Kapının çalmasına şaşırmamdan daha çok şaşırdığım şey güzel bir kadının bana "Jellal-san burda mı?" diye sormasıydı. Gözüm seğirmeye başlamıştı bir anda.
Kapıyı açtığımda karşımda beyaz saçlı çok güzel bir kadın görmeyi beklemiyordum, suratında nazik bir gülümseme vardı üstelik ve Jellal'i soruyordu.
Çekingenliğimi bir kenara bırakıp düz bir sesle "Kimsiniz?" diye sordum. Yine gülümseyerek "Ben Mira." demişti. "Jellal-san, bana birilerini emanet etmek istediğini söylemişti."
Ah... Bu Jellal'in yolculuğa çıkmamız için yaptığı hazırlığın temel parçasıydı, çocuklara bakmasını istediği güvenilir arkadaşı, arkadaşının bu kadar güzel olduğundan daha önce bahsetseydi keşke.
Gülümsememden duygularımı belli etmemeye çalışarak ki hiç başarılı olduğumu sanmıyorum, onu içeri davet etmiştim. Kibar bir teşekkürle yanımdan geçip içeriye doğru ilerlediğinde tek düşünebildiğim Jellal'in tepkisiydi, o yüzden peşinden içeri girmiştim ben de.
Jellal'den önce Romeo onu gördüğüne çok sevinmiş gibi koşturarak "Mira-nee!" demişti heyecanla. "Özlemiştim."
"Bir süre sizinle o ilgilenecek o yüzden onu özlemene sevindim, Romeo." Bu sözüme gülerek "Gülüşünde bir sorun var." demişti Romeo. "Çok sahte duruyor, yoksa onu üvey anne konumunda mı görüyorsun?"
Gözlerimi kısıp "Bir daha böyle bir şey söyle de kılıç antremanlarımızda gerçek kılıç kullanıp kendimizi tutmayalım." dediğimde onu susturmayı başarmıştım ama dışarıdan bakıldığında çok ürkütücü biri gibi göründüğümü fark edip utandım.
Jellal mutfaktan ellerini havluya silerek gelirken "Ah, Mira." demişti oldukça normal bir sesle. "Gelmene sevindim, biz yokken çocuklarla ilgilenmeyi kabul ettiğin için teşekkürler."
Direk konuya girmişti ve her şey oldukça normal görünüyordu. Sanırım Jellal'in tanıdığını her güzel kadından şüphelenmeyi bırakmam gerekiyordu, şu eski yardımcısıyla olan ilişkisini çözemediğimden iyice paranoyak olmuştum.
Kendime gelip "Ben de Wendy adına teşekkür ederim." dedim. Omuz silkip "Hiç sorun değil." demişti. "Çocukları severim."
Ortak bir noktanın getirdiği heyecanla "Ben de!" dedim sonunu düşünmeden. Bu cümlem Jellal'in kıkırdamasına yol açınca utanarak kafamı eğmiştim, sonrasında Mira "O zaman tüm bu işler bittiğinde ikinizin çocuğunu sevmeyi çok isterim." dediğindeyse bu sefer utanan Jellal olmuştu.
Yakasını çekiştirdikten sonra yüzündeki kızarıklığı görmeyelim diye havluyla yüzünü siliyor gibi yapıp "Güzel bir fikirmiş." demişti sadece. Gözlerini bana dikip "Kulağa hoş geliyor." diye de eklemişti doğrudan kalbimi hedef alır gibi.
Jellal'le olan bakışmamız Romeo'un göz devirip "Bari bizim önümüzde flört etmeyin." demesiyle kesilmişti. "Çocuk psikolojisinden de mi anlamıyorsunuz?"
Sinirime engel olmaya çalışarak onu ensesinden tuttum ve "İşine gelince çocuksun, gelmeyince değilsin bakıyorum." dedim dişlerimin arasından. "Çocuk dediğin büyükleriyle böyle konuşmaz."
Ensesini azıcık sıktığım için "Haklısın, çok üzgünüm!" demişti bir anda geri çekilirken. "İstediğiniz kadar flört edebilirsiniz, hatta hazır başbaşa yolculuğa çıkıyorken çocuk işini de aradan çıkarın da rahat edin."
Ben iyice kızarırken Jellal "Senin çenen Mira'yı görünce fazla düştü." demişti tehlikeli bir gülüşle. "Bizim bu eve geri döneceğimizi unutma lütfen, olur mu?"
Yutkunup gergince bize baktıktan sonra "Üzgünüm." demişti hiç de üzgün olmayan bir sesle. Sadece korkudan kabullenişe geçmiş olmalıydı ama zaten yeterince utanmıştım, o yüzden daha fazlasıyla uğraşmayacağımı bilmek beni mutlu etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Şehri : Savaşçı
FanfictionSavaş patlak verip saraya kadar ilerlediğinde Prenses Wendy'i korumakla görevli olan kadın savaşçı Erza Scarlet'in onu korumak için kaçmaktan başka çaresi kalmamıştı. Prensesi güvenli bir yere götürdükten sonra en büyük amacı ona hakkı olan tahtı ve...