Bölümü yavaş okumanızı tavsiye ederim. Hızlı okursanız fazla bir şey anlayamaya bilirsiniz.
***
Dylan ve diğerleri Zindan'da ilerlemeye devam ettiler. Grup aynı düzeninde ilerliyordu. Buz Kürklü Yaban Domuzu dışında dört tane daha yaratık avlamışlardı. Ama bu avlar Buz Kürklü Yaban Domuzuna göre daha kısa ve hızlı son bulmuştu.
Dylan grubun önünde ilerliyordu. İki eliyle kılıçlarını sıkıca tutmuş algısıyla ve gözleriyle etrafı tarıyordu. Onlara göre uzun syaılabilecek bir süre geçtikten sonra Dylan adımlarını durdurdu. Onun durmasıyla birlikte diğerleride durmuş ve ne olduğunu anlamak için Dylan'a bakıyorlardı.
"Şurada bir kapı var. Dikkatli bakarsanız fark edeceksiniz. Orada bizim için iyi bir şey olabilir. Ama tehlikeleri de dikkate almak zorundayız. Önce ben gideceğim. Eğer bir tuzaksa sakın gelmeyin. Yaratıksa eğer onu yakınımıza çekmeye çalışacağım."
Diğerleri kafalarıyla onayladıklarını bildirdiler. Dylan ağır ağır kapıya yürüdü. Ne olacağını bilmediği için oldukça heyecanlıydı. Kalbinin göğsüne vuruşunu hissediyordu. Vücudunda nedenini anlamadığı titremeler vardı. O hissetmese bile içinde biraz korku vardı ve bu korku onun istemsizce titremesine neden oluyordu...
Kapının önüne geldiğinde derin bir nefes aldı. Ardından elini ileriye ittirerek kapıyı hafifçe araladı. Büyük bir gürültüyle açıldı. İçerisi karanlıktı... Zifiri karanlık...
Karanlığa öylece bakıyordu. Arkasından gelen ışık, kapının bir metre ilerisini anca aydınlatıyor, geri kalanına ulaşamıyordu. Sertçe yutkundu. Bir adım atıp kapıdan içeri girdi. Kapıdan girmesiyle birlikte odanın duvarlarındaki meşaleler birden yanmaya başlamış ve bütün odayı aydınlatmışlardı. Karanlık bir anda yok olmuştu.
Oda oldukça büyüktü. Zıplasa bile tavana yetişemiyordu. Etrafını incelemeyi bıraktığında ortadaki sandık dikkatini çekti. Parlak gümüşi bir renge sahipti. İki yay genişliğinde ve bir ok boyundaydı. Sandığın etrafında daha önce hiç görmediği bie dilde işaretler ve yazılar vardı.
İçindeki tehlike hissi biraz daha artmıştı. Sandıkta değerli bir şey olduğunu hissediyor fakat ona ulaşmanın kolay olmayacağını düşünüyordu. Üstüne bilmediği bir dilde yazılar ve sembollerde tuzu biberiydi...
Olduğu yerde bir süre durdu. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. İçindeki tehlike hissini bir kenara atarak sandığa doğru ilerledi. Vücudundaki titremeler durmuştu. Kalbi hala hissedilircesine atıyordu ancak bu sefer korkudan değildi. Bu sefer heyecandan atıyordu.
Sandığa doğru attığı birkaç adımdan sonra çevredeki semboller ve yazılar parıldamaya başladı. Dylan elleri ile kılıçlarını iyice kavradı. Savaş pozisyonunu aldı ve beklemeye başladı...
Yazılar birkaç dakika boyunca parlamaya devam etti. En sonunda, parlamaları kesildiğinde yerde bir büyü çemberi oluşmuştu. Dylan pozisyonunu bozmadan büyü çemberine bakıyordu. Kaşlarını çatmıştı.
Büyü çemberi hareketlenerek havaya yükseldi. Yerden birkaç metre yükseldiğinde genişledi. Boyu odanın boyuna yaklaştığında büyümesi durdu. Dylan hala olduğu yerde bekliyordu. Bir adım bile kıpırdamamıştı.
Çok geçmeden büyük adım sesleri odanın içini doldurmuştu. Yerde hafif sarsıntılar meydana geliyordu. Büyü çemberi hareketlendi. Önce bir el, sonra bir bacak ardından bütün bir gövde çıktı. Dylan gördüğü yaratık ile sertçe yutkundu. Bu bir golemdi. Savunması en yüksek olan, yavaş ama saldırılarıda yüksek olan bir taş golemi. Üstelik bununla da bitmiyordu. Üzerinde bir göğüs zırhı, sağ elinde uzun bir ağır kılıç ve sol elindede boyu Dylan'ın boyuna yakın olan bir kalkan vardı. İlk görüşte bu yaratığı öldürmenin çok zor olacağı anlaşılıyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennet'in Düşüşü(Düzenlenecek)
FantasiaŞeytan Cennet'ten kovulduktan sonra Cehennem'de oldukça güçlü bir ordu kurdu. En büyük ordunun bile yanında küçük kalacağı bu devasa orduda efsanelere konu olmuş milyonlarca yaratık bulunuyordu. Yaratıkların yanı sıra öldükten sonra Cehennem'e gönde...