2.9

634 23 16
                                    

"Sen misin?"

Hayretle kaşlarım yukarı doğru kalkarken, arkama dönüp, göğsümde bağladığım kolumu çözdüm.

Bir dakika ya, Can kimdi şimdi?

"Evet," dedi omzunu silkerken.

Hadi ya, ciddi misin!

Rahatlığa bak ya, birde bu mu sorumluluk sahibi?

"Hani şu, Ahmet hoca ile konuşan?" Dedim teyet geçmek istercesine.

Yanındaki arkadaşı boş bulduğu bir sıraya otururken o bana doğru gelmeye başladı. Ama bir göğsünü kabartmış...

"Başlayalım istersen derse?"

Gözlerimi devirmeden edemedim, bir insan niye bu kadar egoya sahip biri olurdu ki?

Bu kesinlikle Deniz olamazdı, kesinlikle!

Aklıma gelen şeyle kafamı sağa ve sola salladım. Ben yalnız çalışmak istiyordum, başka biriyle değil.

"Yok," dedim onun aksine sakin bir şekilde, abartmadan. "İstemiyorum öyle bir şey, eksiklerimi kapatırım ben."

Yüzüme bakmadan sınıfta en arka sıraya doğru ilerledi. Eliyle arkasından boşver der gibi bir hareket yapıp, "Tamam o zaman, görüşürüz."

"Görüşmeyiz," deyip duymayacağı bir tonda fısıldadım ve cevap vermeden yanımdan geçen çocuğa çarparak sınıftan çıktım.

Egoist insanlardan nefret ederdim.

Kim sever ki?

Bir insanın boşuna kendini övmesi saçmaydı, bırakın, zahmet olacak da sizi bir başkası övsün.

Deniz'in dediği üzere kütüphaneye gitmeye başladım. 10 dakikam gitmişti bile.

İstemeden göz devirdim ve telefonu çıkardım cebimden.

Belki garipti ama girişte telefonları alınan öğrenciler değildik ya da telefonu müdür/ müdüre yardımcılarına verilen...

Paranın gücü dediğinizi duyar gibiyim, hayır.

Kolejde değilim, sadece fen lisesi.

Ve müdüre hanımımız sadece fazla mükemmel.

Derste açılmadığı sürece hiçbir şekilde sıkıntı çekmiyorduk.

Bu fazla güzeldi.

"Görüşeceğiz,"

Duyduğum sesle kafamı yana çevirdim, "yine mi sen?"dememek için kendimi zor tuttuğum dakikalardaydım.

Ben kendi sesimi zor duymuştum, bu nasıl duymuştu?

"Pardon?" Dedim tek kaşımı kaldırırken.

İnsanları sevmiyordum.

"Son dediğini duydum, doğrusu ben duymadım. Birkan söyledi."

"Ne güzel işte, hadi bana eyvallah."

Allah'ım, bana insanlarla konuşma sabrı ver. Bol bol Amin.

"Tamam ağır abi, sakin ol." Dedi gülerken.

Gözüm birden gülüşünde takılı kaldı.

Tövbe tövbe.

"Söyleyebilirsin, dinliyorum."

Gülmeyi kesip, orta uzunluktaki sarı saçlarını düzeltti sağ eliyle. Ardından sol elini açıp benim kolyemi gösterdi.

"Kolyem?" Dedim fazlasıyla şaşırırken, hatta sesim bile yükselmişti.

"Evet," dedi geri avcunu kapatırken. "Sıranın orada düşürmüşsün."

İyi de kaç yıldır boynumda olan kolyeyi nasıl düşürmeyi becermiş olabilirdim?

"Tamam, verir misin şunu?"

"Eğer pazar günü ders anlatırsam neden olmasın?"

Bir insan ders anlatma manyağı olmak zorunda mıydı?

"Ver şunu!"

Uzun olduğu yetmezmiş gibi ayak uçlarında yükselip, ileri geri sallanmaya başladı.

"Teklifim belli," dedi gülerek.

Allah'ım, çıldıracağım!

'Muhabbetin' uzamasını istemiyordum. Ayrıca yeterince geç kalmıştım!

Ayaküstü kabul edip, kolyemi geri istedim.

Vermedi,

Alırdım.

Kim gerçek anne ve babasından kalan son hatırayı tanımadığı birinin eline bırakırdı ki?

Bölüm sonu.🍗🍗

Ne yapayım, başından beridir zaten üvey olduğu aklımdaydı. andgajhsjaha Şimdi gerekli oldu sadece, ilerdeki bölümler için.

Bu arada, benim aklımda daha çok şey var ama çok mu sıkıcı? Sizce yakında final yapmalı mıyım? Yoksa bana mı kalsın?

Bunun yanında Esila, Can'a sert davranıyor bunun farkındayım tabii ki. Ama Esila aldatıldığı için pek güvenmiyor, hatta bu yüzden insanlarla muhatap olmuyor.

Neyse, Can'ı sevenler burada mı?

Düşman olmayın çocuklarıma.💙

Son olaraaak, bu da o kütüphane şeysinden önceki son bölüm. Bundan sonraki yine normal zamankinden devam edecek.

Hadi ben kaçtım.

Parmaklarımızın İzi | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin