20 1 5
                                    

Jimin..

Kaç saattir pratik yapıyorduk bilmiyordum ama artık bayılmak üzereydim.
"Hyung bu kadar yeter mi, ölüyorum yorgunluktan çıksak mı artık?" diye sordum Yoongi hyunga. O da fazlasıyla yorulmuş olacak ki anında kabul etmişti.
Yurda doğru giderken ben sürekli konuşuyordum, Yoongi hyung da kafa sallıyordu. Bahse girerim beni dinlemiyordu bile veya kafasını kurcalayan bir şeyler vardı ama biz onun bu hallerine alışıktık. "Jimin sana bir şey söyleyeceğim ama korkma, sanırım takip ediliyoruz. Sana üç dediğimde koşmaya başla."

Bir, iki, üç..KOŞ.

Bu tür olayları çoğunlukla yaşıyorduk,bazı fanların sevgi diye adlandırdıkları şey bize zarardan başka hiçbir şey vermiyordu.Biz zaten fanlarımızı mutlu etmek, onlarla yakın olabilmek için elimizden geleni yapıyorduk, gereksiz şeylerdi bunlar. Ama yine de onları seviyorduk onlar olmazsa biz de olmazdık.Biz bir aileydik tüm üyelerin benimle aynı şekilde düşündüğüne emindim.

Yoongi hyungla o korku ve heyecanla koşarken nereye gittiğimizi bilmiyorduk bile, eve de gidemezdik zaten çünkü arkamızdan hala koşuyorlardı onları atlatmamız gerekiyordu yurdun yerini öğrenirlerse işler daha tehlikeli bir hal alırdı bizim için. Bir sokağa girdik soluk soluğa kalmıştık bir kaç saniye durduğumuzda biri bizi çağırmıştı.

'' Hey, buraya gelin!''

Ses bir cafe'nin içinden geliyordu biz de hemen oraya girdik.Fanlar da sokağa girince etrafı yoklayıp olmadığımızı görünce ordan gitmişlerdi, sanırım atlatmıştık. Cafedeki kız bizi çok güzel ağırlamıştı bizi o şekilde görür görmez su ikram etmişti sanırım o da bizim hayranımızdı çünkü suyu verirken elleri titriyordu. Bu cazibeye hiç bir kadın karşı koyamazdı zaten. Bize zor bir anımızda yardım etmişti açıkçası çok güzel bir kızdı ve ben ondan gözlerimi alamıyordum.

Hande..

Yoongi ve Jimin'i uğurladıktan sonra cafe de yarım saat daha kalmıştım yaşadığım şoku atlatamıyordum bir türlü resmen vücudumdan kan çekilmiş gibi hissediyordum şuan yaşayan bir ölüye benzediğime emindim. Bir gün içinde iki tane şok bana çok fazlaydı. Resmen Yoongi ve Jimin'i bizzat görmüştüm, yakından daha da yakışıklılardı. Kendimi bayılmamak için zor tutuyordum. Zaten heycandan titremelerimin yeterince göze battığını düşünüyordum, ilk kez görüyordum ve onda da rezil oluyordum. Bu olayı ölene kadar atlatamazdım, her şey benim için şaka gibiydi yıllardır hayalini kurduğum adam tesadüfen karşıma çıkmıştı. Onları bir daha ne zaman görürdüm bilmiyordum, sanırım bu onları ilk ve son görüşümdü. Bunları kızlara anlatmak için can atıyordum.

Kapıyı açtım ve açar açmaz "Kızlaaar toplanın size anlatacaklarım var şok olacaksınız." diye bağırdım.
"Mantıklı şeyler anlatsan iyi edersin Hande çünkü benim yeni flörtümle tatlı konuşmamı böldün." dedi Haneul. Ona ters ters bakınca lafı kıvırıp "Seni canı gönülden dinliyorum Handeciğim, bütün algılarımı senin için açtım şu an, anlat bakalım ne oldu?"deyince kızlar gülmüştü.

"Az önce Yoongi ve Jimin'i gördüm, cafeye geldiler. Sanırım sasaeng fanlardan kaçıyorlardı, o kadar muazzam görünüyorlardı ki az daha bayılacaktım." diye nefes nefese anlatırken üçü birden "Hassiktir lan, buna hayatta inanmam." demişlerdi. Onları zar zor ikna ettikten sonra gecenin ikisine kadar olanları anlattım. Eun mi ve Defne bana hayalet görmüş gibi bakarken bir yandan beni soru yağmuruna tutuyorlardı çocukları iki üç saat boyunca anlatmıştım. Sürekli aynı soruları sorup duruyorlardı, nasıldılar, nasıl konuştular, resimlerdeki gibi miydiler falan filan. Haneul çoktan uyumuştu bile zaten bizim bu BTS sevgimizi çok fazla önemsemiyordu anlayamıyordu da zaten. Ama biz yine de o gece 3 saat boyunca konuştuktan sonra çok mutlu uyumuştuk.

***

Her sabah aynı monotonluğu yaşamaktan sıkılsam da yine sabah erkenden kalkıp hastaneye gittim. Ek iş olarak yaptığım cafeyi de idare etmem beni çok yoruyordu ama yine de iki işimi de seviyordum. Hastaneden çıkınca cafeye gidecektim. En azından cafedeyken daha rahat oluyordum. Sonuçta kendi işimin patronuydum. İşten çıktıktan sonra cafeye girince çalışanlar hemen saygılı bir şekilde eğilip neredeyse hazır olda durmuşlardı. Saygı konusunda ben de çok titiz bir insandım ama bu koreliler gerçekten çok fazla önemsiyorlardı. Ayrıca ben bu tür şeylere alışık değildim prensesler gibi yetişmemiştim, bu tür şeylere gerek yoktu patronluktan ziyade arkadaşları olarak görmelerini tercih ederdim.  Yine de bu durumu bozmayıp " Rahat olun arkadaşlar bana böyle davranmanıza gerek yok hepimiz aynı işi yapıyoruz." deyip gülümsedim. Bir süre sonra kapının açıldığını duyduğumda o tarafa baktım ve içeriye Bts'in girdiğini gördüm.
Kendi kendime yok artık, ohaa amk gibi tepkiler versem de onları görür görmez titremeye başlamıştım bile. Jimin ''Merhaba Hande" deyip yanımdan geçerken hepsi bir masaya oturmuştu. Şaka mıydı tüm bu yaşadıklarım, koskoca Bts benim cafemdeydi hem de hepsi birden. Jimin bana Hande demişti, Hande oha Hand- bir an da jimin'in ismimi nerden bildiğini sorgulamaya başlamıştım ismimi söylememiştim çünkü, bunu sorgularken bir yandan da dibim düşmüş şekilde onları dikizlemeyi ihmal etmiyordum. Eşziz görünüyordu hepsi, şu an çığlık atmak istiyordum, daha fazla kendimi tutamayıp seke seke mutfak kısmına geçip kısa bir çığlık attıktan sonra sakin olmaya çalışarak defter ve kalemimi alıp yanlarına gittim.

"Hoşgeldiniz ne alırdınız diye sordum"

Yoongi: Americano

Jungkook: Americano

Namjoon: White chocolate mocha

Jin: Espresso macchiato

Jimin: Flat white

Hoseok: Buzlu caramel macchiato

Taehyung: Yeşil oralet

( arkadaşlar bunu menüye Hande'nin eklediğini düşünün bizim Türk kıraathanelerinin meşhur çayı kivi bu sjsjj ve Taehyung bunun ne olduğunu bilmeyerek söylüyor fdklnkdç )

"Hemen geliyor." deyip koşa koşa mutfak bölümüne geçtim, siparişleri tamamlarken Taehyung'un istediği şeye bakıp gülüyordum 6 kahve içinde yeşil oraletin olması cidden komikti. Normalde cafem starbucks tarzı bir yerdi, kahve üzerine açmıştım. Siparişleri tamamladıktan sonra titreye titreye götürdüm, sırayla siparişleri verirken, Jimin'e kahvesini uzattığım zaman cafe de yankılanan sesle ödüm patlamıştı. İçeriye üç kişinin girmesiyle şok oldum, cafeye giren kişiler ortalığı resmen yıkıp döküyorlardı biz onlara şok içinde bakarken Mi Cha'nın bir anda dibimde bitmesiyle uyandım.

Mo chuisleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin