"Ne yapıyosun?"
İrayna elinde ki evrakları düzeltirken kendisine doğru yönelen adama baktı.
"Ölüm raporunu arıyorum, sevk edilmesi icin ne bekliyorlar merak ediyorum."
Genç adam şaşkınca Iryana'ya bakarken genç kadın omuz silkerek masasına geri döndü. Bir haftadan beri hastanenin morgunda damarlarında ki kanı tatmiype yere boşaltan ve alınmayı bekleyen bir ceset vardı. Melia'yı kimse aramamış, merkezden giden telefonlara ise cevap verilmemişti. Eski eşi dahil hayatında olan herkes sanki bir anda toz olup uçuvermişti.
"Onu almaya kimse gelmedi ve almaya gelmeyeceklerini söylediler." Ege mırıldanırken genç kadın yüzünü ekşiterek elinde ki kağıtları masasına bıraktı.
"Ne demek gelmeyecekler?"
"Eşi istemediğini söyledi. Annesi zaten zorla kapatmıştı hastahaneyi 'O benim kızım değil.' diyor."
İrayna şaşkınlıkla dudaklarını ayırırken aralanan dudaklarjndan bir küfür çıktı. Dudaklarını kapatırken birbirine bastırdı. Masanın üzerinde ki evraklar ona göz kırparken bir an tereddüt etse bile saçlarını sıkıştırdığı pilot kalemi alarak dosyada ki vekalet kısmına imzasını attı.
"O bir ölü. Sadece toprağa ihtiyacı var insana değil."
Sandalyesinin arkasına astığı ceketini alarak giydi. Saçlarını tekrardan kalemle kalın bir topuz yaparak evrakları kolunun altına aldı.
"Duaya ihtiyacı olacak mı?"
"O çoktan cennete gitti."
Kapıdan cıkarken odasında kalan adama göz kırparak ellerini cebine koydu. Daha önce buna benzer bir kaç vaka ile daha karşılaşmıştı. Kendisine ve aklına göre onları ikiye ayırıyordu. Çevresi tarafından istenmeyen insanlar, ve kimsesi olmayan genç insanlar. Hangisinin daha zor olduğu ona henüz sorulmamıştı fakat ona göre öldükten sonra ne olduğu yada ne olacagı kısmı pek umrunda değildi. Gözlerini hayali dünyaya kapıyor ve Tanrı'nın elinde yeniden açıyordu. Gözlerde olan perdeler insanlara asla gerçek yolu göstermezdi fakat nefes alırken ki acı her iki taraftada bâkiydi.
Yapması gerekenlerin başında asla kimseyi düşünmemesi gerekiyordu. Melia ölünce elinde sadece kemik ve etten oluşan bir yapı kalnıştı. Acı hissedemezdi, gözlerini açarak ona bakamaz ya da rengini kaybedip mora dönen dudaklarıyla ona gülemezdi ki bu da işini daha çabuk kolaylaştırıyordu.
Morga indiğinde etrafta ki koku onu yanıltmamıştı. Ceketinin yaka kısmını burnuna doğru tutarak içeri adımını attı. Görevli her zaman ki gibi kimliğini alarak baktı ve ona içeride ölüm kokan kapıyı ardına kadar açtı.
"Melia, cesedini almaya geldim."
"Ailesi mi istemiyor, yoksa kimsesiz mi?"
"Yakılacak."
"O zaman kimsesiz."
Irayna adama ve sözlerine aldırmayarak adımlarını hızlandırdı. '23' kovana geldiğinde elini bu sefer korkarak açmak için attı. Işi asla bu değildi fakat artık ölülerle kendini sınıyordu. Ya da kalbi onların tek gitmelerini istemiyordu.
"Benim için onu cıkarabilir misiniz? Bunu yapamayacağım."
Arkasına doğru seslendiğinde adamın ona karşı kafa salladığını gördü. Elini hiç uzatmadan geri çekti ve ceketine doğru koydu. Son kez kokuyu içine çekerken kolunun altında ki evrakları adama verdi.
"Değerli olabilecek bir kaç eşyası var. Kimse almayacaksa atabilirim,"
"Bana verin lütfen. Bu daha iyi olabilir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Olanaksız |Lanet Serisi 1| #Wattys2020
HorrorLANET SERISI 1.KITAP Bir katil, ne kadar acımasız olabilir? "Kendimi haklı görüyorum." Irayna korkak bakışlarını o'na doğrulttuğunda zorlukla yutkundu. "Bunu, bunu haklı göremezsin. Yaptığın şey, suç!" "Ben bir katil değilim Irayna. Cinayet işlemem...