3.1

610 25 12
                                    

Telefonu açtığım gibi, geri arka cebime koydum. Kulaklık takmıştım zaten.

Kalbim heyecandan deli gibi atıyordu, meraktan ne yapacağımı şaşırmıştım.

Onun sesini duyacaktım.

Deniz'in!

Kalbidenizmavisi'nin!

Heyecanla sanki o görecekmiş gibi saçımı düzelttim ve direk söze girmeye karar verdim.

"Merhaba, nasılsın? Şimdi bir cevap vermeni beklemeden, iyi olduğunu varsayarak dediğim şeyi anlatacağım. Şu ana kadar kimseye anlatmadığım şeyi, şu anda sana anlatmam ne kadar doğru bilmiyorum ama içimden bir ses sadece sana anlatıp, rahatlamam gerektiğini söylüyor. Bende şu an onu yapıyorum.

Aslında hemen hemen her şeyimi biliyorsun, hatta bunu da biliyor olmalısın. Teyzemi dahi bilen birinin bilmemesi garip olur diye düşünüyorum.

Neyse, işin özü: ben evlat edinilmişim.

Tabii bunu hiçbir zaman ailem bana hissettirmiyor ama nadir de olsa merak etmiyor değilim, kimim ya ben?

Gerçek ismim ne, küçükken nasıldım, nelerden hoşlanırdım, en yakın arkadaşım kimdi, nerede kaldım?

Her şeyi deli gibi merak etsem de öğrenemiyorum işte.

Ailemin söylediğine göre, beni sahiplendikleri gün yine bir araba kazası geçirmiş ve hafızamı kaybetmişim. Dolayısıyla şu an hiçbir şey hatırlamıyorum öncesine kadar.

Hatta, 7 ay gibi bir süre konuşmamışım.

Ama geceleri sayıkladığım iki şey oluyormuş genelde: biri anne, diğeri ise mavi.

Mavi ne alaka, hiçbir fikrim yok. Ayrıca şu an en sevdiğim renkte mavi değil, mor. Küçükken de en sevdiğim rengin mavi olması bence çok garip. Her küçük kızın en sevdiği renk pembe değil midir? Sanırım tabuları yıkmak için gelmişim dünyaya."

Bir dakika duraksadım içimde. Deniz'in kullanıcı adının içinde de geçiyordu mavi kelimesi. Yoksa onunla bağlantılı olabilir miydi? Yoksa birbirimizi daha çok küçükken tanıyor olabilir miydik? Yine de bir şeyler sezdiğimi anlamasın diye hayır, bundan ona bahsetmemiştim.

"Anneme ne zaman sorsam, konuyu bir şekilde kapatabiliyor. Çok da üsteliyemiyorum da açıkçası, onları üzmekten deli gibi korkuyorum. Kim korkmaz ki anne ve babasını üzmekten?"

Fazlasıyla uzun konuşmuştum, nefes alma ihtiyacıyla dolup taştığım an bir şey duydum.

Onun sesini.

"Biliyorum, her şeyi."

Sesli bir yutkunma...

Bir insanın ses tonu böyle olamazdı, bir tını insanı bu kadar etkisi altında bırakamazdı.

"Deniz..."

Adını ilk defa sesli söylüyordum sanırım, hem de ona karşı.

Bu çok farklıydı, kendimi kaybolmuş gibi hissediyordum onun şehrinin bilmediğim bir kasabasında...

"Esila..." Dedi aynı şekilde. Aynı zamanda ilk defa adımı ondan duyuyordum, bugün ölmezsem bir daha ölmem.

Ay, tutun beni.

"Seni seviyorum."

Ona, 'seni seviyorum' demek isterdim belki ama... Boşuna yalan söylemek bir şey kazandırmazdı.

Cevap vermedim, durdum.

Ufak bir gülme sesi duydum, o kadar hafifti ki... Pişman oldum kısa bir süre.

Ardından sadece bir şeyler mırıldadı,

"Dediler 'Seni sordu yine biri, kalbi masmavi denizler gibi'"

Ve...

Suratıma kapanan bir telefon daha.

Bölüm sonu.🌽🌽

Esila, annem bu suratına kapanan ikinci telefon, ne işledin annem sen?

Djaşskaşskağslaş

Tabii içimden bir ses son kısmı yazarken aynen şu şekildi, "Al, gırdın gırdıııııııın!"

Esila'ya kızacaklar olabilir, inanın yaşadıkları kolay değil. Hem bence seni seviyorum deyip yalan söylemesi her ne kadar, Deniz'i mutlu etse de sonuçları kötü olurdu.

Şu an için sevmiyorsa yapacak bir şey yok...

Neyse, ben yine kaçıyorum.

Parmaklarımızın İzi | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin