Semon klanının genç efendisi şaşkınlık ve öfkeyle ayağa kalktı.
Arenada çıt çıkmıyordu , herkes elinde iblis kanı bulaşmış gri kılıcı tutan Jagoya bakıyordu.
Jago öfkeden gözü dönmüş olan iblisi rahatça öldürmüştü, sinirli hareket ettiği için tam 44 tane açık vermiş ve rahatça boynunu kestirmişti.
Bu açıkları çok kısa bir anda vermiş olsada Jago için yeter de artardı.
Hakem sonunda şaşkınlığını üzerinden attı.
"Skyfall kazandı!!!"
"Yeni maçlara devam etmek istiyormusun?"
Hakem Jagoya bakarak konuşmuştu.
Jago konuşmadan sadece kafasıyla onayladı.
Kısa bir süre içinde arenaya iki kadın girdi ve başı gövdesinden ayrılmış devasa iblisi götürdüler.
Şehir Lordu özel locasından savaşı izlemiş ve tüm gün boyunca ilk defa yüzünde bir gülümseme oluşmuştu.
"Bakalım kaç kişiyi daha kılıç oyununla yere sericeksin"
Sessizce mırıldanmıştı.
Lordun hemen arkasında zayıf biri ayakta duruyordu. Zayıf olmasına rağmen 100. Seviyeye ayak basmış gerçek bir ölümsüzdü.
Gözleri bir savaşcının aksine kurnaz bir tüccarın bakışına sahipti.
Onu ön plana çıkaran özellik zekası olduğu rahatça belli oluyordu.
Adamın gözlerinde kısa süreli bir parıldama oluştu,
"Efendim iblis saldırmadan önce 31 den fazla açık verdiğini gördüm, çok kısa bir anda vermiş olduğu bu açık o kişi tarafından kusursuzca değerlendirildi"
Şehir Lordu dikkatle sağ kolu olan adamı dinliyordu.
"İblis gözüne sahip olduğum için savaş açıklarının bir kısmını görebiliyorum ve analiz yeteneğimde pek fena sayılmaz"
Şehir lordu adamın sözünü keserek konuştu.
"Yani ne demeye çalışıyorsun??"
Adam Lordun hafif öfkeli sesini duyunca hiç aldırış etmeden gülümsedi.
"Büyük ihtimal bu kişi de özel bir göz soyuna sahip, ve diğer bir düşüncemde o kişide de iblis gözü var"
Şehir Lordu zeki hizmetkârnın görüşlerini her zaman çok dikkate almıştı ve bugüne kadar haksız bir duruma düşmemişti.
Elini kirli sakalına götürdü ve hafiften kaşımaya başladı.
"Bu maskeli adamın karşısına çıkıcak rakipleri sen ayarla Aron , eğer güzel bir performansa sahipse"
"Onu kişisel askerim falan yapabilirim"
Adamın gözlerinde sinsi bir parıltı oluştu.
Tam ağzını açıcağı sırada , şehir Lordu ve Aron denen hizmetkarın zihninde güçlü bir ses yankılandı.
"Onunla bizzat ben ilgileniyorum!! Karşıma çıkmayın , o değersiz canlarınızı almiyim"
Sinirli ve tehditkar ses ikilinin zihninde yankılanınca telaşla etrafa bakmaya başladılar.
Şehir Lordu, arenanın en arka kısmında yırtık bir kürk elbise giyen aurasız dilenci kılıklı adamı görünce korkudan titremeye başladı.
Oturduğu Locada ayağa kalktı ve diz çöktü. Hizmetkarıda hemen peşi sıra yere çökmüştü.
Şehir Lordu titrek bir sesle uzaktaki dilenciye baktı ve konuştu.
"Affedin Efendim!! bu aciz şehrimize teşrif ediceğinizi asla ve asla aklımızdan geçiremezdik"
Loca özel bir formasyonla kaplı olduğu için dışardan içerisi görülmüyordu o yüzden kimse şehir lordunu ne görmüş nede duymuştu.
Dilenci kılıklı adam locaya küçümser bir ifade attıktan sonra kafasını salladı.
"Tamam zırvalamayı kesin ve yerinize oturun"
Şehir Lordu kalktı ve koltuğuna oturdu, önceki kibirli ve kendinden emin ses tonundan eser kalmamıştı.
Kısa bir süre sonra Aron merakla efendisine seslendi.
"Kimdi o Lordum"
Şehir Lordu rahat bir nefes verdikten sonra Arona döndü ve ciddi bir tonda sorusunu cevapladı.
"Kıyamet Ordularının Başkomutanı Johanson Shelton"
"Namıdeğer, Şeytan kral"
Aron bu cevabı duyunca ilk baştaki şaşkınlığı yüz katına çıkmıştı.
Alnında biriken terleri sildi ve dilenci kılığındaki adamın önceden durduğu yere baktı.
O yer bomboştu ve adam kalabalığın arasında çoktan sıkışmıştı.
"Kral, Justın Sheltonun küçük kardeşi"
"Kıyamet orduları gibi gezegenin en güçlü kuruluşunun lideri olan birisi neden bu şehre geldi"
Arenanın demir kapısı gıcırdamış ve dev bir satır kulanan savaşçı ortaya çıkmıştı.
Jago yeni rakibini kısa süre izledikten sonra ikiside sanki bu anı bekliyormuş gibi birbirlerine aynı anda yıldırım hızında saldırıya geçmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANDREA
Fantasy"Benden Hafif bir meltem olmamı mı istiyorsunuz??" "Ha aha haaa" "Size Kasırganın gücünü tattırmama izin verin "