" Burada olmaz, sakin bir yere geçip konuşalım " diye fısıldadı birden.
" Sen... Sen ne dediğinin farkında mısın? Benimle dalga mı geçiyorsunuz siz? Öldü sandığım adam, senelerce sevdiğim, sonra evlendiğim ve düğün gecesi öldü sandığım adam, bir sene sonra karşımda ve bana sakin bir yerde mi konuşalım diyor? " diye haykırdığımda elimi göğsünden çekip kendi göğsüme koydum. Çok keskin bir ağrı saplanmıştı içime. Sakin sakin nefes almaya çalıştım.
" Süreyya öldü sandığın adam ölmedi işte burada! Lütfen daha fazla rezil olmayalım insanların içinde benimle gel! " diye bağırdı birden ve elini bileğime attı. Şok olmuş bir şekilde çektim elimi ondan...
" Sen kimsin! Sen Ali değilsin! Ali öldü! Siz benimle, benim acımla alay mı ediyorsunuz? O öldü! Evlendiğimiz gece öldü o! Bu nasıl bir şaka! " derken gözlerimi alamıyordum ondan. Sık kirpiklerinin içinden bana bakan yeşil gözleri kan çanağına dönmüştü sanki. Aklım gördüğü bu görüntüye mantıklı olacak tek bir açıklama getiremezken Ali'nin gözünden süzülen yaşla birlikte irkildim ve o herkesin içinde bağırmaya başladı.
" Allah benim belamı versin! Allah beni kahretsin! Bunun olacağını biliyordum! Bir gün bununla yüzleşeceğimi biliyordum! Süreyya... Şimdi kelimeleri nasıl toplarım, nasıl cümle kurarım bilmiyorum. Karşında ne kadar ezildiğimi tahmin dahi edemezsin ama evet... Ben adi, şerefsiz, haysiyetsiz adamın tekiyim! Ben, ben o gece sana yalan söyledim. Biz o gece sana yalan söyledik! Ali öldü diye yalan söyledik! Hepsi... Hepsi yalandı! Hepsi bir oyundu! Çünkü ben seninle evlenemezdim, ben sana karım diyemezdim, ben sana dokunamazdım... Bunu yaptım çünkü seninle yaptığım o evlilik bana ızdırap olacaktı! Kendimi ancak bu şekilde kurtarabildim. Ailem zorladı. Ben asla seninle evlenmek istemedim, babam tehdit etti beni! Ya seninle evlenecektim ya da gerçekten kendimi öldüecektim. Hiçbiriniz beni nasıl bir ateşin içine attığınızı görmediniz. Seni nasıl bir durumun içinde bıraktığımı evet biliyorum ama inan bir şey değişmedi. Şuan yaşıyor olmam senin için öldüğüm anlamına gelmez. Ali hala yok! Ali senin için yok! Bu yüzden ne bana ne de kendine sakın kızma. Her şey aynı işte... " dediği an titreyen ellerimle bir tokat attım yüzüne. Öyle sert bir tokattı ki Ali sersemleyerek irkildi. Herkes donup kalmıştı. Duyduklarıma inanamıyordum. Nasıl söylerdi bunları, doğru olamazdı hiçbiri... Ben aylarca onun yasını tuttum, bugün mezarına gittim! Beni böyle kandırmış, aptal yerine koymuş olamazlardı! Süreyya'yı böyle bir yürek acısıyla terk etmiş olamazlardı. Bu imkansızdı... Hangi vicdan, hangi yürek dayanırdı buna? En kötüsü bile cesaret edemezdi. Bu resmen insanlık dışı bir olaydı ve benim kocam, bana bunu yapmış olamazdı!
Başım dönüyordu, biran etraf karardı ve ben yere yığılacakmış gibi oldum. İşte o an dengemi sağlayamadım ve arkamdaki doktor bir anda tuttu belimden. Konuşacak mecalim yoktu, duyduklarım karşısında akıl sağlığımı koruyabilmem imkansızdı. Kalbim sıkışıyor, ruhum daralıyordu. Şuan bir rüyada olduğuma emindim. Çünkü Ali bana aşıktı, hemde deliler gibi! Ayakta zor duruyordum. Doktor yardım etmese yere yığılmam an meselesiydi fakat güç bela konuşmaya çalıştım." Yalan... Bu da bir rüya! Hiçbirine inanmıyorum! Bunların hepsi kurgu! Sende sahtesin! Seni o kadar çok sevdim ki kafayı yedim ben kafayı! Seni yaşatmaya başladım! Ama ben seni böyle yaşatmam! Sen hep güzelsin, şimdi geçmiş karşıma ben seni istemediğim için öldüm diye yalan söyledim demen, sadece bir kabustan ibaret biliyorum! " diye haykırdığımda hıçkırıklarıma engel olamamıştım.
" Süreyya, ben az önce evlendim... Ben az önce dini nikahımı kıydırdım... " diye fısıldadı gözlerimin içine bakarken. İşte o an bakışlarım hemen arkasında duran kıza çarptı... Yer yarılsada içine girsem dedim. Gök yarılsada kaybolsam dedim. Ruhumu teslim etmek istedim Allah'a. Tutamadım daha fazla kendimi, dayanamadım bu duyduklarıma.
" Ben orada bir sene boyunca senin ölünle, hasretinle, resimlerinle yaşarken... Sen burada birini mi sevdin? Sen onunla... " dediğimde yutkunarak başını önüne eğdi. Allahım ben bu acıya nasıl dayanacağım? Ben bununla nasıl yaşayacağım? Ali'nin söylediği ne varsa sanki boğazıma diziliyordu. Daha fazlasını kaldıramazdı yüreğim.
" Bu benim suçum değildi. Seni istemediğimi herkes biliyordu. Bir tek sen görmedin, sana defalarca hissettirmeme rağmen asla bilemedin! Ben seni hiç sevmedim Süreyya! "
" Defalarca hissettirmek mi? Saçlarımı okşamadan ve hatta saçlarımı koklamadan uyuyamadığın için beni sevmediğini hissetmem gerekiyordu öyle mi? Ya da her çarşamba günü bana mektup yazıp yastığımın altına koyduğunda sevmediğini anlamalıydım değil mi? Ya da bana şekerpare dediğinde... Alnımdan öpmeden önce hep önce başımı göğsüne yaslamandan anlamam gerekiyordu öyle değil mi? Ne zaman bir yere çıksak sırf ben unuturum diye yanına bir kat fazladan ceket aldığında anlamalıydım değil mi? Yemekleri tuzsuz yiyorum diye tüm eve tuzsuz yemeye alıştırdığında anlamalıydım! Odamın penceresinin önüne kar küresi bıraktığında, bana henüz 17 yaşındayken ilk iş paranla alıp verdiğin yüzüğü... " dedim ve yutkunarak durakladım. Daha sonra elimi hiddetle boynuma götürüp o yüzüğü hızla çektim...
" Bak bunu verdiğinde 17 yaşındaydın, ben beni sevmediğini anlamamıştım... " dedim ve parmağımdaki yüzüğüde çıkartarak devam ettim.
" Bunu verdiğinde de 26 yaşındaydın ve ben yine beni sevmediğini anlamadım... Ali, şimdi sana tek bir şey söyleyeceğim... Seni bu dünyada değil dirim; öbür dünyada ölüm bile affetmeyecek... Toprağına sarılıp teselli bulacağımı sanarken, şimdi karşımdasın... Ve yemin olsun ki, sana bir kez dokunursam; Rabbim canımı alsın. Seni asla affetmeyeceğim! Senin yüzüne her baktığımda bir cenaze göreceğim artık. Ölümün ömrümden ömür almıştı Ali. Ruhumda senle öldü sanmıştım. Oysa şimdi yaşarken ölmen, daha çok acı verecek bana. Süreyya öldü Ali, Süreyya bugün ikinci kez öldü. Sense onun için her gün öleceksin!" dememle birlikte biranda her şey karardı ve ben yere yığıldım...
-ALİ-
Süreyya'nın avcundaki yüzükler yere savrulurken herkes başına toplanmıştı. Azra ağlayarak uzaklaştı yanımdan. Ne yapacağımı bilmiyordum... Babam öfkeyle tuttu kolumdan.
" Bu kez hayatımı mahvetmenize izin vermeyeceğim! " dedim hiddetle.
" Kimsenin hayatını mahvettiği yok! Süreyya'nın halini görmüyor musun? Bu saatten sonra seni umursayıp, seni dikkate alıp, düğünü bozacağını falan mı sanıyorsun? " dediğinde yutkundum.
" Yüreği alev gibi yanan bir insanın neler yapacağını bilemezsin baba! Siz beni Süreyya ile evlendirdiğiniz zaman gördüm ben! " diye haykırdım ve babam öfkeyle kolumdan tutup çekiştirdi beni.
" Daha ne istiyorsun Ali! Ne istiyorsun! " diye bağırdı ve yüzüme sertçe vurdu. Öfkeden deliye dönmüş gibiydi. Yaşlı gözlerini suratıma dikmiş, hararetle bakıyordu bana. Artık bu saatten sonra hiçbir şey umurumda değildi! İnceldiği yerden kopsun!
" Senin sözün ona her zaman geçer baba! Süreyya'yı evlendirelim! " diye fısıldadığımda Ömer kalabalığın arasından haykırırcasına bağırdı.
" Ali! Ali galiba kalp krizi geçiriyor! Ambulans! Ambulansı arayın hemen! Çabuk, çabuk olun! "
-Merhaba arkadaşlar hikayenin devamı Dreame Stary uygulamasında. Sevgiler...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Öldür Onu Süreyya
Romance-TAMAMLANDI- Çocukluktan beridir sevdiği amcasının oğlu Ali ile evlenen Süreyya, düğün bittikten sonra hayallerini kurduğu eve eşi ile birlikte girer. Sonrasında beklenmedik bir şekilde Ali'nin zamansız ölümü ile karşı karşıya gelir. Bir sene boyunc...