Yataktan fırlarken tökezledim. "Ne demek iptal edeceğim? Çok yaklaştık! Her şey hazır! Bu fırsat elimize bir daha ne zaman geçer bilemeyiz!" Başını iki yana sallayıp bakışlarını kaçırdın.
"Şu an buna ihtiyacımız yok, tek yapman gereken yatıp dinlenmek."
Odamın kapısı ardına kadar açılırken Reis hızlı adımlarla içeri daldı. "Çabuk! Toplanın!" Ne olduğunu sormadın bile. Yatağımın altından bir sırt çantası çıkarıp bana fırlattın. "Ayakkabılarını giy." Dolabıma gidip botlarımı ayağıma geçirdim. Üzerimde pijamalarım vardı. "Ne oluyor?" Büyük bir panik bedenimi ele geçirirken hastalığımdan eser kalmamıştı. Peşinden hızlı adımlarla yürüyüp sana yetişmeye çalışırken tökezledim. Göz ucuyla bana bakıp bileğimden yakaladın ve peşinden sürüklemeye başladın.
Merdivenlere yönelip aşağı inmeye çalıştık ama 2 kat aşağıdan merdiven boşluğunun kapısı açılınca beni yukarıya doğru çekmeye başladın. Reis önümüzdeydi. Diğerleri neredeydi? Bizden önce sağ salim kaçtıklarını düşündüm.
"Asansör?"
"Asansörü devre dışı bırakmışlar," dedi Reis sıktığı dişlerinin arasından. Terasa çıkıyorduk. Kapana kısılacaktık. Koluna asılıp seni durdurmaya çalıştım ama zaten güçlü olan kolların adrenalinle birlikte çelik gibi olmuştu. "Durun," dedim. "Çatıdan kaçamayız!" İkinizden de ses gelmedi. Bu da 'vardır bir bildiğin' deyip peşinden sürükleneceğim anlardan biri miydi?
Gözlerimin önüne sürekli polisler ya da kötü adamlar tarafından kenara kıstırılıp çatıdan atlamak zorunda kalacağımız görüntüler geliyordu. Reis terasın kapısını itip geçmemiz için açık tuttu. Kar ve soğuk suratıma vururken gözlerimi kısıp kendimi korumaya çalıştım. Şimdi düşününce üzerimde incecik pijamalarımla üşümem gerektiğini düşünüyorum ama o an korkuyla beraber hiç bir şey hissetmemiştim.
Etrafına baktın. Reis kapadığı kapının arkasına çantasından çıkardığı bir zinciri doluyordu. "Ne tarafta?" dedin sırt çantamı kollarımdan geçirdin ve belime bir kemerle birlikte bağladın.
"Kuzey-batı!" diye seslendi Reis kar fırtınasının içinde. Kar şimdiden bileklerimize kadar ulaşmıştı.
"Adımlarımın üstüne bas!" diye bağırdın bana dönmeden. "Böylece daha hızlı ilerleriz!"
Mantıklıydı ama sorun şuydu ki adımlarını nereye bastığını göremiyordum. Yine de elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Bir yangın merdiveninin girişine geldiğimizde kolumu bıraktın. "Burası biraz dar o yüzden seni bırakıyorum ama hızlı olmana ihtiyacım var. Anlıyor musun?" Olumlu anlamda başımı salladım. Aklımdaki tek düşünce karla kayganlaşan basamaklardan kayıp düşmemekti. Reis arkamdaydı.
"Filmlerde yangın merdiv..."
"Bir filmde değiliz Güneş. Gerçek hayatta böyle şeyler olmaz. Daha terasta olduğumuzu bile fark etmediler. Daireni arıyorlardır."
"Onu bir elime geçirirsem..." dedi Reis sıkılı dişlerinin arasından. İnişe geçmeye başladık. Bir kaç defa kayıp düşme tehlikesi geçirsem de asıl sorunun bu olmadığını kısa sürede anlamıştım. Başıma asıl bela olacak şey gözlerimle yaşadığım algı sorunuydu. Karla beraber merdivenler gömülmüştü ve basamağın nerede olduğunu anlayamıyordum. Önde inen sen olduğun için senin de zorlandığını görebiliyordum. Bir kaç defa ayağın kaysa da kendini toparlayıp hızını kesmeden devam ettin.
Sonunda arka sokaktaki düz zemine indiğimizde bir süre durup soluklanacağımızı düşünmüştüm ama zaman kaybetmeden kolumdan tutup beni de sürükleyerek koşmaya başladın. Arabama gideceğimizi ummuştum ama sanırım bu seçenek dışıydı çünkü en son bıraktığımda binanın önündeki otoparktaydı ve biz tam tersi yönde koşuyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bizden Biri (Tamamlandı)
Narrativa generaleGüneş Çelik hayatının her günü rol yapmak zorunda olan bir bankacıdır. Yalan gülüşlerin ve boş samimiyetlerin canını sıktığını en çok hissettiği anda hayatına biri girecektir. HİKAYELERİMİN TÜM HAKLARI SAKLIDIR. İZİNSİZ KOPYALANMASI VE/VEYA ÇOĞALTI...