BÖLÜM 136

3.8K 324 21
                                    

Jagonun maskesi yavaşça yok olmuş ve boynunda bir dövme şeklini almıştı.

Bu büyülü hazinelerin güzel tarafıydı.

Genç adam elindeki altın platin kartı aldı ve kendini yatağın üstüne attı.

Pamuk gibi yatak Jagonun bedenini resmen içine gömmüş yorgunluğunu çekmeye başlamıştı.

Bahislerden toplam 150 milyon altın kazanınca ilk işi en lüks hana girerek oda tutmak olmuştu.

Masasının üzerindeki çeşit çeşit yemek ortama büyülü bir koku yayıyor ve insanı cezbediyordu.

Jago yerinden kalkmadan elini salladı ve nazik bir hava akımı eşliğinde yiyicekleri ağzına gönderdi.

Birkaç dakikadan kısa sürede tüm yemeğini bitirmiş ve yorgunluğu gün yüzüne iyice çıkmıştı.

Jago üşengeç bir tavırla ayağa kalktı ve üstünü çıkararak duşa girdi. Duştan çıkınca üzerine giydiği ince pijamasıyla kendini lüküs yatağın kollarına bıraktı.

Uyku zihnini dinlendirmeye başlamıştı, suratındaki huzurlu ifade gözle görülmeye değerdi.

Ama aynısı ruh boşluğundaki kızıl enerji bulutu için geçerli değildi.

Mor yıldırım her zamanki gibi baskıcı bir biçimde duruyor , resmen kaçmasını engelliyordu.

Kızıl bulut bir anda yüksek hızla büyüdü ve küçüldü, dakikalarca sürekli boyutunu değiştiriyordu.

Mor yıldırım hacmi sürekli azalıp artan enerjiyi turtarken zorlanıyordu.

Kızıl bulut sanki canlı bir varlık gibi kaçmaya çalışıyordu.

Sonunda zorda olsa bir tutam daha koptu ve mor yıldırımlardan sıyrılarak Jagonun bedenine karıştı.

Jago herşeyden habersiz huzurlu bir şekilde uykusuna devam ediyordu.

Genç adam aralıksız 15 saat yattıktan sonra gözlerini zorluklada olsa araladı. Uzun süreli uykusunda hiç kıpırdamadan yattığı için vücudu tutulmuştu.

KRAKK----------

Tüm eklemlerinden çıtlama seslerini çıkardıktan sonra yavaşça ayağa kalktı ve aynanın karşısına geçti.

Jago saçını düzelttiği sırada bir anda yoğun bir hüzün duygusunun yakınlarda belirdiğini hissetti.

Genç adam şaşkınlıkla etrafına bakındı.

"Birisi üzülüyor mu?"

Jagonun şaşkınlığı artarken hızla üzerini değiştirdi ve Savaş Tanrısının Gözü sayesinde hemen duvarın diğer tarafında kalan kişiye baktı.

Yan odada bir kadın ağlayarak gözyaşlarını akıtıyor yatağın üzerinde oturuyordu.

Jago bu görüntüyle içini bir korku kaplamıştı.

"Ne yani lan!! Artık duyguların sesini de mi duyabiliyorum ???"

Jago kadından yayılan hüzün dalgasını gayet net bir şekilde görüyordu ve hissediyordu.

Gözünü kapattı ve kadına odaklanmaya başladı.

"Üzülme , bugün senin hayatının en mutlu günü"

Sessizce söylemiş ve bir yandan mutluluk duygusunu düşünerek kadına yönlendirmişti.

Kadın ağlamasını bir anda durdurmuş ve gülmeye başlamıştı, delice gülüyor sanki çok komik bir espiri duymuş gibi hâli vardı.

Jago bu manzarayla dahada şaşırmıştı , mutluluk hissini durdurmuş ve başka odalardaki kişilerin duygularını hissetmeye çalışmıştı.

Aynı sırada keder, aşk, hüzün, mutluluk, umursamazlık, ciddiyet ve şehvet gibi bir sürü duyguyu görmeye başlamıştı.

Her bir duygunun kendine ait belli bir tonda rengi vardı ve birbirlerine hiç benzemiyorlardı.

Jago umursamaz bir duygu dalgası yayan adamın tekine ciddiyet duygusuyla karşılık vermiş , adam ise anında ayağa kalkarak çantasına sarılmış içinden bazı evraklar çıkarmıştı.

Ciddi bir surat ifadesiyle evrakları inceliyordu.

Genç adam saatlerce bunu denemiş ve her seferinde başarılı sonuç almıştı.

"Vay anasını resmen heriflerin hissettiği duyguların aynısını hissedip görebiliyorum"

"Tıpkı empati yapmak gibi"

Jago kendi kendine düşünürken bir anda aklına güzel bir isim geldi.

"Ben bir Empat oldum"

"Duyguları hisseden ve kontrol edebilen bir Empat"

ANDREA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin