"Jungwoo, şimdi sıçtım ağzına."
Taeil iki tane üst üste +4 kart attığında solunda oturan Jungwoo elindeki kartları masaya fırlatıp oturduğu yerden ayağa kalktı.
"BU NE YA! KİŞİSEL SALDIRI ALTINDAYIM İTİRAZ EDİYORUM! BÖYLE OYUN MU OLUR ANASINI SATAYIM İKİ TURDUR ÇEKMEDİĞİM ÇİLE, ÇEKMEDİĞİM KART KALMADI!"
Yaklaşık on beş dakika öncesine zaman yolculuğu yapalım. UNO oynamaya ikna etmek üzere diğer odaları turlamış ve herkesi mutfağa davet etmiştim. Abimi odasından sürüklemiş, salonda uzanıp Youtube'dan bir şeyler izleyen Mark'ı dürtüklemiş, Jungwoo ve Taeil'e de yalvarmıştım.
Fakat bazı işler tahmin ettiğim gibi gitmemişti. Taeil'in önerisi ile oyun ölümüne ciddileşmişti çünkü artık klasik bir UNO değildi. Mutfağı Kim Toplayacak yarışmasına dönüşmüştü ve şu anlık Jungwoo hariç herkes eşitti.
Jungwoo söve söve ortadaki desteden 8 kart çekerken sırası gelen abim ortaya kart attı. Tur kazasız bir şekilde yeniden Jungwoo'ya dönünce elindeki kartlardan 6 tanesini ortaya atıverdi.
Karşısında oturan Mark, "Çüş hyung," dedi ve uzanıp kartların doğru olup olmadığına baktı. O sırada Jungwoo elinde kalan kartlarını yelpaze gibi kullanarak kendini serinletiyordu. "Başlatma çüşüne valla geldiler bana. Kaç turdur bana oynuyorsunuz, gözüm hepinizin üstünde, SeoNeul hariç."
Gülerek tek bacağımı oturduğum yere çektim ve çenemi dizime yasladım. Arkada Taeil'in açtığı EDM şarkılarından biri çalıyordu ve herkesin kafası sallanıyordu. Hareketli yer geldiği an Taeil ve Yuta dans ediyordu. Ortam aslında feci iyiydi fakat kaybetme korkusu yüzünden hepimizin götü tutuşmuştu.
Benim bile tutuşmuştu çünkü ne kadar misafir olsam da oyunu kaybedersem tezgahın üstündeki akşam yemeğinden kalan yığın yığın bulaşık bana kalacaktı.
"Monopoly oynasaydık hepinizi sömürmüştüm var ya," dedi Yoonoh sıra ona geldiğinde elindeki iki karttan birini atarak. "Uno!"
"Lafla peynir gemisi yürümez," dedi Yuta ve ortaya +2 kart attı. Mark, Taeil ve Jungwoo da ortaya +2 ve +4 kartları atarken sıra Uno olmuş Yoonoh'a, sağımda oturan abime geldi.
Bana baktı. Ben de ona baktım. "Yapma gözünü seveyim," dedim. Ama yaptı.
Ortaya elindeki son kartı, +2'yi atarak ayaklandığında yüzümü hüzünle masaya kapadım ve yumruk yaptığım elimi hafifçe masaya vurarak ortadaki kart yığınına döndüm. "Hayat bugün niye bu kadar zalim?"
Herkes gülerken Taeil hyung kart destesine uzandı. "Ne kadar lazım kardeşime? 20 yeter mi?"
"Uzat oradan bir 12'lik," dedim acıyla gülerek. Taeil para sayar gibi kart çıkarıp bana 12 tane uzattı. "UNO'yu bırakıp kağıttan ev yapmaya başlamama son bir kart kaldı haberiniz olsun."
Mark dediğime kahkaha atıp sıra ona geldiği için kart yığınının üzerine bir tane daha bırakınca anlık şaşırıp ona bakakaldım. Sonra kahkahasını görmezden gelip kartlarımı düzenlemeye çalıştım.
Söylediğim bir şeyin onu güldürmesi garipti. Onunla ilk defa böyle bir ortamda durmuyordum, geldiğim her seferde hep beraber illaki bir şeyler yapardık fakat bugün farklı davranıyordu. Gündüz bana bakması, markette benimle konuşmaya çalışması, imalı sözleri...
Benimle arkadaş olmaya falan çalışıyorsa balkona çıkıp atardım kendimi aşağı. Körelmiş kalbim böyle bir acıya katlanamazdı.
Birkaç tur daha döndükten sonra ben, Taeil ve Mark olmak üzere üç kişi kalmıştık. Mutfağın kaderi tehlikedeydi, en çok da benim. Elinde en çok kartı olan bendim ve çektiğim 12 karttan sadece bir tanesi özel karttı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Far From Any Road
Fiksi Penggemarbazı şeyleri bir kere sevdiğiniz zaman sonsuza kadar sizin olurlar. © dububaoziㅣmark lee all rights reserved kitap kapağı ㅡ Lorbeer Design