33 : mazoşist olsam yeridir

1.4K 177 110
                                    

Elimde dumanı tüten sade kahveyle otoparktan şirket binasına hızla ilerlemeye çalışırken aynı zamanda da buzlu yerden kayıp bir taraflarımı kırmamak için çabalıyordum.

Günlerden pazartesiydi ve bugün resmi olarak yılın ilk karı sonunda Seoul sokaklarına düşmüştü. Aslına bakarsanız resmen yukarıdan kovayla atılmıştı çünkü henüz birkaç saattir yağıyor olsa bile yerler hemen buz kesilmiş, şirket arabaları otoparka giremez olmuştu. Şirket arabaları giremiyorsa nakliyat arabaları da girmezdi ve nakliyat arabalarının girmemesi demek paket kahvelerin tükenmiş olması demekti.

Paket kahvelerimiz bittiği için ben de şirketin yakınındaki bir kafenin yolunu tutmuş, filtre kahvemi alıp geri yola koyulmuştum işte. Ufak tefek maceralar çıkarıyordum kendime, sanırım işkence çekmek hoşuma gidiyordu. Mazoşist olsam yeriydi.

Şirkete girmeyi sağ salim başarıp da asansöre kartımı okutarak binerken telefonuma gelen mesajla donmuş elimle arka cebimdeki telefonuma ulaşmak için çabaladım. Elime alıp da ekrana baktığımda ise gördüğüm mesajla kocaman gülümseyerek sırtımı aynalı kısma yasladım.

Sevgilim olduğuna dair hâlâ şüphelerim olan Mark'ı bende kaldığı gecenin sonraki sabahı yanımda bulamamıştım. Uyandığımda yatak boştu, mutfakta da değildi ve telefonuma bakmak için masaya döndüğümde ancak o zaman açık defterimin sayfasına bıraktığı notu görebilmiştim. Not aşağı yukarı şu şekildeydi:

diğerleri şüphelenmesin diye erkenden çıkıp şirkete gitmem gerekiyor üzgünüm. seni uyandırmak istemedim, bir dahaki sefer habersiz gitmem.

ayrıca uykunda konuştuğunu biliyor muydun? rüyanda beni değil de peeta mellark'ı gördüğüne inanamıyorum :(

Tabii ki notunun ardından benim uykumda Peeta'yı söyleyip onu söylemememin nedeninin geçen gün yaptığım Açlık Oyunları maratonundan dolayı olduğunu açıklamış olsam da Mark garip bir sevimlilikle buna hem sinir olmuş hem de alay konusu haline getirmişti. Fakat benim aklım tüm bu Peeta muhabbetinde değil de Mark'ın bir dahaki sefer habersiz gitmem yazmış olmasında kalmıştı. Yani yeniden kalmaya gelmek istiyor mu demekti bu? O gece eğlenceli şeyler yapamamış olsak bile geldiğine pişman değildi sanırım. 

Fakat bir dahaki sefer ne zaman olur hiç bilmiyordum. Annemler bu sabah geri gelmişlerdi, onlar varken de doğal olarak Mark'ı ön kapıdan sokmam mümkün değildi çünkü ikisi de onun kim olduğunu biliyordu. Annemlere abime söylemeden Mark ile çıktığımı söyleyemezdim çünkü annem bu konularda çok heyecanlandığı için pot kıran bir insandı, babamla henüz o kadar yakın bir ilişkimiz yoktu çünkü sonuçta gerçek babam o değildi bu nedenle sevgili kısıtlamaları gibi bir şey yaşamamıştım. Fakat babamla bunu yaşamamış olmam bundan Yoonoh'a bahsetmeyeceği anlamına gelmiyordu.

Şu anlık ilk temel amacım Yoonoh'a ilişkimizi açıklamaktı ve bu temele ulaşmam için atacağım ilk adım da Mark ile konuşup üçümüzün olacağı sakin bir ortamda buluşmak olmalıydı.

Tüm bunları düşünürken gelen mesajı okumadığımı ve istediğim kata varan asansörden inmediğimi fark edip öncelikle asansörden çıktım, ardından da ekrana baktım.

mark
eyyy guess what
şirketteyim
buluşalım
(11.16)

seoneul
yes be olur
(11.19)

seoneul
bu arada ufak bir soru:
sence artık yoonoh'a söylemeli miyiz
(11.19)

Kahvemden yudumlarken ağır ağır koridorda ilerledim, aynı zamanda da ekrana bakıp Mark'ın cevap vermesini bekliyordum fakat stüdyo girişine gelene kadar cevap gelmedi. Tam vazgeçip telefonu altımdaki buz mavisi, dizleri yırtık kotun arka cebine atacağım sırada bildirim geldi.

Far From Any RoadHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin