirmeyi bitirdikleri anda Dylan ve Reinhard yanlarında orta yaşlarının sonunda görünen bir adamla birlikte girdiler. Isaac kapıya döndü. Bir anlık şaşkınlıkla duraksadıktan sonra sulanan gözlerinden akan yaşlarla birlikte orta yaşlı adama doğru koştu. "Baba!! S-Senin için çok endişelendim... Sana bir şey yapmadılar değil mi? İyisin değil mi?" Orta yaşlı adam kendisine doğru koşan oğlunu görünce dizleri üstüne çöküp oğlunu kucakladı. Onun da gözlerinden yaşlar akıyordu. Titrek bir sesle cevapladı oğlunu. "Evet oğlum... Evet. Baban iyi merak etme."

Dylan ve diğerleri baba ve oğlun yeniden bir araya gelmesini yüzlerindeki gülümsemeler ile izliyorlardı. İkisi bir süre daha birbirlerine sarılmış halde kaldıktan sonra Isaac'in babası Dylan'a doğru dönerek başını hafifçe eğdi. "Genç kardeşim... Tüm yaptıkların için teşekkür ederim. Neden bana yardım ettin, neden oğlumu kurtardınız bilmiyorum ancak size borcumu bir şekilde ödemek istiyorum." diyerek mahcup olmuş bir ifadeyle konuştu. Dylan gülümserken başını iki yana salladı. "Gerek yok efendim. Bize borçlu kalmanıza hiç gerek yok. Aslında biz buraya oğlunuz için gelmiştik ancak gördüğüm üzere yaşı daha çok küçük." diyerek konuştu. Isaac'ın babasının yüzü bir anda düştü. Endişeli bir ifadeyle konuştu. "Oğlum için... geldik derken? Nasıl yani? Onu alacak mısınız?"

Dylan şaşkın bir ifadeyle duraksadı. Bir an sonra yanlış bir şey söylediğini fark etmişti. "Lütfen yanlış anlamayın efendim. Oğlunuzu elinizden alma gibi bir planımız yoktu ve olmayacakta. İçiniz rahat olsun lütfen." dedi aceleyle. Orta yaşlı adamın yüzündeki endişeli ifade giderken derin bir iç çekti. "Peki neden oğlum için geldiniz? Onda özel bir şey mi var?" diyerek sordu merakla. Dylan yüzüne yerleştirdiği gülümseme ile karşısındaki adamın sorusunu cevapladı. "Evet efendim. Oğlunuz özel... Tıpkı bizim gibi. Bizler Seçilmişler'iz." Adam bir süre duraksadı. Göz ucuyla oğluna baktıktan sonra merakla sordu. "Seçilmiş mi?" Başıyla onaylayan Dylan devam etti. "Evet. Bir nedenden ötürü on kişi seçildi. Burada gördüğünüz, ben ve oğlunuz da dahil altı kişinin dışında dört kişi daha var. Yakında kalan seçilmişleri aramak için yola çıkacağız. Neden seçilmiş olduğumuzu ise lütfen sormayın... Açıklayamayacağım kadar özel bir mesele ancak zamanı geldiğinde bütün dünya gerçekleri öğrenecek. Oğlunuzun yaşı ise henüz çok küçük. Zamanı geldiğinde elbette o da öğrenecek ve o zaman onu almak için geleceğiz." dedi.Orta yaşlı adam başıyla onayladı. Yapacak bir şeyi yoktu. Oğlu çoktan bir Seçilmiş olduysa bunu engelleyemezdi. Aslında onun bundan bir korkusu yoktu. Oğlunun Seçilmiş olması bir yandan iyi bir şeydi. Gelecekte şu an ki halinden çok daha güçlü olacak ve tüm dünyada herkes tarafından kabul edilen bir statüye kavuşacaktı. Onun asıl korkusu oğlunun neden bir Seçilmiş olarak seçildiği idi. Niçin onu seçmişlerdi? Ondan ne yapması bekleniyordu? İşte bu bilinmezlerden ötürü çok korkuyordu. Başına tehlikeli şeylerin geleceğinden hatta ve hatta ölebileceğinden korkuyordu. Bir süre derin nefesler aldıktan sonra kendini sakinleştirdi. "P-Peki tamam. eğer oğlumun kaderinde varsa... Ona izin vereceğim." diyerek cevapladı.

Dylan yüzündeki gülümseme ile başını olumlu manada salladı. Ardından küçük Isaac'e dönerek "Pekala ufaklık. Yollarımız şu an ayrılıyor ancak gelecekte tekrar geleceğiz. O zamana kadar güçlenmeye bak olur mu?" diye sordu. Isaac'in küçük yüzünde büyük bir gülümseme belirdi. Kafasını aşağı yukarı sallayarak onayladı onu. Ardından babasına dönerek "Hadi eve dönelim ve annem ile ablama sürpriz yapalım!" dedi. Ses tonundan ve hareketlerinden oldukça heyecanlı olduğu belli oluyordu. Adam başıyla küçük oğlunu onayladıktan sonra tekrar Dylan'a döndü. "Tekrar teşekkür ederim genç adam. Yardımın olmasaydı ne hallerde olabileceğimi düşünemiyorum bile..."

"Ben de teşekkür ederim. Her şey için..." diyerek Ariane'ye sarıldı küçük Isaac. Ariane bir süre şaşkınlıktan olduğu yerde kaldıktan sonra küçük Isaac'in beline gelen başını okşadı. "Rica ederiz ufaklık. Tekrar buluşmamız dileğiyle..." diye cevapladıktan sonra Isaac ve babası odadan dışarı çıktılar. Onlar dışarı çıktıktan sonra bütün gözler Dylan'a döndü.

Cennet'in Düşüşü(Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin