"Özür dilerim," diyerek fırladım masadan. Tavuğu pişirirken de böyle olmuştu. Tuvalete kendimi zor attığımda dizlerimin üzerine çöküp yediğim iki parça tavuğu da anında kusmaya başladım.
Öznur'un gelmesi şerefine bir ilk yaparak ortak alanda mangal yakmıştık. Sonuçta Türk'tük. Hırvatistan'da bile olsak evimize misafir geldiğinde tabii ki mangal yakacaktık.
Kapı ardımdan açıldığında içeri senin girdiğini tahmin ettim. Başımı klozetten kaldıramıyordum. Kolumu havada sallayıp güç bela, "Gelme!" dedim. Beni kusarken görmeni istemiyordum. Midem kasılmaya devam ederken midemde olmayan şeyleri çıkarmaya çalışıyordum. "İyi misin?" dedin saçlarımı tutarken. "İyiyim, üşüttüm herhalde," dedim nefes nefese. Elini alnıma koyup ateşime baktın.
"Ateşin yok," İçimden bir dalga daha yükselirken elimle seni ittim. "Üstüne mangal kokusu sinmiş, çok kötü yapıyor beni." dedim. Bir kaç adım geri gidip endişeli gözlerle bana baktın. Fırtına sonunda dindiğinde dişlerimi fırçaladım ve elimden tutup beni yemek masasına geri götürdün.
Korka korka masaya otursam da bu sefer mangal kokusu midemi bulandırmamıştı. Tam tersi açlıktan ölüyormuş gibi hissediyordum. Önüme konan köfteye balıklamasına dalarken kafan karışmış bir halde bana baktın. Ben de ağzımdakileri çiğnerken sana omzumu silktim.
"3 haftadır buradasınız yani," dedi Öznur bir yandan yemek yerken. Sabahki haline göre daha ılımlı görünüyordu. Hiç migren ağrısı çekmemiştim ama çeken arkadaşlarım olmuştu. İnsanın canına okuyordu.
"Evet," dedi Kübra. Yeni misafiriyle bir sıkıntısı varmış gibi görünmüyordu. Burak ise tamamen somurtma modundaydı. Kadın daha uyanmadan söylenmeye başlamıştı. "Bizi konuşturup bizden bilgi alacak ve sonra bütün polisler tepemize çökecek," demişti ters bir sesle. Bir yanım ona inanıyordu ama bu kadından öyle bir izlenim almıyordum.
Öznur, "Paraları..." diye başladığında herkes garip sesler çıkararak bu soruyu sormaması gerektiğini belli ettiler. "Hayır, paraları neden helikopterden attınız diyecektim," dedi.
"Fazla ağırdık," dedin. "Öyle olması gerekiyordu."
"Bak," dedim kadına. "Bizim derdimiz para değildi."
"Tabii ki öyleydi," dedi Reis dalga geçer bir halde. Gözlerimi devirdim. "Tamam biraz öyleydi. Ama gerçekten bilmediğin ve anlayamayacağın şeyler olduğunu göz önünde bulundurman lazım." dedim. Başını salladı.
"Eminim hepinizin sebepleri vardır."
"Şimdi ne olacak?" dedi Burak elindeki çatalı boş tabağına fırlatırken. Çıkan ses irkilmeme sebep olmuştu. Kübra'nın, elini masanın altından Burak'ın dizine koyduğunu gördüğümdeyse kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı.
"Şimdi ne olacak?" diye tekrarladı Öznur. "Şimdi ben Türkiye'ye geri döneceğim ve sizleri hiç bulmamış gibi davranacağım. Tabii bana bir sebep vermediğiniz sürece," dedi her birimize dik dik bakarak. "Bekir'i tanık koruma programına almamız gerekti," diye ekledi tatsız bir sesle. Bütün emeklerini gerçekten de yerle bir etmiştik kadının.
"Bekir ne alaka?" dedi Reis.
"Bekir," dedi Öznur derin bir nefes verirken. "Bizim köstebeğimizdi. Yani, yıllardır Hüseyin'in bankaya bu parayı yatırmasını bekliyoruz ve sonunda olduğunda siz her şeyi..." Gözlerini kapatıp öfkesini kontrol altına almaya çalıştı.
"Yine yakalarsınız," dedin birandan bir yudum alırken. "Adamın bir sürü açığı var. Nasıl yakalayamadınız yıllardır anlayamıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bizden Biri (Tamamlandı)
General FictionGüneş Çelik hayatının her günü rol yapmak zorunda olan bir bankacıdır. Yalan gülüşlerin ve boş samimiyetlerin canını sıktığını en çok hissettiği anda hayatına biri girecektir. HİKAYELERİMİN TÜM HAKLARI SAKLIDIR. İZİNSİZ KOPYALANMASI VE/VEYA ÇOĞALTI...