2 : aramıza sıkışan sürpriz yumurta

1.5K 200 144
                                    

Elimde meyveli pastanın poşetiyle evin içine girdiğimde muhabbet saniyesinde başlamıştı. Annemi hızla öpüp herkesten önce mutfağa ilerledim ve pastayı gri, iki kapaklı buzdolabımızın en üst rafına parmak uçlarıma çıkarak koydum. Diğerleri henüz kapıda üstlerini çıkarırken bir bardak su içtim.

Yoonoh yemeğe çıkacağımızı söylediğinde gerçekten dışarıda yiyeceğiz sanmıştım fakat annemin yaptığı lezzetli yemekler ocakta duruyordu. Fırından patatesli böreğin kokusu yükseliyordu ve salonun spot ışıkları açılmıştı. Yani salondaki misafir masasında yiyecektik.

Geniş, kare şeklindeki mutfağımızın ortasındaki dikdörtgen tezgaha bardağı bıraktım ve mutfaktan çıktım. Yoonoh yanımdan fırtına gibi mutfağa girerken annem de peşinden girdi. Konuşacaklarını anladığımda mutfak kapısının önünden tamamen uzaklaşıp kısa ve geniş koridorda ilerledim.

Oturduğumuz apartmanda daireler çok büyüktü ve fazla odalıydı. Yoonoh ile ayrı odalarımızın olabilmesi de bu sayedeydi. Dış kapıdan eve girdiğinizde geniş bir hol sizi karşılıyordu. Sol tarafta büyük bir mutfak, mutfağın karşısında da büyük salonumuz vardı. Koridorumuz uzun değildi, hatta neredeyse kare şeklindeydi ve bir sürü bitki ile babamın toplama hobisi olan antika şeylerle doluydu. Duvarlarda birkaçı benim yaptıklarım olmak üzere tablolar vardı. Salonun iki kanatlı kapısının ilerisinde oturma odasının kapısı vardı. Oturma odasının karşısı, mutfağın da yanı annemlerin yatak odasıydı. Tam karşıdaki duvarda ise solda Yoonoh'un odası, sağda benim odam duruyordu.

Odalar için çok kavga etmiştik çünkü ikimiz de annemlerin odasının yanındaki odada olmak istemiyordu. Duvarlar kalın olsa da ses geçirebiliyordu. Birbirimize o odayı aldırmak için psikolojik ve fiziksel baskı yapmıştık. Yine de ben kazanmıştım.

Kendi odamın kapalı beyaz kapısını açıp iki duvara da astığım led ışıklarımı açtım. Stor perdemi kapattım. Çantamı iki kişilik yatağımın üzerine bıraktım ve ceketimi de sandalyemin üzerine fırlatarak rahat yatağıma uzandım.

Çift kişilik yatak aslında eski evimizden kalmaydı, annem yeniden evlenmeden önce bu yatağı atacaktı ama ben almak istemiştim. Bu yüzden birkaç senedir çift kişilik yatakta uyuyordum. Bir şekilde bana babamı hatırlatıyordu, asıl babamı.

"Çocuklar yemeğe!"

Birkaç dakikaya annemin bağırışıyla hepimiz salondaki büyük, beyaz yemek masasındaydık. Annemle babam iki uca oturmuştu. Donghyuck benim sağıma, Yoonoh tam karşıma, onun yanına da Mark yerleşmişti. Önce kısa bir dua ettik, ardından annem tabaklarımıza yemek koydu.

"Eee, Donghyuck. Annenle baban nasıl?"

Annem klasik bir muhabbeti başlatırken tabağıma et yemeği yerine ortadaki salatadan koydum. Et sevmezdim.

"İyiler Bayan Jung. Şu an şehir dışındalar, teyzemin bebeği olmuş. Sanırım onun yanına gittiler."

"Ah! Ne güzel!" Annem babama imalı bir bakış attığında güldüm, Yoonoh ise avucunun içiyle alnına vurdu. "Yok artık..."

"Ne var canım? Aaa," dedi annem Mark'ın yemek dolu tabağını ona uzatarak. "Mark, annenler Kanada'ya gitmiş galiba?"

Mark, "Evet," dedi ve tabağını önüne bırakırken hafifçe başını salladı. "Babamın işi çıktı. Annem de onu yalnız bırakmak istemedi. Sonra abim de onlarla gitmeye karar verdi. Haftaya dönecekler sanırım."

"Umarım döndüklerinde görüşebilirsiniz."

"Anne, haftaya Japonya'ya gidiyoruz demiştim sana."

"Aaa, doğru."

Kısa bir sessizlik olurken ve ben salatamdan yerken Mark'ın durgun olduğunu görebiliyordum. Donghyuck'a baktığımda o halinden gayet memnun bir şekilde yemeğini yiyordu. Ayağıma bir şeyin çarptığını hissettiğimde önüme döndüm. Yoonoh dik dik bana bakıyordu.

Far From Any RoadHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin