Toplu terapileri her zaman komik bulmuşumdur. Sadece bir terapist ve birçok sorunu olan insan... Terapist kime yetişebilirdi ki? Ancak annem başkalarının problemlerini görmenin beni daha iyi yapacağına inandığı için haberim bile olmadan ismimi yazdırmıştı. Altı kişilik bir grupla her çarşamba buluşacaktım ve böylece her şey düzelecekti. Ne kadar saçma! İstesem tüm problemlerimi şu saniye çözebilirdim ancak yapmak için uğraşmıyordum. Ve bu terapiye gelmem yine kendim için uğraşmadığım sürece yararlı olmayacaktı. Hiçbir insanın bir başkasının tavsiyesine, acımasına veya saçma sözlerine muhtaç olduğunu düşünmüyorum. Acı da, sevgi de, öfke de hepsi insanın kendi beynindeki düşünceydi ve bu yüzden kontrol ondaydı.
Arkama dönüp annemle Bear'ın oturduğu arabaya baktım, annem de bana bakıyordu. Ellerini kaldırıp girmemi istercesine salladığında iç çektim. Daha terapiye başlamadan düşündüklerimle bir sonrakine gelmemek için kendimi ikna etmiştim, bu yüzden içeriye doğru sadece bugünlük isteksiz adımlar attım. Yedi sandalyenin beşi doluydu. En başta terapistin kendisi, onun yanındaki sandalyede rahip gibi giyinmiş bir adam, onun yanındakinde on altı yaşlarında boş bakışlarını yere dikmiş bir kız, muhtemelen obezite problemi yüzünden burada olan bir adam, yirmi yaşlarında rengarenk giyinmiş ve burada olan bir insanın sahip olmaması gereken koca bir gülümsemeyle oturan yakışıklı bir çocuk, benim olduğunu tahmin ettiğim son sandalyenin yanında da yere çökmüş bir şekilde elindeki diş fırçasıyla kendi sandalyesini hırsla firçalayan bir adam.
Cidden, nereye düştüm ben?
Hepsi bıkmış bakışlarla adamı izlerken attığım ikinci adımla dikkatler bana yöneldi. Terapist gülümserken diğerleri ayni anda kafasını çevirmişti.
"Sen Liam Payne olmalısın." kafamı aşağı yukarı sallayarak onayladım. Acaba Bear uyumuş muydu? Sabah çok erken kalkmıştı çünkü.
"Normalde on dakika geciktin ancak şanslısın ki Zayn sayesinde hâlâ başlamadık."
"Gerçekten bitmek üzere. Sadece iki dakika daha." diyen adam çantasından bez çıkarıp sandalyeyi iyice sildikten sonra ayağa kalktı ve yanı başında duran boş kutuya elindeki tek kullanımlık eldivenlerle birlikte attı. Sonunda önüne dönüp saçlarını gözlerinin önünden çektiğinde onu incelemekten kendimi alamadım. Gür, siyah saçları ve güzel bir fiziği vardi. Buradan rengini kestiremediğim gözleri benimkilerle buluşunca tepkisizce kafamı çevirdim.
Öylece ayakta dikildiğimi fark eden terapist, "Yerine otur ve başlayalım." dediğinde olabildiğim kadar yavaş olup yanımdaki adamın yüzüne bakma isteğime karşı koyarak oturdum. Pencereye göz attım, oturduğum yerden arabam görünmüyordu ve bu içime daha çok sıkıntı yüklenmesini sağlamıştı.
"Her terapi başlangıcında kim olduğumuzu ve neden burada olduğumuzu söyleriz. Ben Matt Harrison, buradayım çünkü insanların birbirleriyle iletişim kurarak daha iyi olacaklarına inanıyorum." Terapistin neşeyle dediklerinden sonra geldiğimden beri boynundaki haç kolyesini sıkıca tutup bir şeyler mırıldanan adam sıranın kendisine geldiğini fark edip hızla devam etti.
"Joe Carter. Arkadaşlarım gereğinden fazla dindar olduğumu ve bunun insanlara zarar verdiğini söyleyerek beni buraya gönderdi. Ama tekrar ediyorum, dindarlık bir hastalık değildir."
Diyeceklerini sanki biri kovalıyormuş gibi hızla söyledikten sonra yanındaki kıza bir bakış atıp haç kolyesiyle konuşmaya devam etti.
"April Scott. Lezbiyenim ve tabii ki bundan kurtulmak için burada değilim. Sadece okuldaki zorbalığa katlanacak gücüm kalmadığı için intihar ettim ve lanet olsun ki ölmedim, ailem zorla beni buraya gönderdi. Şimdi de yanımdaki ruh hastası sürekli Tanrı'nın beni cehennemde yakacağını söylediği için akıl sağlığımı korumaya çalışıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Therapy // Ziam Mayne
Fanfiction"Bunu yapabilir miyiz? Biliyorsun, ben hastayım. Temizliğe takıntılıyım." "Sorun yok, ben de sana takıntılıyım." ××× Kurgunun tüm hakları @liveforniall8'e aittir ve yazarın 'My Therapy' adlı kurgusundan uyarlanmıştır. 31 Ocak 2019 - 14 Mayıs 2019