-Derin'in ağzından-
Başım eğik bir şekilde sırama doğru adımladım. Dün anonimden gelen mesajlar kalbimi kırmıştı doğrusu. Neden sürekli aynı şeyi yapıyorsun diye sorsaydı daha az yanardı canım.
Duvar kenarında ikinci sıraya oturduğumda gözümü hızla sınıfın içinde gezdirdim. Bana bakan veya farklı bir şeyle ilgilenen kimse yoktu. Camın önünde iki kız konuşuyordu. Her gün birlikte olmalarına rağmen konuları tükenmiyordu. Garipsiyordum çünkü benim saatlerce konuşabileceğim bir arkadaşım yoktu. Yalnızdım.
Orta sırada telefonuyla oynayan, uyuyan, kitap okuyan vardı. Her şey sıradandı. Defterimi çıkardığım anda içeriye birilerinin girmesiyle bakışlarımı kapıya doğru yönelttim. Ceren. Yanında Laçin ve Ege vardı. Ceren'i kimse sevmezdi, ama bir şekilde yanında hep gezen birileri olurdu. Kendini herkesten üstün ve zeki sanırdı.
Ege'den nefret ediyordum çünkü insanları sürekli kandıran bir üçkağıtçıydı. Laçin daha çok Ceren'le yalnız kalmamak için takılırdı. Ya da biz öyle sanırdık. Ceren insanları yanında tutmak istiyorsa tutardı. O istediği her şeyi alırdı.
Çocukluğumuzda hiç samimi olmadık, ama ailelerimiz arkadaştı. Ailem varlıklıydı. Ceren beni hep kıskanırdı. Ablam bizim aramızı yapmaya çalışsa da Ceren kendisini geri çekerdi. Ablam her daim yanımda olduğu için güçlü olmak ne demek bilmezdim. Ama o ailenin şımartılmış tek çocuğu, duygusuzca insanları itaati altına alıyordu.
Bir gün ailecek yemeğe gidecektik. Doğum günümdü, ama hastaydım. Benim için rezervasyonu yapılan yemeğe katılmadım. Her şey ayarlanmıştı. Evde yalnız kalıp dinlenmek istiyordum. Onlara bensiz gitmelerini söyledim. Bunu hangi zihniyetle söylediğimi bilmiyordum. Gece geç saate kadar gelmelerini bekledim. Aldığım telefonla şoka uğramıştım. Yere çöktüm ve parkeye bakmaya başladım. Hastaneye beni kim götürdü, bilmiyordum. Tek düşündüğüm şey ameliyatta olan ailemdi. Ameliyathaneye biri daha girerken arkasından çığlık çığlığa gelen Ceren'in annesini gördüm. Ceren'in gözü yaşlı, annesinin kolundan tutuyordu.
Ertesi gün dört kişinin cenazesi için uykusuz ve kırık bir şekilde hazırlanmaya başladım. Yaşım küçüktü ama anlayabiliyordum. Babam, arabanın kontrolünü kaybetmiş, Ceren'in teyzesini kendileriyle birlikte kurban etmişti. Cenazede sanki hepsi benim suçummuş gibi Ceren bana katil diye bağırdı. Haklıydı aslında. Onları ben öldürmüştüm. Katildim. Ama kendimi Ceren'e ezdirmemeye çalışıyordum. Artık yanımda olacak bir ablam yoktu.
Babam bana karakalem yapmayı öğretmişti. Dayım beni çatısı altına aldığında, bana çeşitli kalemler ve defterler aldı. Onların resimlerini çizmemi istedi. "Onlar seni en çok seven insanlar. Onlar seni asla unutmazdı. Sen de onları unutma, olur mu? Bak yukarıya. Şu gördüğün iki büyük yıldız var ya, onlar annen ve baban. Hemen altlarındaki küçük olan da ablan. Seni izliyorlar." sesi boğuklaştığında ağlamak üzere olduğunu anladım. "Babana yaptığın resimleri göster, ablana derdini anlat, annene şarkı söyle. Seni mutlu gördüklerinde onlar da mutlu olurlar. Onlar için, kendin için güçlü olmak zorundasın. Tamam mı?" bana sarıldığında hıçkırıklarıma engel olamadım.
Biraz öyle durduktan sonra geri çekildi. "Dayı ben korkuyorum. Ben onları öldürmedim, değil mi? O kız sürekli beni suçluyor. Beni koru olur mu? Hep yanımda ol olur mu?" elini tam minik kalbimin üstüne koydu "Ben de onlar gibi hep burada olacağım miniğim." gülümsedim.
İki yıl sonra dayımın ölümüne gözlerimle şahit oldum. Bu sefer tamamen yalnızdım. Yengem beni severdi, ama dayım gibi değildi. Hep bir mesafe vardı aramızda.
Dayım da arkasında benimle birlikte iki çocuğunu daha bırakmıştı. Küçük kızları Nazlı benden üç yaş küçüktü, henüz her şeyi anlayamıyordu ama bir şeylerin farkındaydı. Büyük oğulları şehir dışında okuyordu. Dayımı kaybettikten sonra bir süre İzmir'e geldi. Aile tekrar toparlanınca geri İstanbul'a döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Princess || Texting
Fiksi RemajaCorç: Derin Corç: Ne yapıyorsun bana anlamıyorum Corç: Böyle hissetmem normal mi bilmiyorum Corç: Yaptığım yanlış Corç: Ama seni yanımda istiyorum ××× gxg #3 gxg #4 gxg #5 gxg #6 gxg #7 gxg #9 |20.03.18|