일곱

7 0 0
                                    

"Şsşşh ağlama güzelim özür de dileme ben sana kırılmadım tamam mı?" Bir yandan sırtımı okşayıp bir yandan da o meleksi sesiyle bana teselli veriyordu. Ah ne yapacaktım ben? "Seni seviyorum Jimin." dedim üzgün ve kırgın sesimle. "Ben de seni," dedi. Elini yanaklarıma götürüp göz altlarımdaki ıslaklığı ve elmacık kemiklerimden bir kaç damlayı baş parmağıyla sildi. Öyle güzeldi ki Jimin , yaşlardan buğulanmış gözlerimle bile onun karşısında büyüleniyordum. "Ne yapalım şimdi güzelim?" İkimiz de yatağımın üstünde bağdaş kurmuştuk ve kısa süren sessizliğimiz Jimin'in sorusuyla sona ermişti. "Bilmem sen ne istersen onu yapalım" şu an bütün can sıkıcı şeyler, her şey aklımdan uçup gitmişti sadece ona odaklanmıştım, doyasıya izliyordum her şeyini. Beynime kazınsın istiyordum mimikleri, elleri, gülüşü, her şeyi...

"Seçimi bana bırakmakta emin misin? Yani bir erkeğin bir yatağın üzerinde sevgilisiyle yapmayı istediği şey-.."

İma ettiği şeyi anlayınca koluna sertçe vurdum ama sonra canı acımıştır diye pişman olmuştum tabi.

"Yaaa Jimin suuss! Ahh gerçekten şu an çok utanıyorum."

"Ahh acıdı, tamam tamam utanma film izleyelim o zaman." Az önce vurduğum yeri öpüp onun kıkırtıları eşliğinde masamın üzerinden laptopumu alıp tekrar yanına döndüm.

"Ne izleyelim?" diye sordum bilgisayarımın şifresini girerken.

"Ona da sen karar ver, hem ben senin zevklerini tanımak istiyorum."

İşte böyle de güzel seviyordu Park Jimin. Her şey bana bir rüya gibi geliyordu. Sanki birgün uyanacak ve eskiye dönecekmişim gibi. Ama o gerçekti büsbütün karşımdaydı işte. Ellerimle dudaklarını balık şekline getirdikten sonra dudaklarını en içten şekilde öptüm ve 'Sana deliler gibi aşık olduğumu hiçbir zaman aklından çıkarma' dedim gülerek.

Hangi filmi izlesek diye düşünürken suratımda sersem bir sırıtışla ve kızarmış yanaklarımla ona bakmaktan da kendimi alamıyordum. Sonunda aklıma bir film gelmişti nihayet. "Ghost'u izleyelim mi? Biraz eski ama amerika çıkışlı güzel bir aşk filmiymiş, ben de izlemedim seninle izlemek istiyorum."dedim.

"Bana uyar ama önce..." usulca eğilip dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktı. "Ben de bu güzelliğin tadına bakmak istedim." Zaten yeterince utanmıştım bir de yeterli değilmiş gibi üstüne bir bomba daha patlattı. "Ayrıca bilgisayarının şifresinin sonları benim doğum tarihim, fark etmedim sanma ama bu oldukça hoşuma gitti." dedi gülerek.

Kalbim göğsümü güçlüce döverken gözlerimi ondan kaçırıp sözlerimi sesimin titrek çıkmasına engel olamadan serbest bıraktım. "Ahh şey.. seninle ilgili olan her şey a-aklımdan bir an bile çıkmadığı ve hiç unutmayacağım için genellikle şifrelerim seninle alakalı oluyor."

Önce gözlerini kısıp yüzünü kızartacak kadar güçlü ve güzel bir kahkaha attıktan sonra sanki hiçbir şey olmamış gibi, sanki az önce beni utançtan öldüren o değilmiş gibi ve sanki az önce beni öldürecek kadar güzel gülen o değilmiş gibi "Hadi aç da filmimizi izleyelim" dedi. Öyle ölemedim Park Jimin füze at dedim içimden.

Filmi açmıştım ve birbirimize sarılarak izliyorduk.

"Ovv şimdi adam öldü mü yani?"dedi. Duygusal biriydi bunu biliyordum ama ne kadar üzülse de benim yanımda karizmasını çizmemek için kendini tutup ağlamazdı diye düşünüyordum.

"Evet çok üzücü ama baksana ruhu hala bu dünyada.." dedim. Kendimi ölen adamın sevgilisinin yerine koyunca aşırı derecede duygusallaşmıştım. Bu nedenle Jimin'e daha çok sokuluyor eğer birgün onu kaybedersem nefes alamayacağımı daha çok anlıyordum.

Filmin ortalarına doğru biz kendimizi iyice filmin akışına kaptırmışken kapının tıklanmasıyla kendimizi toparladık. "Gel."
dedikten sonra içeriye elinde kurabiye tabağı ve iki bardak meyve suyuyla Defne girince şok olmuştum.

"Rahatsız ettim kusura bakmayın fakat kızlarla kurabiye yaptık ve size de getirmek istedik." Önümüzdeki laptopun ekranına bakarak devam etti. "Hem filmin yanında iyi gider."

Sesindeki soğukluğu hala hissedebiliyordum, aynı soğukluk benim de içimde vardı ama az önce yaptığı hareket bulunduğumuz durumda bir o kadar anlamsız ama hoştu.

"Ah çok sağ olun, arkadaşların da senin gibi harika bebeğim, çok şanslısın." dedi Jimin. Defne'nin yüzündeki burukluğu gördüğümde onun adına üzülmüştüm. Her ne kadar aramız bozuk da olsa onun böyle üzülmesi içime dert oluyordu.

"Öyledirler." diyip Defne'ye yönelttim bakışlarımı daha sonrasında gözlerini benden kaçırdı ve afiyet olsun diyip odadan çıktı.

Jimin'le filmi bitirdikten sonra biraz havadan sudan arada izlediğimiz film hakkında sohbet ettik. Sonra "Ben gideyim." deyip kalkmaya yeltendiğinde gitmesini istemedim. Yanımda kalmasını istedim. Beni ikiletmeden geri yatağa oturdu. "Yalnız ben kot pantolonla uyuyamıyorum onu ne yapacağız?" dedi sanki dünyanın en büyük derdiymiş gibi.

"Dert etme benimkilerden giyersin." dedim gülerek.

"Tamam ama düzgün bir şey olsun böyle çiçekli böcekli kalpli falan olmasın." diye tembihledi.

Ben gardırobumu açıp bir erkeğe en uygun olacak altımı aramaya koyulurken arkada kendi kendine mızmızlanıyordu.

"Şu işe bak normalde erkeklerin kız arkadaşlarına kıyafetlerini vermesi gerekmiyor muydu bizde tam tersi oldu da."

Dediğine gülmüştüm çünkü gerçekten komikti. " Mızmızlanmayı bırak Jimin bak en uygununu seçtim ve rengi simsiyah." diyip eşofmanı ona uzattım.

İkimiz de odamla bitişik olan ebeveyn banyosunda sırayla üstümüzü giyindikten sonra yatağa geçtik.

Her şey mükemmeldi mesela onun kokusu, beni sarmalayan kolları, uyuduktan sonra ara sıra ürküp nefesinin derinleşmesi bunların hepsi tarifsizdi. O gün sabaha kadar uyumadım, onu izledim. Bugünü ömrüm boyunca unutamayacaktım.

***

İşten çıktığımda bir an önce eve gitmek için hızlı hızlı yürüyordum. Nedense içimde kötü bir his vardı, hava karanlıktı ve çoğu dışarda sadece benim gibi işten eve dönen insanlardı. Arkama baktığımda kimse yoktu ama takip ediliyormuşum gibi hissediyordum. Acaba yaşadığım olaylar mı beni bu kadar etkiledi diye düşünürken adımlarımı daha da hızlandırdım bir an önce eve gitmek ve Jimin'i arayıp o huzurlu sesini duymak istiyordum. Yanımdayken bile onu özlüyor zamanın durmasını istiyordum.. Sahi bu zamana kadar nasıl dayanmıştım ben böyle onsuz aklım almıyordu. Dün gece Jimin uyumadan önce hafta sonu için hepsini cafeye çağırmıştım hepsini bizzat yakından tanımak istiyordum. Şimdiye kadar Jimin dışında sadece Yoongi'yi görmüştüm. O gerçekten sergilediği duruşunun aksine çok eğlenceli ve komik birisiydi ve bu buluşmaya kızları da çağıracaktım. Belki böylelikle Defne ile aramızı düzeltecek fırsatı bulabilirdik belki de işe bile yaramazdı bunu bize zaman gösterecekti. Eve geldiğim için şükürler ederken içeriye girdiğimde kızların hepsini oturmuş televizyon izliyorken gördüm. Defne elindeki telefonla ilgileniyormuş gibi yapsa da onunda izlediğine emindim çünkü hepimizin en sevdiği dizi açıktı. ( the big bang theory  ) Ama buna rağmen ortamdaki gerginlik hissediliyordu, bunun olmasını hiç istemesem de kızlar da Defne'ye kızgındı ama yine de benim yüzümden ona bu şekilde davranmalarını istemiyordum. Kızlara selam verdikten sonra hafta sonu için plan yapmamaları gerektiğini çünkü hep beraber cafede buluşacağımızı söyledim. Yaşadığımız kavganın iç karartıcı durumuna bakarak neler olacağını kestiremiyordum ama umarım ki çok daha kötüye gitmezdi bunu bekleyip görecektik.

Mo chuisleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin