tenth day

678 101 116
                                    

Waliyha'dan, Bear'ın uyuduğuna dair aldığım mesaj dolayısıyla evin kapısını anahtarla açarken hâlâ aptal gibi sırıtmayı kesememiştim. İçimde çok fazla enerji vardı, Waliyha gittikten sonra Bear'ı uyandırıp onunla dağıtmayı düşünüyordum. Hatta günün şerefine çikolatalı sütünü daha fazla toz koyarak yapabilirdim.

Kapıyı ittikten sonra şarkı mırıldana mırıldana evime girerken bana gülümseyerek bakan annemi beklemediğim için karşıma aniden çıkmasıyla tiz bir çığlık atmıştım.

"Bayan Payne, iyi misiniz?" diye endişeyle kapıya doğru koşan Waliyha çığlığın annemden değil de benden çıktığını fark edince gülmemek için dudağının kenarını ısırmıştı. Sanki az önce yaptığım normal bir şeymiş gibi "Hoşgeldin anneciğim." diyerek ona sarıldım. Waliyha bizi yalnız bırakmak adına uzaklaşmıştı. Annemi o işe başladığından beri, yani neredeyse bir aydır örmüyordum. Ondan önceki bir ayı hiç ayrılmadan geçirdiğimizi hesaba katarsak gerçekten özlemiştim.

"Neden bu kadar mutlusun?" diye sormuştu annem sıcacık elleriyle sırtımı sıvazlarken. Beni en son bıraktığında yarım saatte bir uyanıp Bear'ın nefes alış verişlerini kontrol ettiğim için hep huzursuz ve uykusuz geziyordum, bu yüzden en son iki yıl önce böylesine enerjik gördüğü oğlu ona tuhaf gelmişti.

Daha her şeyin başındayken anneme söylersem olacakları az çok kestirebildiğimden Zayn'den hiç bahsetmeyerek "Terapi işe yaradı." dedim. Bu sırada arkasından mutfağa girmiştim, yaptığı yemeklerin kokusunu özlemle içime çektim.

"Ben demiştim." diyerek kendini beğenmiş bir gülümseme yaptığında gözlerimi devirsem de iki ay önce homurdana homurdana başladığım bu terapinin hayatıma kattıklarını görmezden gelemezdim. Eğer annem beni gizlice kaydetmiş olmasaydı, Brian ve Rory gibi bir dostum, Matt gibi bir ağabeyim, April gibi bir kız kardeşim ve en önemlisi de Zayn gibi kalbimi yeniden canlandıran biri hayatımda olmayacaktı.

"Liam, ben çıkıyorum." diyen Waliyha'yı uğurladıktan sonra yaptığı çorbayı karıştırırken yüzünde hafif bir tebessüm olan annemin yanına döndüm.

"Güzelmiş."

"Abisi de öyle." ağzımdan kaçırdığım şeyi fark eder etmez sustuğumda annem imâlı bir şekilde bana bakmıştı. Daha fazla şey söylemek ve annemin 'En son birini sevdiğinde kapına çocuk bıraktı.' nasihatlerini dinlemek istemediğim için gergince gülümseyerek "Ben Bear'a bakayım." deyip cevabını beklemeden odama doğru ilerledim.

Oğlum annesi onu bana bıraktığı günden beri elinden düşürmediği oyuncak ayısına sarılmış, masumca uyuyordu.

Bazen ona bakıyor ve eksiklik hissedip hissetmediğini düşünüyordum. İlk hafta Bear durmadan ağlamıştı, yapabildiğim her şeyi yapmıştım ancak bir türlü susmak bilmemişti. Sonra annem, Cheryl'nin parfümünü hatırlayıp hatırlamadığımı sormuştu. Hayatımda büyük yer edinen bir kadın olduğu için her şeyini biliyordum, annem gidip almamı söylediğinde mantıksız bir şey olduğunu düşünüp homurdanarak almıştım. Ancak ablam Nicole parfümü sıktığı dakika sakinleşip kollarını ona uzatan Bear, annesini ne kadar özlediğini kanıtlamıştı. Bu ayıcık da annesinden ona kalan son hediyeydi.

Cheryl'e karşı hissettiğim dayanılmaz nefret bir anda tüm mutluluğumu alıp götürmüştü. Bu küçük bebeğe bu acımasızlığı nasıl yapabilirdi? Onu nasıl kendisine alıştırıp öylece terk edebilirdi? Bundan sonra Bear için daha çok çabalayacaktım çünkü daha bir yaşına bile gelmeden yeterince drama yaşamıştı. Bazen kendi içimde dehşete düşüyor, ona nasıl annesinin yokluğunu hissettirmeyeceğimi saatlerce düşünüyordum. Bu gerçekten büyük bir sorumluluktu ve nasıl altından kalkacağımı bilemiyordum.

My Therapy // Ziam MayneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin