Sadece kırk saniyen var, her kırk saniyede bir başa dönüyorsun, yaptıkların kalıyor, sen hatırlıyorsun ama başladığın yere dönüyorsun, sadece kırk saniye. Harekete geçtiğin anda kırk saniyen başlar. Al fredo senin için zor değil kırk saniyede zaman atlasını geçebilirsin ama biz normal insanlar, bir şeyler yapmak zorundayız, yeniden zamanlandırılmış 4 dakikalık hayat alanına geçmek için ve bunun için sadece kırık saniyemiz var. Ve bir gün o da bitecek.
Son Senfoni (31)
Vicdansız nasıl da yüzüme bakarak gülüyor, oysa daha dün görmüştüm onu, hayallerinden vazgeçip gökyüzüne uğurlarken, daha dün beraber izlemiştik bizim için oynanan son perdeyi. Ve yıkılmıştı karşımızda afakın sırlı duvarları, bir anda bana karşı nasıl düşman olabilir bir insan filora. Her gelene her gidene ger sövene el mahkum göz mü yumacağız; sırtımızda hakkı olup da yükünü yüklemeyen var mı şu hayatta. Ah sıra arkadaşlarım, romantik kalemler ve melankolik silgiler, karşı duvarlar ve karşıt olmaya fıtraten karşı aynalar; bu çektiğimiz bize yeter mi yoksa bu günler iyi günler mi. Söyleyin ne olur bana ey yarı aydınlık sokaklar, yolun sonunda mı filora; ve görebilecek mi gözlerim yol bitmeden, yar gitmeden, dün dönmeden geleceğe ve nereye geleceğine dair hiçbir şey bilmesem de görebilecek miyim filora’yı. Yoksa iki gün ayrı kalsam onu da unutup gidecek miyim. Durdurun zamanı ey geçgin yüzlü çocuklar ben sevmeden ölecek miyim. Neresi bunun fırtına ve saklandığın ay ışığı ile birlikte gel artık filora. Soğuk esen rüzgarlarla kulağıma fısıldaşan, doluşan ve oynaşan şarkılarda sen ol. Bu gece gönlümü yakıyorum yedi kat yerden, tuttum elmas düsturlarını hayatın, gündüzü unuttum ben geceyi yaşıyorum. Filora, hayat tersine işliyor sen hep aynı kalsan da ben ölüyorum,yıldırımlar ağır ağır düşüyor gökyüzünden, her gidişin için bir ormanı aleve veriyorum, kurudu dilim damağım, dimağım, kalemim, kitabım; çal son besteyi artık ve son bir senfoni istiyorum. Katılsın bu şarkıya yarım kalmış tüm hikayeler, gökyüzünün altın ışıkları, gecenin haylaz çocuğu ay, al fredo ve tüm rüzgarlar, yarı açık bir kapıdan girebilecek tüm ümitler tüm ışıklar, kendime uyduğum nefsim ve nefsime uyduğum haxel, kötü kadın princa sen de gel, en ön sıra senin olsun zufar. Bu senfoni’de hayatımdaki herkes var, dağılmış saçlarınla gel koluma gir filora, isimsiz şehirlerle yaşadığım tüm ümitler, aziz peder can validem sen de gel, yedi kat dünya, ahir zaman yolcuları, ümitsiz bakan tüm yüzler. Tek bir senfoni tek bir şarkı; herkes söyleyecek ve herkes dinleyecek. Şevil, bet şevil, kötülüğün anası ve lohita, güleryüzlü şeytan. Çaldınız ruhumdan yedi sır ve yaktınız canımı yedi asır, yetmiş yıllık hayalimi, senfonimi, şarkımı yaktınız. Düşünsel içgüdüyü ve gizli öğretilerin hepsini gerilmenin azami olduğu bir gecede çaldınız. ‘’Ahu ferdi fermanım’’ olsun ki yanınıza kalmayacak. Bitmez ben ölmedikçe bu hikaye.